Avrupa, büyüklü, küçüklü, birbirinden güzel turistik adaya ev sahipliği yapan bir bölgede bulunuyor.
Bembeyaz kumlu plajları, ferahlatıcı kokteylleri ve bol güneş ışığını hayal edenlerin ilk adreslerinden olan Avrupa adalarının çoğunun kendine özgü kültürü var ve dünyanın en muhteşem manzaralarından bazıları bu adalarda bulunuyor.
Unutulmaz deneyimleri garanti eden Avrupa’nın en iyi adalarını sizler için listeledik:
İçindekiler
- 1) Cavallo, Fransa
- 2) Lefkada, Yunanistan
- 3) Santorini, Yunanistan
- 4) Korfu, Yunanistan
- 5) Patmos, Yunanistan
- 6) Mykonos, Yunanistan
- 7) Zakynthos, Yunanistan
- 8) Mljet, Hırvatistan
- 9) Mallorca, İspanya
- 10) Formentera, İspanya
- 11) Cies, İspanya
- 12) Madeira, Portekiz
- 13) Azores, Portekiz
- 14) Elba, İtalya
- 15) Sicilya, İtalya
- 16) Capri, İtalya
- 17) Korsika, Fransa
- 18) Gozo, Malta
- 19) Aland, Finlandiya
- 20) Marstrand, İsveç
- 21) Lofoten, Norveç
- 22) Lewis ve Haris Adası, İskoçya
- 23) Skye, İskoçya
- 24) Sylt, Almanya
- 25) Saaremaa, Estonya
- 26) Dalmaçya’nın Yemyeşil Suları: Hvar – Hırvatistan
- 27) Aman Sabahlar Olmasın: İbiza!
- 28) Akdeniz’in Turkuaz Suları ve Lezzetli Şarapları: Sardinya – İtalya
- 29) Son yılların en popüler adası: Faroe Adaları!
1) Cavallo, Fransa
“Cennetten düşme” tabirine deyim yerindeyse cuk diye oturan Cavallo Adası, Korsika’nın kıyısındaki Güney Avrupa’nın en güzel köşelerinden birinde konumlanıyor.
Bembeyaz kumsallara, engebeli kıyılara ve Akdeniz havzasına sahip olan ada, SPA merkezleriyle ünlü olmasının yanında romantik bir tatil için de harika alternatifler sunuyor.
Cavallo’da bir akıllı otel, bir marina, iki restoran ve 10 plaj bulunuyor.
İtalyan ve Fransız mutfağına merakınız varsa tam olarak doğru yerdesiniz.
Cavallo Adası’na ulaşabilmeniz için öncelikle Korsika ya da Sardunya’ya uçmalısınız.
2) Lefkada, Yunanistan
Yunanistan kıyısında bulunan Lefkada, büyük koyları ve sürekli esen güçlü rüzgârları sayesinde her yıl binlerce sörfçüyü ve paraşüt sörfçüsünü cezbediyor.
Porto Katsiki, Egremni Plajı, Kathisma Plajı gibi çok sayıda plajın bulunduğu adada eğlenmek için “Yunan Gecesi” adıyla program yapan tavernaları tercih edebilirsiniz.
Köylerde bulunan çok sayıdaki restoranda geleneksel Yunan spesiyalitelerini tatmanızı şiddetle tavsiye ediyoruz.
Konaklamak içinse lüks otellerden villalara kadar çok sayıda seçeneğe sahipsiniz.
Lefkada’nın yakınındaki adalardan buraya özel araç, uçak veya feribotla gelmek mümkün.
3) Santorini, Yunanistan
Beyaz badanalı evleri, romantizmi doruklarda yaşatan eşsiz gün batımı manzaraları ve volkanik kumlu plajlarıyla ünlü olan Yunanistan’ın en güzel adalarından da biri kabul edilen Santorini, yılda yaklaşık 1,5 milyon turiste ev sahipliği yapıyor.
Adadaki en yoğun nüfusun bulunduğu Fira, Firostefani ve Imerovigli bölgelerinden geçen bir yolla konaklayabileceğiniz lüks otel ve villalara, restoranlara ve Kaldera manzarası sunan enfes seyir noktalarına ulaşabilirsiniz.
SantoWines’ta adanın en leziz şaraplarını tadabilir, Kaldera boyunca uzun yürüyüşler yapabilir, ipeksi kumlarında dilediğinizce güneşlenebilir ve ardından günün kalan kısmını Tarih Öncesi Thera Müzesi’ne ayırabilirsiniz.
4) Korfu, Yunanistan
Korfu’nun, bir su parkından biniciliğe kadar uzanan cazibe merkezleriyle uzun süre her yaştan ziyaretçinin ilgisini çekebilecek çok sayıda plajı var.
St Michael ve St Georgiou Sarayı, Katolik Katedrali ve İyon Parlamentosu’nun yer aldığı adanın tarihi merkezi ise UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ne de adını yazdırmış durumda.
Geçmişe meydan okuyan heybetli kaleler, görkemli tapınaklar, köprüleriyle tam bir açık hava müzesini andıran Korfu’da zamanda yolculuğa çıkmış gibi hissedeceksiniz.
Zeytinyağı ve şarapta pişirilmiş dana biftek ve balık güvecinin tadını ise geleneksel taverna ve restoranlarda çıkarabilirsiniz.
