Türkiye’deki Selçuklu Kervansarayları

0
1535

Türkleri İslamiyet ile tanıştıran Selçukluların dönemine ve geride bıraktıkları kalıntılarına gidiyoruz bu yolculuğumuzda. 

Tarihin karanlık dönemi olarak söylenen Orta Çağ, Doğu’nun parladığı bir döneme denk düşüyor. Peki, bu dönemin Türk tarih gelişimi üzerinde etkileri nelerdir? Gelin Selçuklular üzerinden bu bağlantıyı kurarak bir inceleyelim.

En önemli etken şüphesiz ki ticarete verilen önem. Bu önem tarihte kervansarayları meydana getirmiş.

Uzak yollar arası malzeme taşıyan kervanların konaklaması için yapılmış olan kervansaraylar hem iktisadi hem mimari açıdan dünya anıt-yapıları arasında yer almayı hak etmiştir. 

Kervansaraylar konaklama ihtiyacının yanı sıra; tarih akışını değiştiren, hizmet ettikleri toplumların güç göstergesidir aynı zamanda.

Uzaktan bakılınca kaleyi andıran kervansaraylar sağlamlıkları ve devasa olmalarıyla da bilinir. İnşa edildikleri çağa ait tarihi bilgileri taşıyan ve ticari yol ağını izlemeye yarayan canlı belgeler olmuşlardır.

Sizi yeterince meraklandırdıysam gelin eşsiz kervansaraylarımızı hep beraber detaylıca inceleyelim! 

Selçuklu Kervansarayları:

Selçuklu Tarihi ve Dönem Şartları

Selçuklu Hanedanı’ndan olan Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın 1075 yılında İznik’i almasıyla Anadolu Selçuklu Devleti kurulmuştur.

Haçlı ordularının İznik’i işgal etmesiyle; Selçuklular, Anadolu’ya yoğunlaşmış, Konya’yı da başkent yapmıştır. 

1076’dan 1080’e kadar Konya başkent kalmış, sonrasında kısa süreliğine İznik’e bir dönüş yapılmıştır. Ardından, I. Kılıçarslan gözler tekrar Konya’ya çevrilmiş, 1097-1277 yılları arasında Konya, aralıksız bir şekilde başkent olarak kalmayı başarmıştır.

Selçuklu döneminde, devleti en güçlendiren isim ise Sultan I. Alaeddin Keykubad olmuştur.

Devlet içinde çatışmaların artmasıyla birlikte ise merkezi otorite zayıflar ve yıkım 1308 yılında gerçekleşir. Son Anadolu Selçuklu Sultanı II. Mesud ile Selçuklu devri kapanmıştır.

Anadolu’nun erken Türk kentleşme süreci olarak tanımlanabilecek Selçuklu dönemi, Anadolu kentlerinin karakteristiğini belirleme açısından tarihte önemli bir yer tutar. 

Kervansaray Kültürü Nedir? Tarihteki Yolculuğu

Kervansaraylar; günler, aylar hatta yıllar süren uzun yolculukları mümkün kılan; fikir ve tasarım harikası yapılardı. 

Bu yolculukların başkahramanları kervanlar; bir diğer eksilmez unsuru ise taşıyıcı hayvanlarıydı. Eğer çöl ağırlıklı bir yoldan gidiliyorsa deve, dağlık alanlarda ise eşek veya at tercih edilirdi.

Bu zamanlarda ticaret, günümüzdeki gibi her mevsim yapılamıyordu. Yaz ayları ticaret için en uygun zamandı. Tarihe baktığımızda savaşların bile yaz aylarına denk düştüğü görülür. Kış ayları yoğun hava şartlarından dolayı daha zorlayıcı; dolayısıyla ölüm riskinin daha yüksek olduğu bir mevsimdi. 

