Birleşik Krallık ülkelerinin en büyüğü olan İngiltere, iki katlı kırmızı otobüsleriyle ve kırmızı telefon kulübeleriyle gönlümüzü fethediyor. Kraliyet ailesi ile çok fazla ilgi çeken İngiltere’de kraliyet düğünleri o kadar seviliyor ki o günlerde resmi tatil ilan ediliyor!
İngiltere, tarihi Mısır piramitlerinden bile daha eski olan Stonehenge’e de ev sahipliği yapıyor. Adeta müze, sanat galerisi ve köprü cenneti olan İngiltere, Avrupa’nın batısında ve Büyük Britanya Adası‘nın üzerinde bulunuyor.
İngiltere’nin resmi dili İngilizce olduğundan son yıllarda yerleşmek için gençler tarafından sıklıkla tercih ediliyor. Zaten dünya çapında kullanılan bir dil olan İngilizce, bu ülkede konuşulduğu için dile uyum sorunu pek yaşanmıyor. İngiltere, 1 Şubat 2020’den itibaren Brexit ile Avrupa Birliği’nden ayrılmış durumda.
Ülkemize göre daha serin ve yağışlı bir iklime sahip olan İngiltere’de bu sayede yemyeşil bir doğa bulunuyor. Parkları ve ormanları çok seven İngiliz halkı da bu güzel doğayı korumak için ellerinden geleni yapıyorlar.
İngiltere’ye Nasıl Gidilir?
Şimdi gelelim en önemli konuya, İngiltere’ye gitmek için ne yapmalısınız? Daha önce üç kez buraya vize almış birisi olarak şunu diyebilirim ki İngiltere’ye gidebilmek için ilk olarak vize başvurusu yapmalısınız. Ama gözünüz korkmasın, kendi deneyimlerimden yola çıkıp söyleyebilirim ki zaman içinde vize alma belgeleri biraz daha azaldı ve süreç kolaylaştı.
İngiltere vizesi almak isteyen kişilere seyahat amaçlarına göre farklı tiplerde vizeler veriliyor. Örneğin ticaret yapmak için gidiyorsanız Ticari Vize, turistik gezi için gidiyorsanız Turist Vizesi, ailenizi ziyaret etmek için gidiyorsanız Aile Ziyareti Vizesi, evlenmek için gidiyorsanız Evlilik ya da Yasal Eş Tescili Vizesi, tedavi olmak için gidiyorsanız Tıbbi Tedavi Vizesi, öğrenci olarak gidiyorsanız da Öğrenci Vizesi almanız gerekiyor.
İngiltere çalışma vizeleri için de farklı tipler bulunuyor. Eğer çalışmak için gidiyorsanız bunları inceleyip size uygun olan kategoriye başvurmanız lazım. Vize başvurusunda en önemli nokta size hangi vizenin uygun olduğunu bulmak. Çünkü hazırlayacağınız ve konsolosluğa sunacağınız evraklar hangi tip vizeye başvurduğunuza göre farklılık gösteriyor. Ayrıca bu belgeleri hazırlarken tam olarak orada istendiği gibi hazırlamaya özen gösterin ki başvurunuzda bir sorun yaşanmasın.
İngiltere vizesi başvurunuzu yapmak için İngiltere Konsolosluğu, İngiltere Büyükelçiliği, İngiltere Konsolosluğu tarafından yetkilendirilmiş kurumlar ve Turizm Acentelerini kullanabilirsiniz.
Vize başvurusu için gerekli olan evrakları hazırladıktan sonra başvuru yapmayı düşündüğünüz merkezin internet sitesinden vize harç ücretini ödemenizin ardından randevu alabilirsiniz.
Evraklarınızı götürdüğünüz zaman başvurunun gerçekleşebilmesi için yüzünüzün fotoğrafını çekiyorlar ve parmak izi bilgilerinizi alıyorlar. Bu tarz bir fotoğraf ve parmak izi işlemleri gerektiği için başvuru sahibinin merkeze bizzat gitmesi gerekiyor. Ama bu işlemler dışında herhangi bir mülakat ya da sorgu tarzı bir şey bulunmuyor.
Eğer oturma izni dışındaki vizelere başvurduysanız (turistik ya da ticari gibi) vize alıp almadığınız 3 – 12 hafta içerisinde belli oluyor. Oturma vizesi için başvuranların ise 12 – 24 hafta beklemeleri gerekiyor.
Umarım bu süreç sonunda vizeniz kabul olur ve İngiltere’ye gidebilirsiniz. Vizenizin reddi durumunda ise maalesef vize harç ücreti geri ödenmiyor. Hatta konsolosluğa sunmuş olduğunuz bazı belgelerin de geri verilmeme ihtimali var. İngiltere vize reddi yaşarsanız yapmış olduğunuz başvuruyu etraflıca gözden geçirerek istediğiniz zamanda yeniden vize başvurusu yapabilirsiniz.