5) Patmos, Yunanistan
Aziz John Manastırı ve Kıyamet Mağarası gibi iki önemli yapının bulunduğu Patmos’a her yıl bu dini eserleri ziyaret etmek için bile binlerce hacı geliyor.
Bu maneviyattan ötürü Patmos’ta geçmişle günümüz arasında köprü kurmak için yaz aylarında dini müzik festivalleri ve çeşitl i etkinlikler düzenleniyor.
Kambos Plajı, adadaki en popüler plaj olup, sığ ve sıcak sularıyla en çok da küçük çocuklu aileler tarafından tercih ediliyor.
6) Mykonos, Yunanistan
Bozulmamış plajları ve renkli gece hayatıyla ünlü Mykonos, en turistik Yunan adaları arasında belki de ilk sırada geliyor.
Sadece eğlencenin ve romantizmin zirvede yaşandığı partiler değil, gurme lezzetler, çeşitli kültürel aktiviteler ve elbette lüks otelleriyle özellikle balayı çiftlerinin ilk tercihlerinden olan Mykonos, seyahatseverler, sırt çantalı gezginler, çiftler, arkadaş grupları, aileler, kısacası her yaştan ve zevkten insanın sevebileceği türde bir yer.
1950’lere kadar elektriğin dahi olmadığı bir adanın günümüzde dünyanın dört bir yanından milyonlarca kişiyi ağırlamasına şaşırmamak işten bile değil.
Mykonos’taki en ünlü yerlerden birisi olan Küçük Venedik’teki evler, artık bar ve restoran olarak hizmet veriyorlar.
Mykonos tatiliniz için bütçenizi esnek tuttuysanız şayet Ege Denizi’ni ayaklarınızın altına serecek olan lüks bir otelde konaklayarak kendinizi şımartabilirsiniz.
7) Zakynthos, Yunanistan
Zakynthos, İyonya Denizi‘nin en güzel ve popüler adalarından biri olmasının yanı sıra kristal kumsalları ve hareketli gece hayatı ile adını tüm dünyaya duyurmayı başarmış bir yer.
Bilhassa genç turistlerin gözdesi haline gelen Navagio Plajı ise altın sarısı kumları ve egzotik atmosferi ile Maldivler’in pabucunu dama atacak cinsten.
Adada keyifli ve en önemlisi de dolu dolu vakit geçirmek için sörf, şnorkelle dalış, kayaların arasında ya da su altı mağaralarında tüplü dalış aktivitelerine ve yürüyüş turlarına katılabilirsiniz.
8) Mljet, Hırvatistan
Tipik Akdeniz bitki örtüsü, berrak ve tertemiz denizi, yumuşacık kumlu plajları ve zengin su altı dünyası ile “Hırvatistan’ın en yeşil adası” unvanını elinde bulunduran Mljet, leziz mi leziz beyaz ve kırmızı şarapları, zeytinleri ve keçi peyniriyle ön plana çıkan bir ada.
Adanın Dubrovnik ile düzenli feribot bağlantıları bulunduğu için ulaşım açısından da ziyaretçilere büyük kolaylık sağlanıyor.
Ayrıca Hırvat ana karasındaki Peljesac Yarımadası ile de feribot bağlantısı bulunuyor.
Mljet Gölleri’ne kısa bir yürüyüş mesafesinde bulunan Hotel Odisej’de 64 eurodan başlayan fiyatlarla konaklama ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.
9) Mallorca, İspanya
Büyüleyici plajları, uçsuz bucaksız safir denizleri, masmavi manzaralarıyla Mallorca, Akdeniz’in parlayan yıldızı olmayı başarıyor.
Mallorca’da eğlenmek için dağ bisikletinizi Tramuntana’ya doğru sürebilir, küçük koylarda kanoyla kürek çekebilir, tüplü dalış ve kaya tırmanışı yapabilirsiniz. Tabii her gün yapılan plaj partilerini de Mallorca’da yapılacaklar listenize eklemeyi unutmamak gerek.
Adada, sarımsak ve zeytinyağının bolca kullanıldığı doyurucu ev yemekleriyle dolu bir çok çeşitli ve zengin bir mutfak sizleri bekliyor olacak.
Kültür gezileri, alışveriş ve deniz, kum, güneş üçlüsünden asla vazgeçmem diyenler Palma’daki devasa tesisleri; daha sakin bir tatil yapmak isteyenlerse dağ ve deniz manzarasına sahip kırsaldaki butik otelleri tercih edebilirler.
10) Formentera, İspanya
Ibiza’nın 20 km aşağısında yer alan, kristal berraklığındaki ışıltılı sularıyla, el değmemiş ve huzurlu bir cenneti andıran Formentera’daki plajlar birçok kişiye göre dünyanın en iyileri arasında ve İspanya’nın en güzel tatil adaları arasında bulunuyor.
Sahil kenarındaki bir snack barda taze Akdeniz yemekleri yerken aynı zamanda eğlenebilir ya da küçük köylerden birinin etrafında yürüyüşe çıkıp doğayla baş başa kalma fırsatı bulabilirsiniz.
Yüksek binaların neredeyse hiç bulunmadığı Formentera Adası’na Ibiza’dan kalkan teknelere binerek kolaylıkla ulaşmanız mümkün.
11) Cies, İspanya
Cies Adaları, Monte Agudo, O Faro ve San Martino olmak üzere toplamda 3 farklı adadan meydana geliyor.
Yerliler, plajların tropikal görünümünden dolayı Cies Adaları’nı “Galiçya Karayipleri” ya da “Galiçya Seyşelleri” olarak da adlandırıyor.
