Tarihi yerleri, sokakları, müzeleri ve çeşmeleri ile meşhur olan Roma, 7’den 70’e herkese hitap ediyor. Bundan yıllar yıllar önce tarihin en önemli şehri olan Roma’da gezerken hem çok eğlenebilir hem de tarihte keyifli bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Lezzetli İtalyan yemeklerini tadabileceğiniz Roma’da ister romantik bir tatil yapabilir isterseniz de macera dolu bir seyahat yapabilirsiniz.
Bu etkileyici şehirde keyifli bir şekilde gezmeniz ve görmek istediğiniz yeri eksiksiz bir şekilde görebilmeniz için sizlere ayrıntılı bir Roma seyahat rehberi hazırladık. Bu yazımızda Roma ile ilgili bütün bilgileri bulabilir ve keyifli bir yolculuğa doğru adım atabilirsiniz.
İşte Roma’da gezmenizi önerdiğimiz yerler;
İçindekiler
Roma Gezilecek Yerler
Roma’yı bence herkes için çekici kılan özellik ise her zevke hitap eden bir albenisi bulunması. Romantik çiftlerin dilek tutacağı muhteşem çeşmeler, meraklıları cezbedecek mimari eserler, boğazına düşkün olanlar içinse İtalyan mutfağı var. Çoğu turistik yer aynı bölgede, yani eski kentte; dolayısıyla yürüyerek gezmeniz mümkün. Yalnız yaz mevsiminde gidecekseniz Roma’da iklimin İzmir, Antalya gibi olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Yanınızda ince giysiler, şapka, güneş gözlüğü ve güneş kremi mutlaka bulunsun.
1) Kolezyum
Meşhur Kolezyum’u ise elbette duymuşsunuzdur, tabii tüm dünyanın duymuş olduğunu da aklınızdan çıkarmayın! Her gün her saat kalabalık olan Kolezyum, tüm bu sıkıntıya katlandığınıza değiyor. MS 80 yılında tamamlanmış olsa da heybeti günümüzdeki stadyumlarla yarışan bu bina hala gladyatör dövüşlerinin olduğu günler kadar kalabalık ve canlı. Yaz döneminde her gün 9:00-19:00 arası açık, diğer aylarda daha erken kapanıyor.
Kolezyum’un yanı sıra başlangıç noktası olarak kabul edilen Palatine Tepesi Roma’nın yakındaki Forum ve Kolezyum’a kıyasla daha az korunmuş. Yine de Kolezyum’a girmeden önce bir uğramanızı tavsiye ederim, zaten içeriden Kolezyum’a geçiş var ve sıra daha az oluyor. Burada antik çağ senatörlerinden kalma villaları görebilirsiniz.
Kolezyum ve Palatine Tepesi’nin hemen yakınındaki Constantine Kemeri’ni görmeyi de ihmal etmeyin. İstanbul’u kuran İmparator Konstantin tarafından taht için ona rakip olan Maxentius’u yenmesinin anısına dikilen bu kemer de üstündeki işlemelerle tam bir sanat abidesi. Üstelik komşularının aksine onu görmek bedava!
2) Forum Romanum ve Palatine Tepesi
Dünyanın neredeyse her yerinde antik kentlerin harabeleri güncel yerleşimlerden ayrıdır, örneğin Efes, Aspendos, Perge, Aphrodisias gibi yerler il merkezlerine uzak kalıyor. Roma’da ise kalıntılar hala yerleşimin göbeğinde yer alıyor. Mitolojiye göre kentin kurucusu Romulus’un ilk evi kurduğu Palatine tepesi ile ilk Jüpiter tapınağını inşa ettiği Capitoline tepesi arasında kalan harabeler, tarih boyunca Roma defalarca yağmalanmış olmasına rağmen gayet iyi korunmuş. Çok sayıda bina, bilgilendirici tabelalarla birlikte sizi bekliyor.
