Almanya’nın en önemli kentlerinden biri olan Düsseldorf, turistik güzergahlar arasında en ön plana çıkan yerler arasında sayılmasa da Ren Nehri’nin kenarında yer alan düzenli, sık sık en yaşanılası şehirler arasında seçilen, ufak bir eski kent merkezi bulunan, insanı geldiğine pişman etmeyen bir rota.
Temmuz ayının üçüncü haftasında düzenlenen Kirmes Festivali sırasında dört milyon turistin akınına uğraması da bunun iyi bir kanıtı bence.
Şehrin ismi ise Ren Nehri’nin kollarından biri olan ufak Düssel Çayı’ndan geliyor, “dorf” ise köy demek.
Sizin için hazırladığım Düsseldorf Gezi Rehberi ile seyahatinizde gereken her şeyi anlatmaya çalışacağım.
Vize için ayrı bir bölüm yazmadım, daha önce Berlin Gezi Rehberi adlı yazımda Almanya başvurusunu detaylı biçimde anlatmıştım oradan bakabilirsiniz.
Ayrıca, Almanya’da kullanılan priz tipi de ülkemizdeki gibi olduğundan priz dönüştürücüye ihtiyaç duymayacaksınız.
İçindekiler
Düsseldorf Seyahat Rehberi
Düsseldorf’ta İklim
Eh, Almanya’nın soğuk olduğu malumunuz. Temmuz ve Ağustos aylarında bile ortalama sıcaklık yirmi derece oluyor, gün içinde sıcaklığın yirmi beş dereceyi geçtiği görülmüyor. Dolayısıyla kat kat giyinmeden, uzun günlerden faydalanarak güneşin aydınlığında rahat rahat gezmek için en iyi seyahat tarihleri bence bu iki ay.
Ren Nehri’nin kıyısında yürüyüş yapmak Düsseldorfluların en sevdiği aktivitelerden biri mesela, tabii turistler de onlara katılıyor. Hadi Mayıs ile Eylül arası bir nebze ama diğer aylarda nehir kenarında çok üşürsünüz.
Bu yüzden Düsseldorf gezinizi mümkün olduğunca sıcak döneme denk getirin derim. Eğer otellerde yer bulabilirseniz Kirmes Festivali şehrin an cıvıl cıvıl olduğu dönem. Daha sakin bir tatil isteyenler ise ağustos ayını tercih edebilirler.
Yine de belirtmek isterim ki Düsseldorf’da kış mevsimi Almanya için nispeten ılıman geçiyor ve ısı sıfır derecenin altına çok nadiren düşüyor. Eğer iş veya konferans gibi bir sebeple kış aylarında gelecekseniz de sağlam giyindikten sonra sorun yaşamazsınız yani.
Tabii günlerin kısa olması büyük bir eksi ama zaten Düsseldorflular gece hayatını gündüze tercih ediyor gibi!
Valizinizi hazırlarken Almanya’nın bize kıyasla daha soğuk bir ülke olduğunu unutmamanızı öneririm. Temmuz ve Ağustos aylarında gelirken bile baharlık giysilerinizi tercih edin. Ayrıca yıl boyu yağış alan bir yer olduğundan yağmurluk ve şemsiyeyi hangi tarihte gelirseniz gelin bavulunuza koymayı ihmal etmeyin.
Düsseldorf’a Ulaşım, Düsseldorf’ta Ulaşım
Düsseldorf Uluslararası Havalimanı’na ülkemizden çok sayıda doğrudan uçuş bulunuyor. Üstelik Almanya ile Türkiye arasındaki yakın bağ nedeniyle kampanyalı biletler de mevcut. Düsseldorf uçak bileti satın alarak bu şehre ulaşabilirsiniz.
Havalimanından kent merkezine ulaşım için en uygun yol S7 veya S11 adlı trenleri kullanmak, böylece Düsseldorf’un ana istasyonuna ulaşıp oradan metroyla istediğiniz yere gidebilirsiniz. Bir diğer seçenek ise havalimanı otobüsü. Trenin de, otobüsün de ücreti 2.50 Euro ama tren biraz daha hızlı gidiyor. Gerçi fark çok büyük değil, tren yaklaşık on beş dakika sürerken otobüs yirmi dakikayı biraz geçiyor o kadar.