Doğal bir ortamda eşsiz bir yaban hayatına bakış atmak isteyen herkesin ilk duraklarından olan Atlantik Adaları Milli Parkı ise Cies’in tartışmasız en güzel yeri.
Konaklama içinse birbirinden güzel otellerin olduğu Rodas Plajı ve çevresini tercih edebilirsiniz.
Zamanınız kalırsa eğer Figueiras Plajı‘nı da ziyaret edebilirsiniz.
Sadece deniz yolu araçların kullanarak ulaşabileceğiniz Cies Adaları’na Vigo Limanı kalkışlı tekne turlarına katılmak da bir başka alternatif tabii.
12) Madeira, Portekiz
Yıl boyunca tatil yapmak, hatta ve hatta görür görmez yerleşmek isteyeceğiniz büyüleyici bir ada olan Madeira, tüm heybetiyle göz dolduran dağlar, keskin uçurumlar, yemyeşil ormanlar ve keyifli çiçek bahçeleriyle çarpıcı doğal manzaralar sunuyor.
Madeira’da zorlu dağ yürüyüşlerinden tarihi kasabaları keşfetmeye ya da sadece Porto Moniz‘in doğal deniz havuzlarında dinlenmeye ve gezmeye kadar yapılacak çok fazla aktivite imkanı var.
Adada uluslararası bir havalimanı bulunuyor ve bu bölgede hizmet veren hava yolu firmalarının büyük bir kısmı da Avrupa’nın çoğu noktasından Madeira’ya uçuş seferi düzenliyor.
13) Azores, Portekiz
30’dan fazla mavi bayraklı plajın bulunduğu Azores, sürdürülebilir turizm için dünyanın en iyi noktalarından biri seçildi.
Sadece Atlantik’in, değil aynı zamanda Avrupa’nın en iyi dalış yerlerinden biri olan Azores, son yıllarda su sporlarının merkezlerinden biri haline gelmeyi başardı.
7,713 metrelik Pico Dağı, güneşin doğuşunu veya gün batımını yakalamak için 3 saatlik tırmanışı göze alan ziyaretçilerin ilgi odağında olmaya devam ediyor.
Azores Airlines başta olmak üzere birçok hava yolu firması Avrupa ve Kuzey Amerika’daki birçok destinasyondan Adores Adası’na direkt uçuş seferleri düzenliyor.
14) Elba, İtalya
Napolyon’un sürgün edildiği ve İtalya’nın en büyük üçüncü adası olma unvanlarına sahip Elba, ziyaretçilerine güzel plajlar, şnorkelle dalış imkânları, nefes kesen manzaralara şahit olacağınız kasabalar ve birbirinden leziz yemekler sunuyor.
Çoğunlukla Alman ve İtalyan turistlerin ziyaret ettiği Elba’da sayısız küçük koy da bulunuyor.
Cavoli’yi genellikle parti yapmayı seven gençler, sığ sulara ve çok sayıda tesise sahip Procchio’yu ise çocuklu aileler tercih ediyor.
Elba’da konaklamak ve İtalyan mutfağını deneyimlemek isterseniz de Hotel Gallo Nero tam size göre bir yer olabilir.
15) Sicilya, İtalya
Sicilya‘daki kültürel mekânların menzili, Phoenician kalıntıları bulunan küçük Motya Adası’ndan antik Yunan Agrigento kentlerine, Selinunte, Syracuse‘ye ve Segesta’daki Dorik Tapınağı’na kadar uzanıyor.
Palermo çevresinde kısa bir yürüyüşle Arap kubbeleri ve kemerleri, Bizans mozaikleri ve baktıkça bakasınız gelecek Norman saray duvarlarını yakından görme fırsatı bulabilirsiniz.
Koyu çikolata ve fındık katmanlarının bir araya getirilerek hazırlandığı Torta Setteveli, içerisinde şekerli ricotta peynirinin yer aldığı bir hamur işi olan Sicilya Cannolo ve geleneksel Sicilya yemeği Makarna con Sarde Sicilya ile özdeşleşmiş lezzetlerden sadece birkaçı.
16) Capri, İtalya
Etrafındaki kayalık mağaralardan ufkun kenarına kadar uzanan adanın nefes kesen manzarası, yüzyıllar boyunca şairlere, sevgililere ve gezginlere ilham kaynağı olmuş.
Capri’de çok sayıda sert çentikli mağara var ve bunların en ünlüsü olan Mavi Mağara ise turkuaz mavisi rengiyle adeta göz kamaştırıyor.
Her yıl yerli ve yabancı yaklaşık 500 bin turist bu doğal güzellikleri görmek için adaya akın ediyor.
Capri’ye kadar gitmişken Cerio Müzesi, S. Anna Kilisesi, Museo Al Deportato ve Museo della Bilancia’yı da ziyaret etmeyi unutmayın.
17) Korsika, Fransa
Korsika, en büyük Akdeniz adalarından birisi olup, ev sahibi olduğu görkemli sahil şeridiyle de ziyaretçilerini büyülemeyi başarıyor.
Birçok kalıntı, kale ve kilisenin bulunduğu adanın en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olan, Napolyon Bonaparte’nin atalarının evi Ajaccio‘daki Maison Bonaparte ise müze olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.
Calvi Caz Festivali, Rüzgâr Festivali (Festival du Vent) ve Korsika Karnavalı ise adanın uluslararası düzeyde tanınmasında büyük rol oynayan etkinliklerden sadece birkaçı.