İçeri girmek ücretli ancak aldığınız bilet Kolezyum ve Palatine tepesi turlarını da kapsıyor ve ard arda 2 gün kullanılabiliyor. 9:00-18:00 arası açık, Pazar günleri ise 13:00’da kapanıyor. Özellikle Colosseum’da bilet sırası çok uzun olduğundan önce burayı ziyaret edip biletinizi almanızı, ertesi gün erkenden Colosseum ya da Palatine tepesine yönelmenizi tavsiye ederim. Ayrıca biletleri online satın alıp yazdırmanız da mümkün, böylece onu okutup çabucak girebilirsiniz.
Palatine Tepesi ise Roma’nın başlangıç noktası olarak kabul edilse de yakındaki Forum ve Kolezyum’a kıyasla daha az korunmuş. Yine de Kolezyum’a girmeden önce bir uğramanızı tavsiye ederim, zaten içeriden Kolezyuma’a geçiş var ve sıra daha az oluyor. Burada antik çağ senatörlerinden kalma villaları görebilirsiniz.
3) Pantheon
Aslında Romalılar arenalar dışındaki binaları, özellikle de tapınakları köşeli olarak inşa etmeye önem vermeleriyle bilinir ancak kompleks mimarisiyle Pantheon nevi şahsına münhasır bir yapı. Alışıldık biçimde sütunlardan oluşan üçgen çatılı dikdörtgen bir girişi olan binanın kendisi ise daire şeklinde. Üstelik tepesinde kocaman bir delik var! İçeri girmeden önce bu yapının hala kilise olarak kullanıldığını bilmenizde fayda var; biraz özenli davranmanız isteniyor.
Aslında tüm Roma tanrılarına ithafen inşa edilmiş (Pan:hepsi, theo:tanrılar) olan binanın özellikle kubbesi çok etkileyici. Ayasofya’nın inşasına dek dünyanın en geniş kubbesi olan bu yapı halen de en geniş 3. kubbe olma özelliğini koruyor, yaşını düşününce muazzam bir durum (Linkten Ayasofya ve Tarihi Yarımada yazıma da bakabilirsiniz!). 1900 yıl önce bu kadar geniş bir kubbeyi nasıl yapabildiklerini anlamak bir hayli zor.
Ortasındaki delikten gökyüzünü seyretmek ise çok keyifli! İnsan “Şimdi ben içeride miyim yoksa dışarıda mı?” diye düşünmeden edemiyor. Her gün 8:00-19:00, Pazar günleri ise 9:00-18:00 arası açık. Biraz kafein alıp canlanmak isteyenlere hemen Pantheon’un yan sokağında yer alan Sant Eustachio Cafe’yi önerebilirim, ne de olsa İtalyanların kahvesi meşhurdur! Yalnız kolay kolay masa bulamayabilirsiniz, tabii Romalılar gibi kahvenizi ayakta ve çabucak içmeyi de tercih edebilirsiniz.
4) Vatikan
Roma’nın kalbinde bulunan ve dünyanın en küçük bağımsız devleti olarak bilinen Vatikan da gezmenizi önerdiğmiz yerler arasında bulunuyor. Roma Piskoposu tarafından yönetilen bu küçük bir şehir devleti, özellikle sanat severeler için harika bir nokta. pazar günleri ücretsiz bir şekilde gezebileceğiniz Vatikan Müzesi ise burada en çok öne çıkan yerlerden biri. Burada bulunan eserleri daha keyifli bir şekilde gezmek isterseniz pazra günleri buranın normalden daha kalabalık olabileceğini de belirtelim.
Ayrıca Vatikan’da kesinlikle görmenizi önerdiğimiz yerler arasında Sistine Şapeli ve Aziz Petrus Bazilikası da bulunuyor. Pazar günleri saat 09:00-14:00 saatleri arasında ücretsiz bir şekile ziyaret edebileceğiniz bu iki yer Michelangelo’nun ünlü tavan fresklerine ev sahipliği yapıyor. Tarih ve sanatın iç içe geçtiği Vatikan’a en azından bir gününüzü ayırmanızı tavsiye ediyoruz.