Düsseldorf şehir içi ulaşım konusunda en gelişmiş kentlerden biri. Zaten en yaşanılası şehirler listesine tekrar tekrar girmesinde bu durumun etkisi büyük. Şehirde otobüs, tramvay ve metro sistemi var. Hepsinin bilet sistemi aynı, önceden makinelerden satın alıp bindiğinizde okutuyorsunuz.
1.60 Euro karşılığı alabileceğiniz Kurzstrecke bileti en fazla yarım saatlik yolculukları kapsarken 2.50 Euroluk Preisstufe A ise doksan dakika boyunca geçerli. Havalimanı yolculuğunda ise süre yarım saatten kısa olmasına rağmen Preisstufe A tipi bilet kullanmanız gerekiyor, aklınızda bulunsun.
Son olarak, tüm gün sınırsız biniş sağlayan Tagesticket 5.90 Euro tutuyor ve gece ikiye dek kullanabiliyorsunuz.
Açıkçası ben yürümeyi sevdiğimden genelde her yere yürüdüm, kalan durumlarda da kısa bilet yetti. Günlük bilet eğer oteliniz uzaksa veya hiç ama hiç yürümemek istiyorsanız işe yarayacaktır.
Düsseldorf Card Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Birçok şehirde olduğu gibi burada da turist kartı var, adı da basitçe Düsseldorf Card. Toplu taşımayı bilet süresince sınırsız kullanabiliyorsunuz. Ek olarak müze girişleri, Ren Nehri üzerinde tekne turları ve bazı mağazalarda indirim sağlıyor.
Gün sayısı bir ile dört arasında değişiyor, zaten Düsseldorf büyük bir şehir olmadığından bu kadar gün fazlasıyla yetecektir. Bir günlük bilet 9 Euro, iki günlük 14 Euro, üç günlük 19 Euro ve dört günlük 24 Euro. Görülecek Yerler kısmında ücretsiz girilen müzeleri yazacağım, onlara göre karar verebilirsiniz.
Eğer Ren Nehri üzerindeki tekne turuna katılmaya kararlıysanız ona sağladığı indirim de büyük bir artı. Müzeler pek ilginizi çekmezse ve tekne turuna çıkmayacaksanız almanızı önermem, muhtemelen zarar edersiniz.
Düsseldorf Gezilecek Yerler
Altstadt ve Alter Rathaus
Çoğu Avrupa kenti gibi Düsseldorf’un da merkezinde bir eski şehir merkezi bulunuyor, Almanca’da Altstadt deniyor (birebir çevirisi Eskişehir!).
Ne yazık ki Düsseldorf, İkinci Dünya Savaşı’nda bir hayli bombalanmış ve Altstadt’ın çoğu yıkılmış ama eski haline uygun biçimde yeniden inşa edildiği için hala görülecek binalar var.
Ayrıca bu bölgenin içerisinde, kentin eski yönetim merkezi olan (Alter Rathaus) şık binanın bir sokak güneyinde Turizm Danışma Bürosu bulunuyor, buradan ücretsiz şehir haritası almanızı öneririm.
İsmi Düsseldorflu ünlü şairden gelen Heinrich Heine Allee metro istasyonu ile ulaşabileceğiniz Altstadt sokaklarında gezerken bu konuda gösterdikleri başarıyı takdir etmemek elde değil.
Kentteki gece hayatının merkezi de burası olduğu için akşamüzeri gelmenizi öneririm, böylece yol ile uğraşmadan gece de burada kalabilirsiniz.
Altstadt’ta akşam vakti gezerken fark edeceğiniz bir diğer durum ise her köşede bulunan eski gaz lambaları. Düsseldorflular bir dönem dünyanın en fazla gaz lambasına ev sahipliği yapan şehri olmakla hala gurur duyuyorlar. Üstelik bu eski lamba direkleri şık bir görünüm sağlıyor, insan kendini eski filmlerden birindeymiş gibi hissediyor.
