Tarihi ve seyahati seven herkesi buluşturan bir gezi rotası: İpek Yolu. Bu yolu en iyi gezen ve en iyi anlatan Marco Polo’nun izinde bir seyahate çıkmaya ve bu yoldaki en güzel yerleri görmeye ne dersiniz? Cevabınız evet ise, bu yazı tam size göre!
İlk olarak Marco Polo’dan ve İpek Yolu’nun tarihinden kısaca bahsedelim. Sonra da gezi duraklarına ve görmeniz gereken yerlere kısaca değinelim.
İçindekiler
Marco Polo Kimdir?
Marco Polo, 1254 doğumlu, İtalyan bir kaşif ve gezgin. Babası da ünlü bir kaşif ve tüccar olan Niccolo Polo ile birlikte Venedik’ten yola çıkarak, İpek Yolu üzerinden uzun bir seyahat sonunda Çin’e ulaşırlar.
Bu gezi sırasında aldığı notlarla tarihi açıdan büyük bir kaynak sağlayacak bir mutlaka okunması gereken seyahat kitaplarından biri olan “Marco Polo Seyahatnamesi” kitabını bırakır.
İpek Yolu’nun Tarihi ve Rotası
İpek Yolu; Çin’den başlayıp, Orta Asya, Güney Asya, Batı Asya, Avrupa ve Kuzey Afrika’ya kadar uzanan bir ticaret yoluydu.
Çin ipeği ve ipekli ürünler, bu yol üzerinden taşındığı için İpek Yolu adı verilmiştir.
Arkeolojik araştırmalar gösteriyor ki; İpek Yolu üzerindeki ilk faaliyetler, Çin’in M.Ö. I. yüzyıldaki Batı Han hükümdarı Zhang Kian tarafından başlatılmıştır.
İpek Yolu rotası; Çin’in Xian kentinden başlayıp, Moğolistan, Afganistan, Özbekistan, Suriye ve Türkiye’den geçerek Venedik’e uzanır.
Marco Polo’nun İpek Yolu Seyahati
Tarihi kayıtlara göre Marco Polo, İpek Yolu seyahatine Venedik’ten başlar ve bu seyahati deniz yolu üzerinden sürdürür.
Yer yer at üstünde geçtikleri güzergahların da olduğu bu seyahatin tamamlanması tam 3,5 yıl sürmüştür.
Marco Polo; “Yaşadıklarımın ancak yarısını yazdım” dese de yazdığı kitap sayesinde İpek Yolu tarihine büyük ışık tutmuştur.
Günümüzde İpek Yolu Seyahati
İpek Yolu tarihi açıdan büyük önem taşımaktadır. Yeni İpek Yolu Projesi ile de Çin ve Avrupa arasındaki ticaret ağının gelişmesi hedeflenmektedir.
Marco Polo izinde, bir seyyah gibi bu rotada seyahat etmek isteyenler, pek çok tarihi değerle tanışma şansını yakalayacaktır.
Yola çıkacak olanların işini kolaylaştırmak için İpek Yolu üzerinde görülecek 5 noktadan bahsetmek istedik.
1) İtalya – Venedik
Marco Polo’yu takip ederek çıkacağınız İpek Yolu seyahatinizi, tıpkı büyük kaşif gibi Venedik’ten başlatabilirsiniz.
Sadece İtalya’nın değil, dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan Venedik’i keşfetmeye doyamayacaksınız. Venedik’te Görülmesi Gereken En Güzel Yerler yazımıza göz atarak Venedik’te mutlaka görmeniz gereken tüm tarihi eserleri ve doğal güzellikleri görebilirsiniz.
San Marco Meydanı
Venedik’in en canlı ve en dinamik yeri olan San Marco Meydanı ile gezinize başlayabilirsiniz.
Buradaki her biri farklı temada olan kafe ve restoranlarda oturabilir, bol bol fotoğraf çekebilir ve meydandaki tarihi dokunun tadını çıkarabilirsiniz.
San Marco Bazilikası
Adını taşıyan meydanda bulunan Bazilika, mimari açıdan gerçek bir şölen havasındadır desek yeridir.
Kubbesinde yer alan yaldızlı Bizans mozaikleri sebebiyle Altınların Kilisesi olarak da anılan binada, gotik mimari türünün izleri bulunuyor.
828 yılında inşa edilen kilise, 832 ve 976 yıllarında yeniden yapım süreci geçirmiş ve 11. yüzyılda günümüzdeki haline kavuşmuştur.
Dükler Sarayı
Ruskin’in “Dünyanın merkezindeki yapı” olarak tanımladığı Dükler Sarayı, 9. yüzyılda Venedik Cumhuriyeti yönetim merkezi olarak inşa edilmiştir.
Şimdiki etkileyici görüntüsüne ise, 1309-1424 yılları arasında geçirdiği yapım ve onarım sürecinde kavuşmuştur.