Ajaccio ve Bastia kentlerindeki 2 büyük havaalanından birine uçabilir, sınırları içerisinde yer alan tam tamına 200 plajdan dilediğinizi seçerek doyasıya güneşlenebilir, güzel bir tepe köyünde tatilinizi huzurlu bir şekilde geçirebilirsiniz.
18) Gozo, Malta
Göz alıcı koylar, kıyı mağaraları, şirin balıkçı köyleri, şnorkelli yüzme ve dalış noktalarının yer aldığı Gozo’ya, Malta’daki Cirkewwa‘dan feribot aracılığı ile ulaşılıyor.
Adaya gelen turistlerin genellikle ilk ziyaret ettiği yerler Ta ‘Pinu Bazilikası, tüm ihtişamıyla göz kırpan Rotunda of Xewkija Kilisesi ve UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde de yer alan Ggantija Tapınakları oluyor.
Her yıl 13-14 Temmuz’da Zebbug Bira Festivali‘nin gerçekleştiği adada, ayrıca 24-26 Ağustos’ta da Gozo Film Festivali de düzenleniyor ve farklı türlerden birçok film kalenin burçlarına yansıtılıyor.
Yeme içme olarak da tuzlu pastizzi ile adından sıkça söz ettiren Gozo’da konaklamak isterseniz geleneksel tarzdaki modern çiftlik evleri, butik otel veya apart otelleri, tercih edebilirsiniz.
19) Aland, Finlandiya
Finlandiya’ya ait olan ama İsveççe konuşulan Aland Takımdaları, Kuzey Avrupa’nın en güneşli yeri olmasıyla ön plana çıktığı kadar beyaz kumlu plajlarıyla, düz ve doğal bisiklet yolları ile özellikle yaz aylarında yerli ve yabancı yüz binlerce turistin ilgisini çekmeyi de başarıyor.
Sandösund Kamp Alanı’nda yer alan doğal alanlarda, şehir evi odalarında ve sahil kenarındaki günlük kabinlerde gönül rahatlığıyla konaklayabilirsiniz. Kır evinde 1 gece geçirmenin fiyatı ise yaklaşık 350 eurodan başlıyor.
Açık hava restoranının bulunduğu adadan levrek filetosu yemeden kesinlikle ayrılmamanızı öneriyoruz.
Buna ek olarak Bomarsund Kalesi, Bomarsund Müzesi ve Kastelholm Kalesi de her yıl çok sayıda ziyaretçinin akınına uğruyor.
20) Marstrand, İsveç
Match Cup İsveç ve diğer büyük yelken şampiyonaları için yıllık bir üs konumunda olan ada, yaz kış her daim hareketli bir limana, araç trafiğine kapalı caddeler boyunca sıralanmış göz alıcı mimarilere, tarihi evlere, şık restoran ve kafelere ve çok daha fazlasına ev sahipliği yapıyor.
Ağırlıklı olarak fotoğraf ve heykellerin sergilendiği Strandverket Konsthall veya bir diğer bilinen adıyla Strandverket Sanat Müzesi, eski ve tarihi bir kale kompleksinin içerisinde konumlanıyor.
Adadaki çoğu restoranda envaiçeşit balık türü ve kabuklu deniz ürünlerinin tadına bakma fırsatını yakalayabilirsiniz.
21) Lofoten, Norveç
Nefes kesen ve hafızalara kazınan manzaraları, etkileyici dağ zirveleri, arktik fiyordları ve balık avlama noktalarıyla her geleni kendine hayran bırakan Lofoten takımadaları, Norveç’teki Kuzey Kutup Dairesi’nin kuzey kesiminde yer alıyor.
Ana karadan batı fiyordu ile ayrılan Austvagoy, Vestvagoy, Flakstadoy ve Moskenesoy adaları birbirlerine köprüler ve tünellerle bağlanıyor.
Deneyimli rehberler eşliğinde gerçekleşe kano turlarından at binmeye, golften tüplü dalışa kadar birçok aktivite imkanını olduğu Lofoten Adası’nda her yıl 13-15 Temmuz’da dünyaca ünlü Lofoten Piano Festivali düzenleniyor.
22) Lewis ve Haris Adası, İskoçya
Pırıl pırıl turkuaz denizi ve yumuşacık kumların kilometrelerce uzandığı Güney Harris’teki plajlar, her yıl istisnasız “dünyanın en iyi plajları” listelerinde gösterilir.
Tarihi dokusundan hiçbir şey kaybetmemiş, hala ilk günkü gibi duran evler gibi daha birçok yıllara meydan okuyan yapıların arasından yürüdüğünüzde bu farklı atmosferi tam içinizde hissedeceğinize eminiz.
Adayı ziyaret ettiğinizde siyah puding, el yapımı sığır eti ve peynir, ağız sulandıran soğuk füme somonun tadına bakmayı ve ünlü cin markası Harris Gin’i denemeyi unutmayın.
Gezerken yaban hayatına tanıklık edebileceğiniz adaya gitmek içinse önce Glasgow, Edinburgh, Aberdeen veya Benbecula’dan Stornoway’a uçmanız gerekiyor.
23) Skye, İskoçya
Özellikle dağ manzaralarıyla ünlü olan Skye Adası’na Cuillin ve Quiraing’e tırmanmak ya da yürümek için her yıl binlerce insan akın ediyor.