Kervansaraylar farklı kültürden insanların toplanma yeriydi. Herhangi bir ayrımcılığın görülmediği güven ve refah dolu bu ortamda, herkese üç gün boyunca ücretsiz yiyecek-içecek sağlanırdı.

Güneşin batışıyla kapanan kapılar, doğuşuyla açılır; bu süreçte hırsızlığı ve karışıklığı önleyebilmek için dışarı çıkış yasaklanırdı. Ancak yoldan gelen kervanlara kapı açılmaktaydı.

Kervansaraylarda karışıklığı önleyebilmek için giriş-çıkışta malzeme denetimi de yapılırdı. Çıkış vakti geldiğinde malzemesi eksik çıkan kervanlara, destek sağlanıp öyle uğurlanılırdı. Böylece yol boyunca karşılaşılabilecek zorlukların önüne geçilmesinde de büyük bir etkendi kervansaraylar. 

Anadolu’da şehirleşme ticaret yolları ile belirlenmiştir. Ticaret yolları üzerine kurulan kervansaraylar bölgeyi şenlendirir; kervanlar, geçtikleri yerlere bereket saçardı.

Milletlerarası ticaret ilişkisinin bir diğer kazancı da kültür değişimiydi. Böylece kervansaraylar birçok gelişimi beraberinde getiriyordu.

Selçuklu Kervansarayları Hakkında Genel Bilgiler

Selçuklulardan önce, Bizanslılar Anadolu’ya hâkimken bu coğrafya dünya ticaretine pek elverişli bir bölge değildi. Bunun nedeni olarak soygunculuğa mahal verebilecek güvensiz bir ortamın mevcudiyeti söylenebilir. Gerekli önlemlerin alınamamasından ötürü ticaret bu dönemlerde yeterince gelişmemiştir.

11. yüzyılın başlarında ise Selçukluların Anadolu’ya gelmesiyle ticaret başka bir boyut kazandı.

Yapılan kervansaraylar sağlam surları, demir kapıları, kalın duvarlarıyla konaklama görevi haricinde malların korunmasını da sağlıyordu. Böylece tacirleri emniyette tutuyordu. 

Kervan yollarında upuzun bir ticaret ağı kurulmuş ve ticaret yaygınlaşmıştır. Selçuklu kervansarayları bu bakımdan dünya ticaret ilişkilerinin gelişip olgunlaşmasına ileri düzeyde katkıda bulunmuştur.

Kervansarayların en yoğun inşa edildikleri dönem ise 13. yüzyıldır. 

Kervansaraylar, Selçukluların buluşu değildir fakat bu kültürün en büyük taşıyıcısı onlar olmuştur. Kervansaray denilince akla ilk Selçuklu Kervansarayları gelir. Bu kadar sayıda ve devasa kervansaray başka yerde pek görülmez.

Dünya tarihinde ilk kervansaray milattan önce 5. yüzyılın başlarında Ahameniş İmparatorluğu tarafından inşa edilmiş.

Selçuklu Sultanlarından II. Kılıçarslan (1113-1192) ile kervansaray kültürüne ilk adım atılmıştır.

İlk Kervansarayımız Aksaray civarında yapılan Alay Han’dır. İlim ve ticaretle uğraşan insanların uğrak noktası olması, şehri gözde bir kültür merkezi haline getirir. 

Sonrasında yine Aksaray’da bulunan daha geniş kapasiteli Sultan Han’a geçiş yapılarak bu gelenek sürdürülmüştür.

1. Kılıçarslan, I. Gıyaseddin Keyhüsrev, I. Alaeddin Keykubad gibi Selçuklu Sultanları tedbir amacıyla birçok kervansaray yaptırmıştır. Uzun ticaret yolları üzerinde yaklaşık 30 kilometrede bir kervansaraylara rast gelinir. Aşağı yukarı 200 tane yapıldığı düşünülüyor, günümüze ise 80 tanesi gelebilmiş.