Neander Kilisesi (Neanderkirche)
Kentin savaş sırasında yıkılmayan ve özgün halini koruyan neredeyse tek yapısı Neander Kilisesi (Neanderkirche).
Göğe doğru uzanan yalın bir kuleyi andıran, pek işlemesi bulunmayan, bana bir hayli naif görünen bir yapı.
Oldukça sade bir tasarıma sahip olmasının nedeni, inşa edildiği 1683 yılında kentteki Protestanların çoğunluğu oluşturan Katolikler tarafından ciddi bir baskı altında tutulması.
Zaten eskiden öteki binaların arasında kalıyormuş ve neredeyse görülmez vaziyetteymiş. İkinci Dünya Savaşı’nda bu diğer binalar yıkılınca ortaya çıkmış.
Üstelik Neandertal İnsanı’nın ismi de bu kiliseden geliyor, burada çalışan bir rahibin sık sık ziyaret ettiği vadiye Neander Vadisi ismi verilmiş ve sonradan orada ilk kez bu insan türünün kalıntıları bulununca türün adı da Neandertal olmuş.
St. Lambertus Bazilikası
St. Lambertus Bazilikası ise Neander Kilisesi’ne kıyasla çok daha şaşaalı bir ibadethane. Heybetli bir büyüklüğe sahip olan dış kısmı nispeten sade kalsa da özellikle iç dizaynı bir hayli gösterişli.
Resmi olarak katedral unvanı almış olmasa da Düsseldorflular tarafından kentin katedrali olarak görülüyor.
Her gün 07:30 ile 19:00 arası içini gezmek mümkün.
Bazilikanın kulesi de ayrıca ünlü, bir yangında yıkıldıktan sonra nemli kerestelerle inşa edilmiş ve güneşin altında kurudukça yapı büzülerek çarpık bir görüntü oluşturmuş.
Tabii kulenin bu “tavrı” halk arasında çok daha ilginç efsanelere konu olmuş. Bunların arasında kulenin kilisedeki bir evlilik sırasında gelini uygun bulmayarak sırt çevirmesi ile şeytanın bu kiliseyi kıskanarak kuleyi burması en yaygın iki rivayet.
Altstadt’ın içerisinde, Ren kıyısına oldukça yakın bir konumda bulunuyor.
Kıyıda yer alan Pegeluhr adlı tarihi saati de gözden kaçırmayın. Hem zamanı hem de nehirdeki su seviyesini gösteriyor.
Burgplatz
St. Lambertus Kilisesi’nin hemen güneyinde, nehir kıyısında yer alan meydanın adı ise Burgplatz. Buradan Ren Nehri’nin güzel bir manzarasını da izleyebilirsiniz.
Düsseldorf Şehir Anıtı da burada yer alıyor. Bu bronz heykel, soldan sağa olarak sıralanmış biçimde, Worringen Savaşı’ndan başlayarak şehir tarihindeki önemli olayları anlatıyor. 1988 yılında, kentin kuruluşunun yedi yüzüncü yılı şerefine buraya konulmuş.
Yine burada yer alan Radschlagerbrunnen Çeşmesi ise parende atan çocuklar şeklinde. Söylenen o ki bir savaştan sonra burada haber bekleyen çocukları gören dük, zafer şerefine parende atmalarını istemiş. Onlar da bunu neşeyle yerine getirmişler, zaten yeter ki çocuklara parende atmak için bahane olsun! Halen de Düsseldorflu minikleri burada parende atarken görebilirsiniz.
Schneider Wibbel
Altstadt’ta gezerken karşınıza bağdaş kurmuş bir adam heykeli çıkacak. Bu heykel Schneider Wibbel adlı yerel kahramana ait.