İtalya’ya Seyahat Etmek için Schengen Vize Süreci
İtalya’nın harika sokaklarında gezmek, sanatın ve lezzetlerin birleştiği harika bir tatil yapmak için Schengen vizesi almanız gerekiyor. İtalya seyahati için nasıl Sechengen vizesi alınır gelin birlikte inceleyelim.
İtalyan Vizesi Süreci
İtalya için Schengen Vizesi almanız gerekiyor. Tabii yeşil pasaportunuz varsa (ya da İtalya’ya resmi görev için gidip gri pasaport alabiliyorsanız) hiç bunlarla uğraşmayacaksınız, oh! Sizi direk alttaki Ulaşım bölümüne alalım. Benim gibi bordo pasaport taşıyanlar ise turistik vizeye başvurmak zorunda. Ücret 90 Euro ve parmak izi için de ücret alınıyor. Fakat son beş yıl içerisinde başka bir ülkeden (veya İtalya’dan tabii) Schengen vizesi aldıysanız parmak iziniz zaten kayıtlı olduğundan ikinci kısma gerek kalmıyor.
Turistik vize başvuruları doğrudan İtalyan Konsolosluğuna yapılmıyor, onun yerine İtalya ile anlaşması bulunan resmi bir acente olan İdata’ya dosyanızı teslim ediyorsunuz ve parmak izi kaydınızı da burada alıyorlar. Normalde mülakat yapılmıyor ama hususi olarak sizi çağırıp görüşme hakları hala mevcut, merak etmeyin çok nadiren yaşanıyor. Bunun yanında Schengen vizesi için gerekli bazı belgeler bulunuyor:
- Vize formu çıktısını alarak dolduracağınız vize başvuru formu,
- En az 6 ay geçerliliği olan pasaportunuz,
- En geç üç ay önce çekilmiş biyometrik fotoğrafınız,
- Son üç aylık banka hesap özetiniz,
- Maaş bordronuz (ya da öğrenci belgeniz),
- Nüfus cüzdanı fotokopiniz,
- İkametgahınızla aile üyelerinizi gösteren tam vukuatlı nüfus kayıt örneği (bu sonuncuyu e-devlet üzerinden alabiliyorsunuz),
- Varsa tapu ve ruhsat gibi varlıklarınızı belgeleyerek acenteye teslim etmeniz gerekiyor.
Ayrıca seyahat sigortanızı, otel rezervasyonunuzu, uçak biletinizi (ya da gemi, tren vs nasıl ulaşacaksanız onun bileti) de belgeleriyle teslim etmeniz ve bir de dilekçe yazıp imzalayarak başvuru dosyanıza eklemeniz lazım. Başvuru sonucunuz ise iki hafta içerisinde belli oluyor.
Roma’ya Nasıl Gidilir?
Roma’da iki havalimanı bulunsa da Türkiye’den kalkan uçaklar esas havalimanı olan Fiumicino’ya, takdir ettiğim resmi adıyla Leonardo da Vinci Uluslararası Havalimanı’na uçuyor, istediğiniz tarih için obilet.com üzerinden uygun fiyata bilet bulabilirsiniz.
Havalimanı şehir merkezine biraz uzak ne yazık ki. Ekspres tren olan RV ile 45 dakika içerisinde Roma’nın ünlü merkez istasyonu Termini’ye varabilirsiniz. REG kodlu tren ise bölgesel tren olduğundan 10 farklı durağı var ve yolculuk 1 saat sürüyor dolayısıyla tavsiye etmem.
Termini Roma’nın tarihi istasyonu ve şehir içi ulaşım için de önemli bir merkez. Roma Metrosu’nun A ve B hatlarına içeriden ulaşabileceğiniz gibi istasyonun tam karşısında da otobüs durağı bulunuyor. Böylece havalimanından otelinize kolayca ulaşabilirsiniz.