Kervanların rotası belliydi. O dönemde küresel ticaret iki ana güzergâh üzerinden gerçekleşmekteydi; İpek ve Baharat yolları. Çin’den başlayarak Hindistan’a; oradan da İran’a doğru devam eden kervan yolu Anadolu’dan Avrupa’ya kadar uzanıyordu.

Portekizliler tarafından Ümitburnu’nun keşfedilmesiyle kervansarayların devri maalesef ki kapanmaya yüz tutmuştur. Durum böyleyken ticaret büyük oranda karadan denize kaymış, Amerika’nın keşfi ve sonrasında Doğu’nun Avrupa ile olan etkileşimi ile dünya ticaretinin yönü tamamen değişmiştir.

Osmanlı-İran arasında ticaret alışverişi eskisi kadar olmasa da 1800’lü yıllara kadar devam etmiştir. Demiryolu ve Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla kervansaray kültürü terk edilmiştir.

Selçuklu Kervansaraylarının Mimari Özellikleri

Selçuklu kervansarayları üç genel tip çerçevesine uygun olarak inşa edilmişlerdir. Sırasıyla avlulu adı verilen yazlık ve kapalı adı verilen kışlık bölümleri bulunur. Her iki türün karması olan klasik grup da mevcuttur.

Yatak bölümü, ahırlar, aşevi, erzak ambarı, hamam, depolar, mescit, şadırvan, eczane, semerci, urgancı, ayakkabıcı, nalbant gibi çeşitli özellikte yerler barındıran, düşünülmüş bir konaklama yeridir kervansaraylar. 

Genel tanımıyla; 3-5 açıklıklı, bazilika planlı ve beşik tonoz örtülü kapalı alanlarla, açık bir avludan oluşan yapılardır. 

Kervansaraylara, Türk kültürü mimari süsleme unsurlarının taş üzerindeki en iyi örneklerini görebileceğiniz görkemli taç kapılardan girilir. 

Bu kapının ardında kapalı bir bölüm bulunur. Burası hem depo hem konaklama yeri hem de hayvanlar için ahır olarak kullanılmaktadır. İçeriden geniş planlı bir avluya çıkılır. 

Revak sıcak yaz günlerinde seyahat ederek ticaret yapan yolcuların dinlenme ve binek hayvanlarını bağlama yeri olarak kullanılırdı.

Avlunun revaklı yapısında sütun boşlukları arasından birçok kapı görünür. Bu kapılar çeşitli kullanım amaçları olan odalara açılır. Amaçları tam anlaşılmamakla beraber; hamam, mescit, gözcü kulesi, mutfak ve hela gibi işlevsellikleri vardır.

Selçuklu Kervansarayları Süslemeleri

Anadolu Selçuklu Kervansarayları’ndaki figürlerin kökeni ise Orta Asya Şamanizm inancına dayanır.

Kervansaraylar, yıldız ağırlıklı geometrik figürlerle şekillenir; bitkisel formlar, hayvan figürleri ve yazı olmak üzere birçok unsur içerirdi.

Süslemeler çoğunlukla dış yüzeyi oluşturan kesme taşın oyulmasından meydana getirilir.

Taş işlemeler dış cephe için yoğunlukta olarak taç kapıda bulunmakta, ayrıca çörtenler ve payandalarda gözlenmektedir. İç kısımda kalan süslemeleri kapalı bölüm taç kapısı, mihrap ve kubbe geçişleri, eyvan, tonoz ve konsollar taşır.

Müslümanlık inancı gereği tasvir yasağını kabul eden Selçuklular bu kurala binaen mimari süsleme unsurlarında nadiren figür kullanmıştır. Buna rağmen bazı kervansarayların taç kapı ve çörtenlerinde, giriş eyvanı ve avlu cephelerinde farklı figürler görmek de görmek mümkündür.

Selçuklu kervansaraylarında en sık kullanılan figür türleri: insan, aslan, tuğrul kuşu, çift başlı kartal, ejder, balık ve melektir.