Gerçi kahramanlığı tartışılır ama Düsseldorf ahalisi bir şekilde sahiplenmiş işte. Gerçekten yaşayıp yaşamadığı bile meçhul, tanınmasını ünlü bir tiyatro oyununa borçlu ve oyunun yazarı gerçek bir tarihi kişilikten mi ilham almış yoksa her şey hayalgücünden mi kaynaklanmış kesin olarak bilinmiyor.
Rivayet şu ki Napolyon, Düsseldorf’u işgal ettiğinde Wibbel adında bir terzi (“schneider” terzi demek) imparatora hakaret etmiş ve bu nedenle idam cezasına çarptırılmış.
Ancak Wibbel kendisi teslim olmaktansa yerine çırağını yollamış ve Fransızlar da zavallı çırağı Wibbel sanıp idam etmişler.
“Kendi” idamını ve toprağa verilişini seyrettikten sonra birkaç gün saklanan Wibbel ardından ortaya çıkıp insanlara durumu açıklamış, onlar da Fransızları kandırdıkları için sevinmişler ve Wibbel’i kahraman ilan etmişler.
Açıkçası durum benim pek hoşuma gitmedi, çırak durduk yere ölmüş sonuçta.
Kentte bir de aynı isimli guguklu saat olduğunu ve her saat başında içinden bu heykele benzer bir maketin çıktığını da not düşeyim.
Düsseldorf Parlamento Binası
Düsseldorf Parlamento Binası da beş asırlık bir geçmişe sahip.
Her Çarşamba günü saat üçte ücretsiz olarak tur düzenleniyor. Denk gelirseniz içeri bir göz atabilirsiniz.
Binanın önünde yaklaşık üç asır önceki kent yöneticilerinden Johann Wilhelms’in at sırtında bir heykeli de mevcut, 1711 yılında yapılmış. Halk arasında Jan-Wellem diye bilinen bu şövalyenin ismi parlamento binasındaki bir salona da verilmiş.
Medici ailesinden bir hanımefendi ile evlenen Wilhelms, döneminde şehrin Avrupa diplomasisinde önemli bir yer tutmasına önayak olmuş.
Yine bu civarda sokakta bir başına duran bir çocuk heykeli göreceksiniz. Yukarıda bahsettiğim heykelin yapılması sırasında maden eksikliği çekilince, heykeltraş Grupello’nun çırağı olan bir çocuk kent ahalisinden burada bağış toplamış ve bu sayede heykel tamamlanabilmiş. Onun bu katkısını unutmamışlar ve onun anısına da bir heykel yapmışlar.
Sürpriz heykellerle dolu bir şehir olan Düsseldorf’un sokaklarını arşınlarken kendi sütunları üzerinde duran, renkli, günlük hayattan manzaralar sunan heykellere de denk geleceksiniz. Sütun Azizleri denen bu heykellerden toplam dokuz adet var. Heykeli yapılan karakterler arasında bir fotoğrafçı, bir gelin, aşık bir çift ve kendinizi dışlanmış hissetmeyin diye bir de turist bulunuyor!
Ren Kulesi (Rheinturm)
Artık Altstadt’tan uzaklaşacak olursak Düsseldorf’taki diğer yerleri de gezebiliriz. Bunların başında Altstadt’ın hemen güneybatı köşesinde yer alan Ren Kulesi (Rheinturm) geliyor.
Zaten yüksekliği nedeniyle kentin her köşesinden görülebiliyor ve gezerken yönünüzü bulmak için iyi bir nirengi noktası oluyor.
Platz des Landtages isimli tramvay durağıyla da ulaşabileceğiniz bu kule, şehrin yeni cazibe merkezi olarak inşa edilen modern bölge “Basın Limanı”nın girişinde yer alıyor.
Kulenin kendisi 240 metre olsa da en fazla 172 metre yükseklikteki restorana kadar çıkabiliyorsunuz.
Her gün 10:00 ile 23:30 arası açık ancak giriş ücretinin 9 Euro olması biraz can sıkıcı.
Kuleden Ren Nehri ve Düsseldorf’un panoramik manzarasını seyredebiliyorsunuz. Gezdiğiniz ve gezmek istediğiniz yerleri bir de tepeden görebilirsiniz yani.