Rahat anlaşılması için biraz uzun bir şekilde anlattım ama İngiltere vizenizi aldıysanız sıra geldi uçak biletinizi almaya. İngiltere uçak bileti nasıl alınır diye sorduğunuzu duyar gibiyim. İngiltere’ye gitmek için en iyi yol Londra’ya uçmak çünkü ülkemizden Londra’ya direkt uçuşlar bulunuyor.
Londra’da çok sayıda havalimanı bulunsa da bunlardan en çok kullanılanları Heathrow, Stansted, Luton ve Gatwick havalimanları olarak biliniyor.
Aktarmalı olarak da Birmingham, Manchester ve Bristol üzerinden İngiltere’ye uçabilirsiniz. Bu seçenekler arasından sizin için en uygun olan yolu tercih edip İngiltere’ye ulaşabilirsiniz.
Sizler de benim gibi uçakta şaşkınlık yaşamayın diye burada minik bir bilgi vermek istiyorum. Uçakta hostesler tarafından doldurmanız gereken bir kart veriliyor İngiltere’ye iniş yaparken. Bu kartta kişisel bilgileriniz, ziyaret amacınız, seyahatiniz boyunca kalacağınız adres gibi bilgiler isteniyor. Bunu uçakta doldurun ki gümrükte beklerken vakit kaybetmeyin. Çünkü bu bilgi kartını İngiltere’ye girerken gümrük görevlisine vermeniz gerekiyor. Gümrükten geçerken de fotoğrafınız çekiliyor.
Ayrıca gümrük görevlisi birkaç soru sorabiliyor. Bana ülkeye neden geldiğimi ve ne kadar kalacağımı sormuştu örneğin. Sizlerin de bu tarz sorular için hazırlıklı olmanızda fayda var. Hatta ben ziyaret sebebimi kanıtlayabilmek adına katılacağım konferansın bilgilerini içeren belgeleri de yanıma almıştım, gerek duymadım ama fazla tedbirden zarar gelmez diye düşünüyorum.
O yüzden eğer siz de ziyaret sebebinizi kanıtlayan belgeleri yanınıza alırsanız kendinizi açıklarken daha rahat bir şekilde hareket edebilirsiniz. Malum gümrük sıraları biraz gergin olabiliyor.
İngiltere’de Nereler Gezilir?
İngiltere’den bahsedilince akla ilk olarak başkent Londra geliyor. Bu sebeple ben de yazımın bu kısmına Londra’daki gezilecek yerler ile başlayacağım.
İngiltere’nin en eski binalarına ev sahipliği yapan Londra tam anlamıyla bir turizm cenneti. Londra’nın gezilecek yerleri ile detaylı bilgiler eşim Kerem Alp Usal’ın yazısında sizleri bekliyor.
Ayrıca şehir hakkında kapsamlı bilgilere ulaşmak için Londra Gezi Rehberi yazısına da göz atmanızı tavsiye ederim.
Tower Bridge, Londra
Thames Nehri’nin üzerine kurulmuş olan Londra, 33 adet köprüye sahip olsa da benim en sevdiğim köprü Tower Bridge (Kule Köprüsü). Kendisi adeta bir köprü değil ince ince işlenmiş bir sanat eseri.
Köprüye çok yakın bir konumda bulunan Tower of London (Londra Kalesi) ise normal kalelerden biraz farklı bir mimariye sahip.
Kalelerde her zaman alışık olduğumuz dik bir mimariye değil de geniş bir alana yayılan bir düzene sahip burası.
Ayrıca kalenin içerisinde bulunan ve I. Dünya Savaşı’nda hayatını yitirmiş askerler için yaptırılan gelincik çiçeklerinden oluşan anıt da çok etkileyici.
Zaman zaman gerçekleştirilen Kraliyet sergileri ile de pek meşhur Londra Kalesi. Gidiş tarihinize göre programlarına göz atabilirsiniz.
Big Ben, Westminster Sarayı ve Parlamento Binası
Westminster tarafına doğru yürüdüğünüzde dünyanın en meşhur saat kulesi Big Ben karşınıza çıkacak.
Burası aslında basit bir saat kulesi değil, Westminster Sarayı ya da Parlamento Binası‘nın bir parçası!
Buranın çok yakınında yer alan Henry VII’s Lady Chapel (Henry VII Şapeli) de müthiş bir mimariye sahip. Her detayı ile sizleri etkileyecek olan bu binaya mutlaka uğrayın.
Yine aynı bölgede bulunan London Eye, 135 metre yüksekliği ile Avrupa’nın en yüksek dönme dolabı. Birleşik Krallık’ın en ünlü turistik mekânlarından birisi olan London Eye yılda üç milyona yakın turist tarafından ziyaret ediliyor. Bunlardan biri neden siz olmayasınız?
Londra’daki Müzeler
Yukarıda yazmış olduğum yerler dışında St. Paul’s Cathedral (St. Paul Katedrali), Piccadilly Circus, Trafalgar Meydanı ve bu meydanda bulunan National Gallery (Ulusal Galeri) binasını mutlaka görmelisiniz.
2300’den fazla sanat eserine sahip olan bu galeriye girişler devlet bu eserleri halka ait olarak gördüğü için ücretsiz.