Selçuklu mimarisi Türk kültür ve sanatını arşa çıkartan bir zenginliğe sahiptir. Mukarnas, çini işlemeleri, taş işlemeciliği, anıtsal nitelikli taç kapılar… Anadolu’ya geldiklerinde zengin taş ocakları ve ustaları bulan Selçuklular ışık gölge oyunlarıyla hareketli bir cephe kurgusu yaratarak sanata özgün katkılarda bulunmuştur.

Öne Çıkan Selçuklu Kervansarayları

Sultan Han, Aksaray

Sultan Hanı Aksaray

Selçuklu kervansaraylarının aralarındaki en büyüğü olmasıyla bilinir Sultan Han. 

Aksaray’da yer alan kervansaray, 1229 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılıp, 1278 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından da genişletilmiştir.

Kervansarayların şehirleşmedeki en büyük etken olduğunu söylemiştik. O zamanlar Anadolu’nun başkenti Konya. Bundan dolayı da Sultan Han aralarında en sağlam duran ve özenli taş işçiliğine sahip olan etkileyici bir örnek.

Avlulu yazlık kısmı ile kapalı bölümden oluşuyor yani karma tipli kervansaray kategorisine ait.  

Avlunun ortasında mescit, iki hamam, özel odalar, salonlar ve ambarlar barındırıyor.

Hanın açık bölümü, konukların keyifle kamp yaptığı alandır aynı zamanda. 

Türklerin, Orta Asya ile bağlantısını geometrik motiflerinde de görüyoruz. Sütunlarda ise Roma motiflerine rastlıyoruz. 

Kışlık mekânın ortasındaki yükseklikte bir konik kubbe yer alır. Kervanlar bu sivri ucu görünce hedefe yaklaştıklarını anlayıp, derin bir “Oh!” çekiyorlarmış.

Obruk Han, Konya

Obruk Han, Konya

İpek Yolu güzergâhından devam ediyoruz. Sırada adını yanındaki Kızören Obruğu’ndan alan kervansarayımız var. Konumu itibariyle Orta Çağ’ı yaşatıyor adeta. 

Obruk Han, Konya’nın Karatay ilçesinde yer alır. Konya merkeze yaklaşık 75 kilometre uzaklıktadır. 

Obruk Han’ın inşa kitabesi yoktur, mimarisindeki eksikliklerden ötürü erken döneme ait bir kervansaray olduğu düşünülüyor.

Obruk Han’ı, kullanıldığı tarihte su ihtiyacını Kızören Obruğu’ndan karşılamaktaydı.

Kesme taştan yapılan yapıda çoğunlukla Bizans dönemine ait devşirme malzeme kullanıldığı görülür. Duvarlarında haç motiflerine rastlarız bunun nedeni; kullanılan malzemelerin çoğunlukla yanındaki Roma dönemine ait olan mezarlıktan alınmasıdır.

Giriş kapısı ise taç kapı değildir. Bu açıdan diğer kervansaraylardan farklı bir görsellik sunar. Issız bir yerde oluşu ve mimarisiyle daha çok bir kaleyi andırır.

Tuzhisar Sultan Han, Kayseri

Taç kapı üzerinde yer alan kitabeye yakından baktığımızda yapının, 1230-1234 yılları arasında Sultan I. Alaeddin Keykubad tarafından inşa edildiğini anlıyoruz.

Aksaray’daki Sultan Han ile benzer mimariye sahip olan Kayseri‘deki bu han, karma tipli kervansaraylar grubunda yer almaktadır.

İşlemeli taç kapıdan geçtikten sonra yıldızlı bir kubbe ile karşılaşıyorsunuz. 