Hofgarten
Düsseldorf aynı zamanda parklar açısından da birkaç iyi örneğe ev sahipliği yapıyor. Bunlar arasında Hofgarten, Almanya’da açılan ilk ulusal park olması nedeniyle tarihi bir öneme sahip.
Altstadt’ın batısında, yani Ren Nehri’ne göre diğer tarafında kalıyor.
Parkın içinde yer alan Jröne Jong yani “yeşil çocuk” heykeli de burada yer alıyor, başka güzel heykeller de var.
Jagerhof Sarayı
Parkın kuzeybatı köşesinde yer alan Jagerhof Sarayı ise günümüzde Goethe Müzesi’ne dönüştürülmüş.
Şık bir bina, içinde ise ünlü Alman yazar Goethe’nin hayatını anlatan bir sergi var, bazı el yazması notlar da bulunuyor.
Pazartesi günleri kapalı olan müzeyi Cumartesi günü 13:00 – 17:00, diğer günlerde ise 11:00 – 17:00 saatlerinde gezebilirsiniz.
Giriş ücreti 4 Euro, öğrenci için 2 Euro. Düsseldorf Card ile ücretsiz.
Benrath Sarayı
Şehrin güneybatı kısmında kalan Benrath Sarayı’nın önünde yer alan park da güzel ve oldukça geniş bir alan. Almanca adı Benrather Schlosspark.
Yürümeye çabalamayın, çok yorulursunuz. Aynı isimli metro (U74 hattı) ve tramvay (701 nolu hat) durakları ile ulaşabilirsiniz.
Zaten bu park ile Hofgarten parkının mimarı aynı kişi, Nicolas de Piagge. Şeker pembesi duvarlara sahip şirin sarayın inşaatı ise 1770 yılında on beş yıllık bir uğraşın ardından tamamlanmış.
Doğu kanadında Ulusal Tarih Müzesi, batı kanadında ise Avrupa Bahçe Sanatı Müzesi bulunuyor.
Pazartesi günü iki müze de kapalı, diğer günler 11:00 ile 17:00 arası açık. 1 Mayıs ile 30 Eylül arasında hafta sonu 10:00 ile 18:00 arası gezilebiliyor, zaten muhtemelen bu tarihlerde gelirsiniz Düsseldorf’a. Bilet de iki müze için ortak ve 14 Euro, öğrenciyseniz 10 Euro fakat Düsseldorf Card geçerli değil.
Parkın içindeki kafe de mola vermek isterseniz fena değil. Şehirdeki başlıca parklardan North Park da aynı şekilde merkeze biraz uzak. İçinde yer alan Japon Bahçesi ile dikkat çekiyor, kentte yaşayan Japon göçmenler tarafından kurulmuş.
Kunstsammlung NRW
Müzelerden söz açılmışken, şehirdeki diğer müzelerden de bahsedeyim:
Oldukça zor bir isme sahip Kunstsammlung NRW, yani Kuzey Ren – Westphalia Koleksiyonu, iki farklı binaya dağılmış bir sanat müzesi.
Bunlardan K20 isimli bina Altstadt’ta yer alıyor, ismi de 20. yüzyılda yapılmış eserlerin burada sergilenmesinden geliyor. Pablo Picasso ve Andy Warhol gibi meşhur sanatçıların tablolarını görebilirsiniz.
K21 ise biraz daha güneyde bulunuyor, Ren Kulesi’nin hizasında doğuya yani nehrin aksi yönüne doğru yürürseniz karşınıza çıkacak.
Metronun Graf Adolf Platz veya Kirchplatz durakları üzerinden de ulaşabilirsiniz.
İsminden 21. yüzyılın sanatçılarına adanmış olmasını bekledim ama geçtiğimiz asrın son yarısına da yer vermişler.
Ünlü isimlerden yapıtlar barındırmasa da gelecekte ünlenmesi muhtemel yeni sanatçıların eserlerini görmek için gelebilirsiniz.