Skye Adası’nda yaklaşık 10 bin kişi yaşıyor ve ada fazlasıyla turistlerin ilgi odağında olmasından dolayı el sanatları dükkânları ve yazlık müzelere sıklıkla rastlamanız muhtemel.
Adada spor aktivitelerine katılmak isterseniz öncelikle rotanızı Portree‘deki yüzme havuzuna çevirmelisiniz. Ardından Sconser ve Skeabost‘ta golf oynayabilir veya midilliyle etrafı turlayabilirsiniz.
Portree’de bir Hint Tandoori restoranı, Çin restoranı, otantik kafeler, fish & chips’in alasını yiyebileceğiniz harika mekanlar var ve hepsi de keşfetmeye değer.
Ana kara üzerinden otobüs, tren ve araç feribotuyla Skye Adası’na rahatlıkla gelebilirsiniz.
24) Sylt, Almanya
Kapladığı 99 kilometrekarelik alanla Almanya’nın en büyük 4. adası olan Sylt Adası’nda el değmemiş kumsallar, sazlık evler ve muhteşem kumul manzaralarını gördükten sonra bir daha buradan ayrılmak istemeyeceksiniz.
Sylt’ın batı tarafı, Kuzey Denizi’nin dalgalarını karşılarken, doğu tarafı sessiz Wadden Denizi’ne göz kırpıyor.
Ayrıca çıplak plajlarıyla da ünlü olan adayı keşfetmek istiyorsanız Sylt koyunu bisiklet sürerek geçmenizi tavsiye ediyoruz.
Eğlenceli ve canlı bir gece hayatına sahip Sylt’ın gurme restoranlarında yöresel lezzetlerin de tadına bakmayı unutmayın.
Kuzey Almanya’nın en beğenilen lüks butiklerinden bazılarına ev sahipliği yapan adayı her yıl yaklaşık 80 bin kişi ziyaret ediyor.
Sylt Adası’na en kolay ulaşım yöntemi ise Hamburg’dan yaklaşık 3 saat süren trene binmek.
25) Saaremaa, Estonya
Estonya’nın en büyük adası olma özelliğini taşıyan Saaremaa, bakir doğası, sunduğu macera dolu aktiviteler, su sporları, sıra dışı bir deneyim ve dahası ile her gelenden tam not alıyor.
Taş çitler ve sazlık evlerin yanı sıra özel günlere denk gelirseniz şayet geleneksel kostümlerini giyen yerlilere rastlayacağınız Saaremaa köylerinde hala daha günümüzde diyalektik dil kullanılıyor.
Angla Windmill Mount zirvesi, Kihelkonna‘da 17. yüzyılda inşa edilen meşhur çan kulesi, Loona’daki gösterişli malikâne, Maasi Kalesi’nin kalıntıları ve Mihkli Çiftliği Müzesi ve daha birçok yeri Saaremaa gezinizin unutulmazlarından olacak şüphesiz.
26) Dalmaçya’nın Yemyeşil Suları: Hvar – Hırvatistan
Berrak turkuaz suları, mis gibi kokan çam ormanları ile Adriyatik Denizi’nde yer alan muhteşem bir destinasyonla başlıyoruz listemize. Burası Hırvatistan’a bağlı Hvar Adası.
68 kilometre kıyı uzunluğuna sahip olan bu muhteşem ada Hırvatistan’da en çok nüfus yoğunluğuna sahip olan dördüncü ada.
Hırvatistan Dalmaçya kıyılarında boylu boyunca uzanan çok güzel bir ülke. Ama daha güzel bir şey varsa o da Hırvat adaları. Adriyatik Denizi’nde bulunan ve Hırvatistan’a ait adaların sayısı tam 698! Yunanistan’ın Ege Adaları’ndan sonra en çok takım adaya sahip olan ülke Hırvatistan olarak anılıyor.
Yılın yarısı güneş alabilme özelliğine sahip olan bu bölge Hırvatistan’ın en güneşli spotu.
Hvar’ın oldukça kendine özgü bir coğrafyası var. Terk edilmiş eski köyleri, bir ada olmasına rağmen sarp kayalıkları ve elbette en meşhuru lavanta bahçeleri… Bölgenin en büyük geçim kaynağı da bu lavanta bahçeleri. Yağından parfümüne, sabunundan dekoratif eşyalara kadar lavantanın etinden sütünden yararlanıyorlar.
Bölgeyi ziyaret etmek için en güzel mevsim haziran. Çünkü 11 yıldır haziran aylarında Velo Grablje isimli köyde Lavanta Festivali düzenleniyor. Günümüzde pek sakini olmayan bu köy, her sene festivalle birlikte renkleniyor. Gösteriler, etkinlikler, ardı ardına dizilen tezgahlar bölgeye binlerce turistin gelmesine olanak sağlıyor.
Hvar lavantanın yanı sıra lezzetli şarabı ile de meşhur. Bölgede yer alan üzüm bağları yine meraklı turistlerin ziyaret ettiği ve birbirinden lezzetli şarapları tadımladığı mekanlar.
Şehrin en etkileyici noktalarının başında tarihi M.Ö 500 yıllarına dayanan medeniyetler beşiği Hvar ve Pakleni Adaları‘nın kuş bakışı manzarasını izleyebileceğiniz hisar (Hvar Castle) geliyor. Emin olun bu merdivenleri tırmanmaya değecek. Şehrin en üst noktasına çıktığınız zaman şahit olduğunuz sahne nefesinizi kesecek.