Roma Lezzet Rehberi: Meşhur İtalya Lezzetleri
Amerikalıların bir sözü vardır: “Roma’dayken Romalı gibi yaşayacaksın.” Tamam da nasıl? Güne kahvaltıyla başlayalım, ardından sizi İtalyan mutfağının cüzdan delmeyen, bütçe bitirmeyen birkaç örneğine yönlendireyim. Otellerde kahvaltı satın almanızı pek önermiyorum. Genelde önceden paketlenmiş bir kruvasan, bir paket marmelat ve makine kahvesinden ibaret oluyor.
Onun yerine dışarı çıkıp Roma’nın muhteşem kafelerinden birinde bir Romalı gibi espresso içmeniz Roma’dayken Romalı gibi yaşamanın olmazsa olmazı. Zaten Roma’da caffe diyerek sipariş verirseniz direk espresso getiriyorlar. Sert bulanlar caffe latte veya cappuccino tercih edebilir. Yanında esasen bir Fransız lezzeti olan kruvasan ya da tuzlu ve İtalya’ya özgü bir alternatif için Pizza Bianca tercih edebilirsiniz, adı sizi yanıltmasın domates sosu içermiyor ve sade pideye benziyor. Bir Türk için bunun kahvaltı bile sayılmayacağını biliyorum ama ne yazık ki Avrupalıları kahvaltı alışkanlığı olmadığından ülkemizdeki gibi sabah ziyafetleri bulmak zor.
Peki kahveyi nerede içmeli? Emin olun gezinizde ziyaret edeceğiniz her bölgede leziz bir kahveye kolayca ulaşabilirsiniz. İtalyanlar bu konuda genel olarak süper olduğundan herhangi bir kafeye çekinmeden girebilirsiniz. Ben kaçırmamanız gereken en iyi yerleri kısaca belirteyim:
Tazza d’Oro
Pantheon’un hemen yanında bulunan bu ufak mekan dünyanın en ünlü kahvecilerinden biri. 2. Dünya Savaşı’nın hemen ardından, 1946 yılında hizmete girmiş ve o gün bugündür herkesi güne enerjik başlatıyor. Muhteşem Pantheon’un gölgesinde şahane bir keyif durağı.
Sant Eustachio
Yine Pantheon civarındaki bu kafeden Roma’da gezilecek yerleri anlattığım yazımda bahsetmiştim. 1938 yılında kurulan kafede espressonuz odun ateşinde pişirilecek. Tahmin edebileceğiniz üzere Tazza d’Oro ile aralarında tatlı bir rekabet var. İkisi de mükemmel, ben ayrı günlerde veya aynı gün bir sabah bir akşam olacak şekilde bu iki özel kafeye de şans vermenizi kesinlikle öneriyorum.
Rosati
Neptün Çeşmesi’ni ziyarete gittiğiniz gün burada bir kahve içmeden olmaz. Hemen Populo meydanında yer alan kafe 1920lere dayanıyor. Kahvenizi Meryem Ana Heykeli’nin önünde fotoğraf çeken turistlere bakıp “Ben de bu kadar komik mi görünüyorum acaba? Yok canım…” diye düşünerek yudumlayabilirsiniz.
Caffe Greco
İspanyol Merdivenleri’nin hemen başında yer alan bu kafe, 250 yıllık tarihinde Byron ve Keats gibi çok önemli iki şairi ağırlamış. Belki siz de oradayken ilham alırsınız da birkaç satır yazarsınız, kim bilir?
“Peki ya tatlı?” dediğinizi duyar gibiyim. Tiramisu ve Cannoli yemeden Roma’dan dönmeyi aklınızdan bile geçirmeyin! Tabii özellikle yazın gidenler sıcaktan bunalıp bolca gelato da yiyecek. İşte hepsi için birkaç tavsiye:
Tiramisu İçin En Güzel Mekanlar
İki güzel alternatif mevcut. İlki, Colosseum yakınlarında bulunan, odun fırınında pişirilmiş çıtır pizzalar satan Luzzi. Diğer ise Trastevere’de yer alan Da Enzo ama Trastevere’yi gezerken tatlı hakkımızı cannoliden yana kullanacağız.