İkisi de Pazartesi günleri kapalı, diğer günler hafta içi 10:00 ile 18:00, hafta sonu 11:00 ile 18:00 saatleri arasında açık.
Bileti ayrı ayrı alırsanız her biri 12 Euro ama ortak alırsanız 18 Euro. Her ayın ilk Çarşamba günü akşam altı ile on arasında ücretsiz gezilebiliyor. Ayrıca Düsseldorf Card ile tek bilet 10 Euro, ortak bilet 14 Euro.
Stadtmuseum
İsmi “şehir müzesi” anlamına gelen Stadtmuseum da adının hakkını veren bir müze. Burgplatz ile Ren Kulesi arasında yer alıyor.
İçeride 1288 yılındaki kuruluşundan bugüne değin Düsseldorf’un tarihini ve kültürünü anlatan eserler bulunuyor, modern yaşamdan kesitler de mevcut.
Pazartesi günleri dışında her gün 11:00 ile 18:00 saatleri arasında açık. Giriş için 4 Euro ödemeniz gerekiyor ama Düsseldorf Card alırsanız girişler ücretsiz. Fazla vaktiniz kalırsa bir uğrayabilirsiniz.
Film Müzesi (Filmmuseum) ve Seramik Müzesi (Hetjens Museum)
Hemen Şehir Müzesinin kuzeyinde Film Müzesi (Filmmuseum) ve Seramik Müzesi (Hetjens Museum) yer alıyor.
Adlarından da anlaşılabileceği üzere ilki sinema, ikincisi ise seramik sanatına adanmış müzeler.
Film Müzesi, aynı şehir müzesi gibi Pazartesi hariç her gün 11:00 – 18:00 saatlerinde gezilebiliyor. Bilet fiyatı ise 5 Euro ve daha çok Alman sinemasına odaklandığından koleksiyon çok geniş olsa da büyük kısmı tanıdık gelmiyor.
Seramik Müzesi ise Pazartesi hariç her gün 11:00 – 17:00 arasında açık, Çarşamba günlerine özel akşam dokuza dek gezilebiliyor.
Anadolu dahil dünyanın her yerinden toplanmış, sekiz bin yılı kapsayan yüzlerce estetik yapıt bulunuyor. Giriş ücreti 4 Euro, eğer bütçeniz izin verirse ben tavsiye ederim.
İkisine de Düsseldorf Card ile ücretsiz olarak girilebiliyor. Dolayısıyla eğer Düsseldorf Card alırsanız Seramik Müzesi’ne kesin gidin derim.
Schifffahrtmuseum Düsseldorf
Son olarak Schifffahrtmuseum Düsseldorf, yani Düsseldorf Gemicilik Müzesi, Burgplatz’da yer alıyor.
Denize kıyısı olmayan Düsseldorf’ta geminin ne işi var diye düşünmeyin, Ren Nehri oldukça geniş olduğundan ciddi biçimde gemi taşımacılığı yapılıyor.
Yakındaki Ruhr bölgesi sanayi bakımından çok gelişmiş olduğundan Düsseldorf da bu taşımacılıkta ciddi bir pay sahibi.
Zaten yeni yapılan kısmın adının Basın Limanı olması tesadüf değil, eskiden burada liman varmış.
Şehirdeki gemicilik faaliyetlerinin tarihini anlatan bu müzenin giriş ücreti 3 Euro. Burası da Pazartesi günleri kapalı ve diğer günlerde 11:00 ile 18:00 arasında gezilebiliyor. Zaten geziniz sırasında bu meydandan geçeceksiniz, eğer 3 Euro’ya kıyacaksanız bir göz atabilirsiniz. Düsseldorf Card sahibiyseniz giriş ücreti 1.50 Euro.
Kaiserswerth
Son olarak, Altstadt’ın kuzeyinde kalan ve onun gibi Ren Nehri kıyısı boyunca uzanan Kaiserswerth’e de bir göz atabilirsiniz.
Burada yer alan Kaiserpfalz Kalesi dokuz yüz yaşını aşmış bir yapı olduğundan Düsseldorf’un kendisinden bile eski ama geriye sadece harabeleri kalmış.