Adanın en büyük meydanı olan Trg Sv Stjepana Meydanı 4500 metrekarelik alanıyla Dalmaçya’nın en geniş ve eski meydanı olarak kabul ediliyor.
Şehrin ikonik yapılarından olan Franciscan Manastırı 15. yüzyılda taş ustası bir aile tarafından inşa edilmiş. Manastırın içerisinde aynı zamanda tarihi danteller, bozuk paralar ve Batlamyus’un 1524 yılında yaptığı Atlas çiziminin bir edisyonu gibi değerli belgeler içeren bir salon da mevcut.
Hvar’a gitmişken nereye uğrayalım da dinlenip lezzetli yemeklerimizi yiyelim derseniz, size bir de manzara kıyağı geçerek Fig Cafe Bar’ı öneririm. Beyaz binaların arasında dışarıya sandalye atarak tam bir Akdeniz ruhu yansıtan bu kafenin lezzetleri dillere destan. Üstüne üstük bölgenin en yüksek puanlı restoranlarından biri.
Hvar büyüleyici kumsalları, etkileyici tekne turları, eğlenceye doyacağınız kafe ve barlarıyla oldukça uygun bütçeli bir opsiyon. Listenin geri kalanındaki adalarla kıyasladığımız zaman Hırvatistan kendine özgü para birimi ‘kuna’ ile euroya nazaran daha ulaşılabilir bir fiyat skalasına sahip.
Hvar’a ulaşmak için ülkenin büyük şehirleri Split ya da Dubrovnik’ten otobüse binebilirsiniz. Bölgeye İtalya’dan feribot seferleri de mevcut.
27) Aman Sabahlar Olmasın: İbiza!
Şarkılara, filmlere konu olan, ‘clubbing’ deyince aklımıza ilk gelen ada İbiza… Öyle bir destinasyon ki üzerinde eğlenmek konulu filmlere bile konu olmuş.
Mayorka ile birlikte Akdeniz’deki Balear Adalar topluluğuna ait olan İbiza 571 kilometrekarelik yüz ölçümüyle ufak bir ada olsa da üzerinde çok şey olup bitiyor.
İspanya’ya bağlı olan İbiza tarihi açıdan bakacak olursak milattan önceye kadar uzanan bir yolculuğu olduğunu görüyoruz. Fenikeliler tarafından kurulduğu söyleniyor. Konumundan ötürü ticaret yolları üzerinde bulunması onu jeopolitik açıdan önemli bir konuma itmiş.
Roma İmparatorluğu dönemindeyken önemli bir şehir olan İbiza, Batı Roma İmparatorluğu’nun düşmesiyle önce Vandalların sonra da Bizansların eline geçmiştir.
Ardından 900’lerin başında, Müslümanların İber Yarımadası’nda yayılmasıyla birlikte onların egemenliği altına girmiştir.
1100 yılında Kudüs’e Haçlı seferine ilerleyen Norveç Kralı tarafından işgal edilmiş, bu tarihten sonra bölge tekrar Hristiyanlaşmıştır.
1715 yılına kadar ada kendi kendini yönetmiş özerk bir imparatorluk haline gelmiştir.
1970’lerde ise Balear Adaları Otonom Bölgesi resmi olarak ilan edilmiştir.
İbiza’ya gittiğimizde elbette düşüneceğimiz iki şey var: muhteşem plajlar ve ‘club’ kültürü. Dünyanın en önemli DJ’lerinin sıklıkla muhteşem performanslar sergilediği İbiza partilemek konusunda dillere destan bir adres. Hemen hemen her plajın kendisine ait bir kulübü var. Bu sayede gündüzleri yüzüp akşama doğru sabaha kadar eğlenebiliyorsunuz.
Ada’nın en meşhur plajlarının başında Platja D’en Bossa geliyor. Özellikle İngiliz, Alman ve Amerikalı turistlerin akın ettiği bu plaj paket tatillerin vazgeçilmez adresi. 2.7 kilometrelik uzunluğuyla adanın en uzun plajı. Devasa bir otel kompleksi, restoranlar, mağazalar ve lüks evlerle çevrelenmiş halde.
İbiza açık pazar kültürüyle de oldukça meşhur bir bölge. Yılın hemen hemen her sezonunda açık olan bu marketler hippi market olarak da tanımlanıyor. Kimisi yiyecek kimisi giyecek üzerine.
Özellikle 60’larda İbiza sanatçıların akınına uğramış bir yer. Bölgenin egzotik ve bohem havasını solumak ve ilham almak isteyen sanatçılarla birlikte şehrin atmosferi de iyice şekillenmiş. Şehrin lokal sakinlerini görmek ve kültürün renklerini görmek adına bu pazarlar mutlaka ziyaret edilmeli. Şehrin birçok yerinde pazarlar mevcut, fakat size Punta Arabi Pazarı’nı önerebilirim.
İbiza’nın en turistik noktalarından biri de sahip olduğu ilginç mağaralar. Bunların başında Cova de Can Marca geliyor. Dünyanın yüzyıllık devinimleri sonucu bize bıraktığı ilginç formasyonlar bu mağarada da karşımıza çıkıyor. Şu birikintileri, ışık ve ses oyunları ve şelale mağaranın içerisinde şahit olacağınız türde güzellikler.