Dilerseniz, rehberli tur eşliğinde gezerek yapı hakkında az bilinen bilgileri ve tarihini öğrenebilirsiniz.
Büyük Kanal ve Rialto Köprüsü
Kanallar şehri olarak bilinen Venedik’te şehrin ortasından geçen kanalda gondol turu yapmadan, kanal çevresinde yürümeden olmaz! Bu şehrin ritüelini mutlaka hayata geçirmelisiniz.
Ayrıca, büyük kanal üzerinde bulunan 16. yüzyıldan kalma Rialto Köprüsü üzerinden geçmeli, karşıdan fotoğraflarını çekmelisiniz.
Tabloya bakar gibi hissettiren bu manzara, her insanın görmesi gereken türden.
Büyük Kanal kıyısında bulunan ve aristokratların yaşantılarından izler taşıyan müze Ca’Rezzonico ile birbirinden özel sanat eserlerini sergileyen gösterişli saray Ca’Doro da mutlaka ziyaret edilmeli.
Murano Adası
Cam işçiliği ile adından söz ettiren ve 1291 yılında Avrupa’nın en büyük üretim merkezi olarak tanımlanan Murano Adası’nı unutmamak gerek.
6. yüzyıldan bu yana ayakta kalan bu lagün adasında; Museo Vetrario, Basilica dei Santi Maria e Donato ve San Pietro Martire Kilisesi mutlaka görülmesi gereken önemli yapılar.
Burano Adası
Venedik’in rengarenk evlerle dolu fotoğraflarının çekildiği yer, tam olarak burası. Burası da Venedik’e özgü dantel işlemeciliğinin anavatanı.
Burano Adası’nda Scuola del Merletto isimli geleneksel el sanatlarının yapımını görebileceğiniz yapıyı ve San Martino Kilisesi’ni görmelisiniz.
2) Türkiye – Konya
Konya, İç Anadolu bölgesinde bulunan ve Mevlana ile ünlenen hoşgörü ve tasavvuf şehrimizdir.
Her yıl Mevlana’dan dolayı binlerce ziyaretçiyi ağırlayan Konya, İpek Yolu rotasının görülmesi gereken şehirlerinden biridir.
Mevlana Müzesi
Tasavvufun önde gelen isimlerinden Mevlana’nın Türk ve İslam kültüründe değeri büyüktür.
Konya’da bulunan Mevlevi Dergahı müze haline getirilmiştir ve Mevlana Türbesi de bu sınırlar içerisinde bulunmaktadır.
Konya’ya gelip de Mevlana’yı ziyaret edin demek yerine, Mevlana için Konya’ya gidin demek daha doğru bir tabir olacaktır.
Karatay Medresesi – Çini Eserler Müzesi
Selçuklu döneminden kalma medrese, yapımında bonkörce kullanılan çini ve taş işçiliğinin en iyi örneklerinden birini bizlere sergiliyor.
1251 yılında Karatay Medresesi olarak inşa edilmiş olan bina, 1955 yılından beri Çini Eserler Müzesi olarak faaliyet gösteriyor.
Konya Arkeoloji Müzesi
Konya Arkeoloji Müzesi’nin, İstanbul’dakinden sonra ülkemizdeki en büyük ikinci arkeoloji müzesi olduğunu muhtemelen çok az insan bilir. Bu sebeple Konya’ya gittiğinizde mutlaka burayı ziyaret etmelisiniz.
Neolitik Çağ’dan Helenistik döneme; Roma’dan Bizans dönemine kadar pek çok uygarlığın izlerini taşıyan eserler burada sergileniyor.
Konya Etnografya Müzesi
Eğitim binası olarak inşa edilip, 1975 yılından itibaren müze olarak halkın ziyaretine açılan binada; Konya kültürünü tanımak isteyenlerin ilgisini çekecek pek çok eser bulunuyor.
Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinden kalma süs eşyaları, mutfak gereçleri, geleneksel kıyafetler gibi öğeleri görebilirsiniz.
Konya Bilim Merkezi
TÜBİTAK desteğiyle inşa edilen bilim merkezinde; tematik sergiler, gözlem evi, seyir kulesi, gezegen evi, sergi ve konferans salonları bulunuyor.
Yeşil bina unvanını da elinde tutan bilim merkezini, ilgililerinin ziyaret etmesi tavsiye edilir.
Konya Atatürk Evi Müzesi
Atatürk’ün Konya ziyaretinde kaldığı bina, halk tarafından 1928 yılında Atatürk’e teşekkür amacıyla tescil ettirilmiştir.
1940-1963 yılları arasında Vali Konağı olarak kullanılırken, 17 Aralık 1964 yılında Atatürk Evi olarak müzeleştirilmiştir.
Sırçalı Medrese Mezar Anıtları Müzesi
Meram’da 1242 yılında kurulan medrese, Selçuklu ve Osmanlı devletleri zamanında aktif olarak kullanılmıştır.