Cannoli İçin En Güzel Mekanlar
The Godfather serisini izlemiş olanlara da tanıdık gelecektir. Esasen Sicilya’ya ait olan bu lezzeti nerede bulsam tüketirim. Roma’da bulabileceğin en iyi örneği şehrin eski mahallelerinden Trastevere’de yer alan Pasticeria Trastevere. Bu güzel mahallenin sokaklarında dolaştıktan sonra mutlaka uğrayın.
Gelato İçin En Güzel Mekanlar
Campo de Fiori’de şubesi bulunan Fatamorgana geziniz sırasında rastlayacağınız, kalabalık ama beklediğinize değen bir seçenek. Alternatifi ise bir sokak yanda bulabileceğiniz Carapina. İtalya’nın en meşhur dondurmacısı olan Claudio Torce’nin de birçok yerde şubesi var, denk geldiğinizde kesinlikle deneyin. Zaten gelatonun o kadar farklı aroma çeşidi var ki her gün, hatta günde iki defa yeseniz yine de hepsini tatmanız zor.
Roma’da Ne Giymeli? Roma’da İklim
Dondurmadan bahsetmişken; Roma sıcak, çok sıcak. İnsan yağmur riskinden kaçınmak için Temmuz ve Ağustos’u tercih ediyor ama bu sefer de asla otuz derecenin altına düşmeyen sıcaklık insanı bunaltabiliyor. Haziran ya da Eylül, hatta programınız uygunsa Mayıs iyi seçenekler olabilir.
Kış aylarında ise rüzgar ve yağış gününüzü mahvedebilir. Roma’nın iklimi tipik Akdeniz iklimi; kendinizi İzmir veya Antalya’ya gidiyor gibi düşünüp ona göre valiz hazırlayabilirsiniz. Bahsettiğim aylarda (Mayıs ve Eylül dahil) gidecekseniz yanınızda mutlaka güneş kremi ve güneş gözlüğü götürmelisiniz. Son bir not, Vatikan’ı gezerken omzu açık giysilere veya kısa şort ya da eteklere izin verilmiyor. Bir şal ya da kısa kollu tişört ile ince ama uzun bir şort veya etek götürün.
Ayakkabıya gelince, ben sandaletle gezdim çünkü spor ayakkabı ile ayağınız daha sabahın ilk saatlerinde terden sırılsıklam olacaktır. İyi hava alan, hafif bir spor ayakkabı ile şansınızı denemek mümkün olsa da ayak tabanınız çok hassas değilse en iyisi sandalet. Tabii yazın ortasında gitmeyecekler yağmur ihtimaline karşı su geçirmeyen bir çift ayakkabıyı da bavuluna koyup sabah otelden çıkmadan hava durumuna bakabilir.
Roma’da Nerede Kalınır?
Yazıyı oteller hakkında bir paragraf ile bitireceğim. Aslında otel tavsiyesi vermeyi pek sevmiyorum çünkü oldukça kişiye ve bütçeye özel bir durum, hatta son dönemlerde yükselen birçok farklı seçenekleri ile olasılıklar daha da arttı. Genel birkaç önerim ise şu şekilde:
Eğer uygun fiyatlı, yeni ve bakımlı bir bina istiyorsanız merkezi konumda bir otel bulmak imkansıza yakın. Neyse ki toplu taşıma İtalyanlardan beklemeyeceğiniz bir dakiklik ve konforla çalışıyor. Dolayısıyla keyfine düşkün olanlar yolda az bir miktar zaman kaybetmeyi göze alıp merkezi olmayan yeni otelleri yeğleyebilir. Tam anlamıyla Roma atmosferini yaşamak isteyenler ise Tiber Nehri’nin iki yakasındaki eski mahallelerde yer alan butik otellere yönelmeli. Odalarda kendinizi Romalı gibi hissedeceksiniz ve otelden çıkar çıkmaz yürüyerek her yere ulaşabileceksiniz.
Ayrıca:
Yazılarından da İtalya’nın Venedik,Floransa ve Torino şehirleri hakkında ulaşım, konaklama, yeme-içme gibi konularda bilgi alabilirsiniz.