İbiza’ya gittiğiniz zaman mutlaka denemeniz gereken lezzetler ‘finger food’ olarak adlandırılan atıştırmalık pinçolar. Şarap ve bira gibi içki yanına eşlikçi olan pinçolar kimi mekanlarda devasa bir ana yemek olarak da sunulabiliyor.
İbiza’nın güzellikleri ve gezilmesi gereken yerleri saymakla bitmez. Fakat bu zevkin geri kalanını size bırakıyoruz. İbiza’ya seyahat acentalarıyla direkt olarak uçabilirsiniz. Fakat İspanya üzerinden adaya ulaşmak en yaygın yöntem.
28) Akdeniz’in Turkuaz Suları ve Lezzetli Şarapları: Sardinya – İtalya
Şimdi Akdeniz’e uzanıyoruz. Akdeniz’in bir kolu olan Tiren Denizi’nin de üzerinde bulunan Sardinya Adası’na!
Sardinya dış ilişkilerde İtalya’ya bağlı olsa da aslında özerk bir bölge. Başkenti Cagliari. Cagliari aslında adanın en küçük şehri. Onun haricinde 4 büyük şehri daha var.
24.090 kilometrekareyle aslında büyük bir ada. Yaklaşık olarak 1,700,000 nüfusu var. Bu da bir hayli yüksek bir rakam. Fakat insan Sardinya Adası’nın yerlisi olmak nasıldır diye düşünmeden edemiyor. Adeta yeryüzünde cenneti yaşamak olsa gerek.
Sardinya Avrupa’nın en eski toprak oluşumuna sahip bölgelerinden. İlk yerleşenlerin tarihi Paleolitik döneme kadar dayanıyor.
Bölgenin diğer adaları gibi o da aslında Fenikelilerle başlayıp Romalılarla devam eden, Vandallar ve Bizanslar derken Müslüman işgaliyle ilerleyen bir tarihe sahip. Bir dönem İspanyolların, Fransızların ve Avusturyalıların da eline geçmiş. 1948 yılında yapılan bir referandumdan sonra ise İtalya’dan ayrılıp otonom bir bölge haline gelmiş. Diyeceğimiz odur ki Sardinya her kültürün üzerinde barındığı bir ada.
Turkuaz sahilleri, mavi turları öyle meşhur ki insanlar Sardinya’da ‘beach hunting’e çıkıyorlar. Yani ‘kumsal avı.’
Gizli ya da popüler o kadar fazla sahili var ve hepsi ayrı ayrı o kadar güzel ki insanlar sırf bunun için kimi zaman bir tekne kiralayıp o koy senin bu koy benim geziyor. Ya da şanslıysanız bir araba ile ulaşılabilinen koylara keşfe çıkıyorsunuz.
Ada sahilleriyle olduğu kadar sahip olduğu ilginç kayalık arazileriyle de meşhur. Çok yükseltili bir bölge olmamasına rağmen irili ufaklı tepelere sahip.
Listemizdeki diğer adalar gibi yemyeşil değil hatta kurak bir bölge bile sayılabilir. Kurak dediysem aklınıza çatlayan topraklar gelmesin. Daha az yeşilliğin, bodur bitkinin yer aldığı tipik bir Akdeniz coğrafyası aslında.
Adanın en meşhur sahillerinin başında Kuzeydoğu’daki Sassari şehrinde bulunan Maddalena Ulusal Parkı geliyor. Burası bir ulusal park çünkü sahip olduğu denizaltı faunasıyla çok değerli ve tüplü dalışların gerçekleştiği bir bölge. Turkuaz suları, altın gibi kumlara sahip plajı ile inanılmaz bir yer. Sanki Akdeniz değil de Karayiplerdeymişsiniz gibi hissediyorsunuz.
Fransa’ya ait olan Corsica Adası‘yla Sardinya arasında 55 küçük adacıktan oluşan Maddalena kesinlikle ilk adresiniz olmalı.
Biraz da adanın başkenti Cagliari’den bahsedelim. Yıllık ortalama sıcaklığı 20 derece olan bu şehir her sezon ziyaret edilebilecek güzellikte. Palmiyeleri, rengarenk apartmanları ve tarihi yapılarıyla insana Küba’yı anımsatıyor.
Cagliari’de görmeniz gereken birçok tarihi nokta var. Bunların başında meşhur hisar II Castello geliyor. Şehrin ikonik bir manzarasına sahip. Tepenin üzerinde yer aldığından dolayı kendi sunduğu manzara da harika. Kubbeleri, kuleleriyle bana çok yakın olduğu Tunus’un taş mimarisini de anımsatıyor. Kalenin içi de adeta gizemli bir labirent gibi. Ayrıca üniversite, bir katedral, müze ve saray gibi birçok önemli binaya da ev sahipliği yapıyor.
Cagliari’ye gitmişken mutlaka bölgenin üzüm bağlarından gelen lezzetli şaraplarını tadımlamak için bir şarap tadım turuna çıkın. Başka hiçbir yerde yetişmeyen türden üzümlere sahip olan bu coğrafya şarapları konusunda da oldukça benzersiz. Burada şarap sadece akşam yemeklerine bir eşlikçi değil, günün her öğünü tüketilebilecek çok lezzetli bir içki.
29) Son yılların en popüler adası: Faroe Adaları!
Listemizin bu seferki konuğu Faroe Adaları ya da telaffuz edildiği gibi yazarsak Farö Adaları. Faroe Adaları, Kuzey Atlantik’te Norveç ile İzlanda arasında bulunan, Danimarka Krallığı’na bağlı özerk bir ülkedir. Evet doğru duydunuz, ülke!
