Güney Amerika’da Motosiklet Turu: Motosiklet Günlükleri Film İncelemesi

0
1328

“Bu bir kahramanlık hİkayesi değil; bu ortak amaçlar ve benzer rüyalarla bir süreliğine paralel giden iki hayatın hikayesi.”

Walter Salles’ın yönettiği Motosiklet Günlüğü (The Motorcycle Diaries, Diarios de Motocicleta, 2004), Ernesto Che Guevara’nın günlüklerinden alınmış bu cümleyle başlıyor; filmin hikayesinin ve odağının nerede olacağını da daha ilk sahneden belirlemiş oluyor.

Gerçekten de film, Ernesto Guevara’nın tüm dünya tarafından tanınan Arjantinli devrimci ve Küba Devrimi’nin en önemli figürlerinden biri olan “Che”ye dönüşmeden önceki gençliğine odaklanıyor. 23 yaşında, Arjantinli zengin ve prestijli bir aileden gelen ve yüksek lisansını bitirip doktor olarak mezun olmasına sadece 1 senesi kalmış, nispeten normal bir genç adamı karşımıza çıkarıyor.

Arjantinliler tarafından sıkça kullanılan ve “arkadaş,” “dost” anlamlarına gelen “Che” unvanını almadan önceki hayatına odaklanan film, Ernesto’yu, astımı olmasına rağmen Rugby oynayan, ailesine ve arkadaşlarına bağlı, Miramar’da bir sevgilisi olan genç bir adam olarak göstererek bize anlatılan ve medyanın gösterdiği korkusuz, cesur ve sert Che Guevara imajından epey uzak ve yabancı bir konuma getiriyor.

Ernesto Guevara de la Serna ve biyokimgayer arkadaşı Alberto Granado’nun yolculuk boyunca bizzat tuttukları günlüklerinden esinlenerek çekilen film, iki yakın arkadaşın Alberto’nun yarı bozuk ama çok sevdikleri motorsikletiyle Arjantin’den Venezuela’ya kadarki bütün Güney Amerika’yı keşfetmelerini ve bu sırada da kişisel olarak geçirdikleri değişimleri anlatıyor.

Motosiklet Günlüğü (The Motorcycle Diaries, Diarios de Motocicleta, 2004)

Ernesto ve Alberto, romantik bir idealizmle, hiç bilmediklerini düşündükleri Güney Amerika’yı iki tıp uzmanı olarak gezmeyi ve yolda tanıştıkları insanlara yardım etmeyi amaçlayarak biraz da gençlik heyecanı ve hayalciliğiyle, 1952 yılında yola çıkıyorlar.

Alberto için bu yolculuk, 30. yaşına girmeden önce gerçekleştirebilme fırsatını yakaladığı eski bir çocukluk hayaliyken, Ernesto için de yoğun tıp eğitimine ara verebileceği ve ailesinden bağımsız olarak yaşamayı öğreneceği bir kendini kanıtlama fırsatı oluyor.

Tam yola çıkmadan önce, Ernesto’nun babası sadece önlem amacıyla oğluna bir silah emanet ediyor. Beklenildiğinin aksine, Ernesto bu silahı hiçbir zaman kullanmıyor; ama ilk defa eline silah almasının gösterilmesi, gelecekteki devrimci kişiliğine ve değişecek hayatına ışık tutmuş oluyor.

Yakın arkadaş olmalarına rağmen, ikili birbirinden oldukça farklı özellikler gösteriyorlar. Alberto, kızların ilgisini çekmeyi seven, canayakın ve ağzı iyi laf yapan komik bir büyümemiş adam görüntüsü çizerken, Ernesto, çabuk olgunlaşmış, hastalıklarının ve doktorluğunun sorumluluğunu taşıyan, insanlara karşı dürüst ve kızların yanında çekingen bir insan olarak neredeyse Alberto’nun tam zıttı bir karakter oluşturuyor.

Alberto genellikle insanları kandırarak bedava yemek ve kalacak yer gibi ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken, Ernesto yalana başvurmayacağı daha dürüst yollar seçmeye çalışıyor. Ernesto’nun doktorluğunu gösterme fırsatını yakaladığı birçok sahne dürüst ve yardımsever bir doktor olabileceğini ama henüz çok deneyimsiz olduğunu anlamamızı sağlıyor.