Her gün sabah dokuzdan akşam altıya dek yıkıntıları gezebiliyorsunuz.
İstanbul’da ünlenen hemşire Florence Nightingale de bir dönem buradaki Kaiserswerther Diakonie isimli hastanede çalışmış.
Kentin kuzeyinde, Düsseldorf Havalimanı civarında bulunuyor. Yürümek mümkün değil ama Klemensplatz metro durağı üzerinden gelebilirsiniz ya da buraya gelen tekne turlarına katılabilirsiniz.
Düsseldorf’ta Yemekler
Düsseldorf’un spesiyali, ismi epey zor söylenen Rheinischer Sauerbraten. Sirke ile marine edilip lahana ve kuru üzümle servis edilen biftekten oluşuyor. Her damağa göre olmadığı kesin.
Bezelye çorbası olan Ahzezupp da her yerde karşınıza çıkacak. Serin havada insanın içini ısıtıyor. İkisini de K20’nin iki sokak kuzeyinde yer alan Im Fuchschen’de deneyebilirsiniz. Burası aynı zamanda kendi birasını da üreten bir pub.
Çavdar ekmeği, tereyağ, acı hardal ve Gouda peyniri ile yapılan Halve Hahn yani Yarım Sandviç ise benim damak tadıma hiç hitap etmedi. Ara öğün olarak denemek isterseniz neredeyse her yerde bulunabiliyor.
Eğer Düsseldorf mutfağı ilginizi çekmezse elbette burada dünyanın her kültüründen restoranlar bulunuyor. Zaten gezerken karşınıza bir hayli dönerci ve kebapçı çıkacak, birine girip yemeğinizi Türkçe olarak sipariş verebilirsiniz rahatça.
Onun dışında Meksika yemekleri sevenlere Ren Kulesi’nin bir sokak aşağısındaki Chidonkey’i önerebilirim. Uygun fiyatlara burrito ve taco gibi klasik Meksika lezzetlerini yiyebiliyorsunuz.
Bir kahve molası için en uygun adres ise Neander Kilisesi’nin köşesinde yer alan Woyton Cafe. Zaten Almanların pasta yapmaktaki hünerleri meşhurdur, kahvenin yanında bir Karaorman Pastası’nı es geçmeyin bence.
Düsseldorf’ta Eğlence – Gece Hayatı
Şehrin oldukça canlı bir gece hayatı var, hatta Altstadt bölgesi hava karardıktan sonra gündüze kıyasla daha bile hareketli oluyor diyebilirim. Neredeyse adım başı birahane ile karşılaşıyorsunuz.
Burada üretilen Altbier isimli, koyu renkli bira ile Düsseldorf ahalisi bir hayli gurur duyuyor. Zaten ismi de Altstadt’tan geliyor.
Hem Altbier içmek, hem canlı müzik dinlemek için Altstadt’taki Kreuzherrenneck Bar’ı tercih edebilirsiniz. K21’in içinde yer alan Pardo Bar da iyi bir seçenek.
Kokteyl meraklıları ise K21’in karşısında Kronprinzenstrasse üzerinden yürüyerek Bar Alexander’e gitmeliler.
Kokteyl üzerine uzmanlaşmış bu barda çalışan mixologların hazırladığı başka yerde bulunmayan içecekleri deneyebilirsiniz, hatta kokteyl piyangosu bile çekiliyor!
Düsseldorf’a has bir diğer içecek ise Killepitsch.
İddia ettiklerine göre içinde meyve, baharat, doğal otlar gibi doksan farklı malzeme var. Halk arasında Krauterlikör diye de biliniyor. Genellikle yemeklerin üstüne, sindirime yardımcı olacağı düşüncesiyle içiyorlar. Mantığı epey Jagermeister’e benziyor yani.