18 adadan oluşan 1400 kilometrekare büyüklüğündeki ülkenin nüfusu sadece 50 bin civarındadır. Nüfusun büyük kısmını Faroeliler oluştururken ülkede yaşayan Danimarkalı, İzlandalı, Norveçli ve Polonyalılar da vardır.
Faroe Adalar, doğal güzelliklerinin yanı sıra 300’lü yıllara dayanan tarihiyle özellikle Vikingler’e meraklı tarih tutkunları için de çekici bir noktadır.
İlk yerleşimcilerin 300’lerde İrlanda, İskoçya ve İskandinavya’dan geldiği Faroe Adaları’na Vikinglerin gelişi 800’lerde olmuş.
1035 ila 1814 yılları arasında Norveç Krallığı’nın parçası olan Faroe Adaları, 1814’te imzalanan Kiel Antlaşması’yla beraber Danimarka Krallığı’na bağlanmış.
O günden beri Faroe Adaları, askeri, hukuki ve dış ilişkiler açısından Danimarka’ya bağlıdır ancak kendi gümrük politikasını uygulamakta özgürdür.
Ülkenin resmi dilleriyse Danca ve Faroece’dir.
Faroe Adaları’nın en ilgi çekici tarihi noktalarının başında başkent Torshavn’daki Hoyvik banliyösünün 3 kilometre kuzeyinde iki arkeolojik sahadan oluşan Føroya Fornminnissavn, yani ulusal tarih müzesi gelmektedir.
Føroya Fornminnissavn’daki ana sahada sergilenen tarihi eserler Viking Çağı’ndan 19. yüzyıla kadar uzanmaktadır; buradaki eserler, açıklayıcı notlarla ve fotoğraflarla sergilenmektedir.
1920’lerden bir çiftlik kompleksi olarak korunan ikinci sahadaysa çiftlik evleri, kurmalı saatler ve eski telefonlar görülebilir. Føroya Fornminnissavn’ın alt katında ise hazine odası bulunmaktadır.
Faroe Adaları’ndaki diğer turistik spotlar arasında ağaçtan ve taştan dağ evleriyle Kirkjubour başı çekmektedir.
Orta Çağ’da Faroe Adaları’nın psikoposluk merkezi olan Kirkjubour’da 1111’de inşa edilmiş St. Otlav Kilisesi görülebilir.
Kirkjubour’daki ilgi çekici bir başka yapıysa 900 yıllık Roykstovan dağ evidir.
Faroe Adaları, sadece tarihsel açıdan değil doğal güzellikleriyle de öne çıkmaktadır. Bu doğal turistik noktaların başındaysa Vestmanna Kuş Kayalıkları gelmektedir. Mayıs ve eylül aylarında ziyaret edilebilen, diğer zamanlar hava muhalefeti nedeniyle düzenlenen turlar sıkça iptal edilen kayalıklar Faroe Adaları’nın en meşhur yerlerindendir.
Faroe Adalarından bahsedip puslu ve sisli köy Gásadalur’dan bahsetmemek olmaz. Bu ada memleketinin en batısında yer alan Gásadalur Köyü 213 metrelik dik ve yüksek yamaçların üzerine konumlanmıştır. Köyde, 2012 yılındaki bir sayıma göre sadece 18 kişi yaşıyor! O 18 kişinin ne kadar şanslı olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Köy, Vágar Adası’nın en yüksek dağlarıyla çevrilidir ve Mykines Adası’nın panoramik manzarasına sahiptir. 2003 yılına kadar bilinmeyen ve ulaşılamayan bir yer olan bu köy günümüzde turistlerin ziyaret ettiği bir alan haline gelmiştir.
Mulafossur Şelalesi’nin yamaçtan denize dökültüğü yerde kurulan köy tek katlı mazbut evlerden oluşur. Gásadalur, doğaya hükmeden değil de onun gücünü kabullenip onunla uyum içinde yaşayan Kuzey insanlarına ev sahipliği yapar.
Yeme içme işlerine gelecek olursak işte orada biraz durumu yadırgayabiliriz çünkü Faroe adalarının mutfağı bir hayli tuhaf. Bölgenin yerlilerinin en sevdiği lezzetler kurutulmuş balık, fermente edilmiş kuzu ve koyun kafası…
Bölgede hemen hemen her et türü açık havada fermente edilerek, yani bir nevi kurutulup olgunlaştırılarak yemeye hazır hale getiriliyor. İştahınız biraz kapandı mı? Kapanmadıysa ne ala! Farklı lezzetleri denemeye hazırsınız. Yoksa da marketler sizi bekliyor.
Diyeceğimiz o ki Faroe Adaları, Avrupa’nın kuzeyinde doğal güzellikleri ve tarihiyle eşsiz bir ülke. Yüksek tepeleriyle yürüyüş meraklılarının da uğrak noktalarından olan Faroe Adaları’na Türkiye’den direk ulaşım imkanı yok. Bunun için önce Danimarka’ya gitmeli ardından uçak ya da deniz yoluyla buraya gelebilirsiniz. Danimarka’nın dışında bölgeye Norveç, İngiltere, İrlanda gibi ülkelerden de uçakla ulaşmak mümkün.
Son yıllarda popülerleşen İskandinavya gezilerinin vazgeçilmezi olan Faroe Adaları’na gittiğinizde geri dönmek istemeyeceksiniz!