Hazır müzelerden bahsetmişken benim gibi müze sevdalıları için Londra’daki diğer müzelerin isimlerini de yazmak isterim. Bunlar arasından en beğendiklerim British Museum, Natural History Museum (Londra Doğa Tarihi Müzesi), Science Museum (Bilim Müzesi), Victoria & Albert Müzesi ve Tate Modern Sanat Müzesi’ni gezmenizi öneririm. Bu müzeler hakkında ayrıntılı bilgi için Londra Müzeleri isimli blog yazımızı okuyabilirsiniz.
Londra’daki Parklar
Tarihi yerleri ve müzeleri gezdikten sonra biraz da parkları gezelim derseniz sizlere önerim Hyde Park, Regent’s Park ve St. James Park olur.
Hyde Park o kadar geniş bir alanı kaplıyor ki Londra’yı gezip de oradan geçmemeniz mümkün değil.
Metro durağında inerek rahatlıkla ulaşabileceğiniz Regent’s Park ise adeta bir sincap cenneti. Haylazlar o kadar cana yakın ki elinizle besleyebilirsiniz.
St James Park benim Londra’daki favori parkım olmakla birlikte içerisinde St James Gölü‘nü barındırıyor. İnsana huzur veren bu yemyeşil parktan geçerek Buckingham Sarayı’na ulaşabilirsiniz. Hazır krallık malikânelerinden bahsetmişken Kensington Sarayı ve House of Cavalry (Süvari Kışlası) binalarını da ziyaret etmeyi unutmayın.
Bu turistik yerler dışında Wellington Arch, Notting Hill ve Soho Meydanı’na da uğrayabilirsiniz.
The British Library
Dünyanın en büyük kütüphanesi olan The British Library, benim gibi bibliyofiller için adeta bir cennet.
1973 yılında kurulmuş olan ulusal kütüphanede çok sayıda kitap, gazete, dergi, pul, harita, müzik ve video kayıtları yer alıyor.
Avrupa’nın en yüksek binası olan The Shard ise göğe yükselen demir bir gökdelen olduğu için eminim dikkatinizi çekecektir. 309.6 metre yüksekliğindeki bu gökdelen Mimar Renzo Piano tarafından tasarlanmış ve yapımı 2012 yılında tamamlanmış. Dediğim gibi şehirde gezerken görmeme ihtimaliniz yok kendisini.
Londra’nın Dikkat Çeken Bölgeleri
Sevimli ayıcık Paddington hayranlarına Paddington İstasyonu’nu, Sherlock Holmes hayranlarına Baker Street Sherlock Holmes Müzesi’ni, Harry Potter hayranlarına ise 9 ¾ Platformu‘ndaki Harry Potter Mağazası‘nı mutlaka ziyaret etmelerini öneriyorum. Sonra ben bilmiyordum deyip bana kızmayın!
Şair ve yazarlara ev sahipliği yapmış olan güzel Londra son yıllarda “Edebiyat Turizmi” için de sıklıkla ziyaret ediliyor. Bu konuda ayrıntılı bilgi almak için blog yazımızı okuyabilirsiniz.
Stonehenge
Genel olarak Londra’yı anlattım ama İngiltere denilince akla gelen diğer bir yer de Stonehenge.
Göbeklitepe bulunana kadar insanlık tarihinin en eski sembolü olarak bilinen Stonehenge Londra’nın 130 kilometre batısında bulunuyor.
İngiltere’deki Önemli Şehirler
Londra’yı gezip bitirdikten sonra vaktiniz kalırsa ismini Roma hamamlarından almış olan Bath, İngiltere’nin Londra’dan sonra ikinci büyük şehri olan Birmingham, Manş Denizi kıyısındaki üniversite şehri Brighton, bir liman şehri olan Bristol, dünyanın en prestijli üniversitelerinden birine sahip olan Cambridge, beyaz uçurumları ile dikkat çeken Dover, sakin bir deniz kasabası olan Exeter, tarihi açıdan önemli bir merkez olan Leicester, Beatles’ın doğduğu şehir Liverpool, festivalleri ve futbol kulübüyle öne çıkan Manchester, Tyne Nehri kıyısındaki Newcastle, bir orta çağ şehri olan Norwich, dünyanın en seçkin üniversitelerinden birine ev sahipliği yapan Oxford, modern mimarisi ile öne çıkan Southampton ve Kuzey Avrupa’nın en büyük kiliselerinden birisine sahip olan York; sizler için güzel alternatifler olabilir.
***
Yazının kapsamından da anlamış olacağınız üzere İngiltere çok fazla sayıda turistik merkeze sahip çok güzel bir ülke. Sizlere önerim mümkün olduğunca vaktinizi ayırıp bu güzel yerlerin tadını çıkarmanız.
İki katlı kırmızı otobüslere binmeden, elinize haritanızı alıp Londra metro ağını keşfetmeden ve sevimli kırmızı telefon kulübelerinde fotoğraf çektirmeden ülkeden ayrılmayın.
Şimdiden hepinize güzel bir İngiltere seyahati dilerim.