O döneme ait mezarlar, taş eserler ve çini işçilikleriyle göz dolduran medrese, 1960 yılından bu yana müze olarak kullanılıyor.
Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi
Konya ile özdeşleşen bir başka isim olan Nasreddin Hoca, herkesin bildiği gibi Türk kültüründe önemli bir simadır.
Akşehir’de bulunan ve 1989 yılında kamulaştırılan Rüştü Bey Konağı onarılıp, 1992 yılında müze olarak ziyarete açıldı.
3) Moğolistan – Karakurum
Karakurum, Moğolistan’ın 13. yüzyıldaki başkentidir ve bu özelliğini sadece 30 yıl korumuştur.
İpek Yolu’nu geçtiği bölgelerden biri olduğu için tarihi açıdan önem taşımaktadır.
Xsar Bulgas
Burası, Uygur İmparatorluğu’nun eski başkentidir.
Zorlu sayılacak bir yolculuk sonunda vardığınız bu kent; antik kalıntılar ve eşsiz bir manzara vaat etmektedir.
Bilge Kağan Anıtı
Eski Türk hükümdarı Bilge Kağan ve Kul Tigin’e ait Türk yazıtlı iki taş stelin de bulunduğu bir müzedir.
Türkiye hükümeti tarafından finanse edilen bir çalışmayla onarılmış ve ziyarete açılmıştır.
KharKhorum
Önemli kalıntıları ve eserleri içinde barındıran bir manastırdır.
Kazılarının hala tamamlanmadığı bilinen bu yapı, tarihi açıdan önem taşır.
Erdene Zuu Manastırı
KharKhorum ile yan yana bulunan Erdene Zuu Manastırı, 1500’lü yıllarda inşa edilmiştir.
İhtişamlı yapısı ve Tibet mimarisi dokusu ile insanı büyüleyen manastır mutlaka ziyaret edilmelidir.
Tovhon Tapınağı
Orhon Nehri yakınlarında bulunan bir tepede kurulmuş olan Tovhon Tapınağı, uzaktan bakınca bile insanı büyülemeye yetiyor.
Bu tapınağı ziyaret edip, her bir noktasını detaylıca incelemelisiniz.
Orhon Nehri
Tovhon Tapınağı’na kadar gelmişken, keyifli bir yürüyüşle Orhon Nehri’ne de gitmelisiniz.
Moğollar için kutsallığını koruyan, Tanrı’nın onlara armağanı olduğuna inandıkları bu nehir, güzelliğiyle herkesi etkiliyor.
4) Çin – Xian
Şensi kentinin başkenti olan Xian, aynı zamanda Çin’in en büyük dört başkentinden biridir.
3100 yıllık geçmişi ile tarihin en büyük olaylarına tanıklık etmiştir.
Bu sebeple gezecek, keşfedilecek pek çok özel noktası bulunuyor.
Xian Surları
Şehrin en önemli simgelerinden biri olan Xian Surları 14 kilometre uzunluğundadır.
Rehberli bisiklet turlarıyla bu surları gezerek, hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz.
Terra Cotta Askerleri
M.Ö. 3. yüzyılda yapılmış olan Terra Cotta Askerleri, şehrin hatta dünya tarihinin en önemli eserlerinden biridir.
Şehre gelen herkesin en çok görmek istediği bu eser, 20. yüzyılda yapılan arkeolojik bir kazı çalışması sonucu bulunmuştur.
Bu askerler ve atları, dönemin hükümdarı Qin Shi Huang’ın mezarını korumak için yapılmış heykellerdir.
Dünyanın 8.harikası olarak kabul edilir.
Great Mosque
8. yüzyılda inşa edilmiş olan cami, şehirde görünmesi gereken önemli eserlerden biri.
Ziyaret ve ibadetler için açık konumdadır, görmeden dönmemelisiniz.
Drum Tower ve Bell Tower
Davul Kulesi ve Çan Kulesi olarak adlandırılan bu yapılar, şehrin sembolleridir.
Xian kenti deyince, şehrin adını bilmeyenlerin dahi gözünde canlanan ilk yapılardır.
1380 yılında inşa edilmiştir ve turistik açıdan en çok ziyaretçiyi de onlar çekmektedir.
***
Marco Polo izinde gezeceğiniz İpek Yolu rotasında karşınıza çıkan bu şehirlerin, görülmesi gereken en önemli yapı ve bölgelerinden bahsettik.
Her birinde en az bir bu kadar daha gezilecek yer olduğunu söylemek mümkün.
Ayrıca, burada bahsetmesek de İstanbul, Afganistan Belh, Özbekistan da bu güzergah üzerinde bulunmaktadır.
Tüm bu şehirlere ve ülkelere özgü seyahat yazılarımıza bakarak haklarında detaylı bilgi edinebilirsiniz.