Filmin ilk yarısı, klasik bir yol hikayesi ve yolculuğun getirdiği çeşitli zor ama komik anıları yansıtırken ikinci yarıyla beraber filmin tonu da gittikçe değişiyor. Güney Amerika’nın 60’lı ve 70’li yıllar boyunca devam edecek devrimlerden, değişimlerden ve iç savaşlardan henüz uzak olduğu 50’li yıllar, büyüleyici doğal güzelliklere zıtlık oluşturacak yoksulluk ve çaresizlikle yoğrulmuş insanların yaşadığı bir coğrafyaya sahne oluyor.

Machu Picchu, Peru

Yolda uğradıkları Peru’daki İnka Antik Kenti Machu Picchu‘ya varınca Ernesto hiç tanımadığı bu antik şehre ve İnka Uygarlığı’na duyduğu nostaljinin garipliğinden bahsederek işgalci güçler olan İspanyolların kapitalist ve doğa karşıtı yöntemlerle bu uygarlığın yapmaya çalıştığının tam zıttı bir şekilde hareket ettiğini ve bunun getirdiği zorlu yaşam koşullarını gözler önüne seriyor.

Ernesto ve Alberto için hiç tanımadıkları bu yeni dünya ve yeni sistem tarafından çaresiz bırakılmış insanları, kendi karakterlerinin ve dünyaya bakış açılarının da değişmesine zemin hazırlamış oluyor. Kapitalist iş adamları tarafından kendi arazilerinden kovulan komünist bir çiftçi ve eşi, diğer insanlardan tecrit edilmiş bir şekilde yaşamaya zorlanan cüzzam hastaları ve zorlu koşullarda çalışmak zorunda bırakılan maden işçileri ile tanışmaları kendilerinden çok farklı bu insanların yaşam koşullarının zorluklarını hayatlarında ilk kez fark etmelerini sağlıyor.

Güney Amerika

Amerika Birleşik Devletleri gibi yabancı yatırımcılar tarafından kontrol edilen ve insanlık dışı koşullarda işçileri çalışmaya zorlayan kar amaçlı şirketlerin varlığı da özellikle Ernesto’yu derinden üzen bir olay oluyor. 24. yaşını kutlamak için düzenlenen partide, Güney Amerika kıtasını tek bir çatı altında toplama umudundan ve kapitalist diğer ülkelere karşı kendi halklarını korumanın öneminden bahsederek aslında yeni yaşına ne kadar da farklı bir kişilikle girdiğini ve bundan sonraki hayatının da bundan önceki hayatından epey farklı bir yönde ilerleyeceğini göstermiş oluyor.

Film içinde özellikle Ernesto’nun bu değişimini simgeleyen en önemli olay, Amazon Nehri’ni yüzerek geçerek cüzzamlıların kaldığı adaya ulaşması oluyor. Arkadaşlarına veda etmek için giriştiği ve astım hastası olmasını, suyun soğukluğunu ve gecenin karanlığını hiç umursamadan büyük bir çaba göstererek tek başına cüzzam hastalarının yanına ulaşması kalben ve fikren değişmesinin en büyük sembolü oluyor.

Amazon Nehri

Öyle ki, yolculuk bittiğinde Ernesto da, Alberto’ya artık eski Ernesto olmadığını, içinde bir yerde bir şeylerin değiştiğini söylüyor. Dünya barışı ve adil bir hayat için vereceği mücadelenin ilk adımlarını attığı bu sahne, filmin son jeneriğinde de söylenildiği gibi Bolivya’da benzer bir mücadele verirken öldürülmesi ile bitiriliyor.

Bir yol filminin çok daha ötesinde bir yere sahip olan Motosiklet Günlüğüetkileyici Güney Amerika manzaraları, tekrar tekrar dinlenebilecek film müzikleri ve bazen fazla didaktik ve bazen de fazla acıklı olabilecek ama gerçek hayat hikayeleriyle bezeli hikayesiyle, çok duyduğumuz ve gördüğümüz bir adamın çok da bilinmeyen hayatının daha da az bilinen bir dönemine ışık tutuyor.

Seyahat ile ilgili filmleri incelemek isterseniz “Seyahat Konulu İlham Veren 15 Film,” yazımızı da göz atmak isteyebilirsiniz.

CEVAP VER

Lütfen yorum giriniz!
Lütfen isminizi yazınız