Önemli bir detay olarak Tuzhisar Sultan Kervansarayı’nda kışlık odalar da bulunur. O dönemde bir kalorifer sisteminin mevcut olduğunu söyleyebiliriz. 4 kilometre uzaklıktan bir kanalizasyon sistemiyle su getirtilir, su ısıtıldıktan sonra duvarlara inşa edilen boru sistemiyle ısıtma sağlanırmış. 

Ağzıkara Han, Konya

Vakıf kitabelerine göre, binanın çatılı bölümü 1231’de Sultan I. Alaeddin Keykubad döneminde, avlulu yeri ise 1240’da halefi II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde yapılmıştır.

Zengin süslemeler içeren Ağzıkara Han, ana giriş portalındaki detaylı taş oymacılığı, avlusu ve kapalı bölümdeki kubbenin kaide ve mukarnaslı tromplarıyla görülmeye değer güzelliktedir. 

Hem yazlık hem kışlık bölümüne sahip han, merkezinde iki yandan basamaklarla çıkılan kübik köşk mescidi ile ortaya güzel görüntüler çıkarır.

Zazadin Han, Konya

Zazadin Han

Zazadin Han, I. Alaeddin Keykubad tarafından 1235’de başlatılıp, oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından 1237’de tamamlatılmıştır. 

Anadolu Selçuklu Devleti’nin baş mimarı olan vezir Sadeddin Köpek tarafından inşa edilen kervansarayın asıl ismi Sadeddin Han’dır. İsim zamanla değişime uğrayarak günümüzdekine dönüşmüştür. 

Bu kervansaray, yazlık ve kışlık bölümlerden oluşan karma tipli hanlar grubunda yer alır. Bünyesinde yirmi dört oda, mescit, hamam, depo, ahırlar ve ambar barındırır.

Zazadin Han diğer kervansaraylara göre daha sade bir yapıdır. Süslemesini taç kapılarda gösterir.

Zazadin Han’ı, Obruk Han ile devşirme malzeme kullanımı konusunda benzerlik taşımaktadır. Duvarlarında Roma Dönemi kalıntılarını görebiliriz.

Kargı Han, Alanya

Kitabesi mevcut olmayan Kargı Han’ın, mimari üslubuna göre Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev (1236-1246) döneminde yaptırıldığı tahmin ediliyor. 

İsmini, yanında bulunan Kargı Çayı’ndan almaktadır. 

Kemerli köprüler eşliğinde olan yolculuğunuzdan sonra vardığınız, derenin kenarına konumlanan Kargı Han’ın, doğa ile taş mimari birleşiminin ahengiyle büyüleniyorsunuz.

Beyşehir ve Akdeniz’in kesişme noktasında kalan, Orta Çağ’da ziyareti sık gerçekleşen kervansarayın kapasitesi oldukça geniş. Kervansaraylar arasındaki günümüze en sağlam ulaşan, en iyi korunmuş olandır. Üstelik şu ana kadar hiç restore edilmemiş. 

Taç kapısı diğerlerinin aksine daha sadedir.

Avlunun doğusunda altı oda, odaların en kuzeyinde de mescid yer almakta. Batısında ise basık ve sivri kemerli revak bulundurur.

Güneydoğu köşesinde de harabeden ibaret olan bir hamamı mevcuttur.

Sahib Ata Han, Afyon

Bir diğer adıyla İshaklı Kervansarayı, yazıtına göre 1249 yılında II. İzzeddin Keykavus’un beylerinden Fahreddin Ali bin Hüseyin (Sahipata) tarafından yaptırılmıştır.

Sahib Ata Han’ı; köşk mescidine sahip, avlu ve kapalı mekândan oluşan klasik kervansaray grubuna aittir. 

Beş bölümden oluşan han; etrafı duvar ile çevrili avlu ve kare planlı avlu olmak üzere de ikiye ayrılır.

Aynı zamanda Afyonkarahisar’daki en büyük kervansaray olma özelliği taşımaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorum giriniz!
Lütfen isminizi yazınız