Cazseverlerin Düsseldorf gezilerini genelde Haziran aylarında düzenlenen Düsseldorf Jazz Rally Festivali’ne denk getirmelerini öneririm. Dört gün boyunca caz konserleri oluyor ve Avrupa’nın her yanından cazseverler Düsseldorf’ta buluşuyor. 2019 yılındaki festival, 6 Haziran ile 9 Haziran arası yapılacak, şimdiden duyurulur!
Festival demişken, Kirmes Festivali sırasında ise bütün kentte sürekli cümbüş oluyor. Sabahtan geceye dek sürekli olarak sokaklarda müzisyenler çalarken insanlar dans ediyor, çocuklar ise yukarıda belirttiğim gibi parende atıyor. Seyyar tezgahlarda ise ilginç yemekler ve el yapımı eserler satılıyor. Eğer kalacak yer ayarlayabilirseniz şehrin en eğlenceli dönemi kesinlikle bu diyebilirim.
Düsseldorf’ta Alışveriş
Düsseldorf’da alışveriş için de en uygun adres yine Altstadt. Savaşın ardından yeniden inşa edilen binalarda çok sayıda turistlere hitap eden mağaza var. Buradan ufak tefek hatıralar veya hediyelik eşya alabilirsiniz.
Königsallee, Düsseldorfluların kullandığı ismiyle Kö ise lüks markalara ait mağazaları barındırıyor. Bir yürüyüş yapıp vitrinlere göz atabilirsiniz.
Altstadt’tan Ren Kulesi’ne doğru yürürken sol tarafınızda, yani nehre doğru değil de iç kısımda kalacak olan mahallenin adı ise Carlstadt.
Eski kısım yıkıldıktan sonra şehrin ticari merkezi bu tarafa doğru ilerlemiş. Burada çok sayıda bağımsız butik var, ayrıca sanat atölyeleri de mağazalarında kendi eserlerini satıyor.
Bu sokaklarda yapacağınız kısa bir yürüyüşle vitrinlere göz gezdirip Düsseldorf’a has bir hatıra veya giysi satın alabilirsiniz.
Düsseldorf’ta Konaklama
Gördüğünüz gibi Düsseldorf çok büyük bir kent değil. Civardaki başka bir kentte konaklamanız durumunda da buraya günübirlik olarak gelip gezebilirsiniz.
Belçika, Hollanda ve Köln oldukça yakın olduğundan bu gezilerinizden biriyle birleştirebilirsiniz.
Kalacaksanız da fazla uzun tutmamanızı öneririm, sıkılabilirsiniz. Eğer festival zamanı gelecekseniz zaten pek fazla seçeneğiniz olmayacak, hangi otelde yer bulursanız hemen kapın, hızla tükeniyorlar.
Onun dışında yazının başında belirttiğim gibi Düsseldorf’un çok gelişmiş bir toplu taşıma sistemi olduğundan otelinizi konumu değil de fiyatına göre tercih edebilirsiniz. Özellikle Düsseldorf Card alacak olanlar toplu taşımayı ücretsiz kullanacağından sorun yaşamayacaktır.
İlla ki merkeze yakın bir yerde konaklamak isteyenlere ise Altstadt’ta neredeyse hiç otel bulunmadığını belirteyim. Düsseldorf Merkez Tren İstasyonu (Hauptbahnhof) ile Oststrasse arasında çok sayıda uygun fiyatlı otel var, onlardan birinde kalıp Altstadt’a yürüyerek ulaşabilirsiniz.
Bu arada, Türkiye’den gelen birçok kişinin Düsseldorf’taki akrabalarının yanında konaklayarak bütçelerinde fazladan yer açtığını da belirteyim!
***
Böylece Düsseldorf yazımın da sonuna geldik. Almanya’nın batı kısmında yer alan Düsseldorf özellikle Köln’e epey yakın. Gezi planınızı ona göre yapıp gelmişken Köln’ü de gezmenizi öneririm.
Yalnız bu iki kent arasında kökleri asırlar önceye dayanan bir düşmanlık olduğu aklınızda bulunsun, birinden aldığınız tişörtü diğerinde giyip sokaklarda gezme hatasına düşmeyin! İyi tatiller dileklerimle…