Çok yakın bir zamana kadar Bordeaux (Bordo) kenti, dünya standartlarında üzüm bağlarına giderken mola verdiğiniz bir durak noktasından ibaretti, herhangi bir sıra dışı özelliği neredeyse yoktu.
Ancak son on yıldaki büyük yeniden canlandırma projesi Bordo’nun çehresini değiştirdi. Rıhtımdaki bahçeler, Miroir d’Eau ve çeşitli müzeler yeni cazibe merkezleri olarak hem Fransa içinden hem de yurtdışından yüz binlerce ziyaretçiyi kendine çekmeye başladı.
Bugünlerde Bordo, hem Fransa’da hem de Avrupa’da yaşanacak en iyi şehirlerden biri olarak sıralanıyor.
Ayrıca ziyaretçileri bir günden daha uzun süre eğlendirecek çok sayıda ilgi çekici yer ve etkinlik var. Üzüm bağlarında gezintiler ve Bordo yakınlarındaki muhteşem plajlarda keyifli zamanlar için kesinlikle bir günden çok daha fazlasını ayırmalısınız.
İçindekiler
Bordo’ya Ne Zaman Gidilir?
Bordo Akdeniz iklimine sahiptir. Sıcak ve ılıman bir yapıdadır. Ortalama sıcaklık kışın 8, yazın ise 21 derece civarındadır. Kış ayları fazla sert geçmez. Bu yüzden yılın her mevsimi Bordo’yu gezmek için uygundur.
Fransa Vizesi Nasıl Alınır?
Avrupa Birliği ve Schengen üyesi herhangi bir ülkeden alacağınız vize ile Fransa’ya ve Bordo’ya giriş yapabilirsiniz. Bu vize yalnızca Fransa içinde değil, diğer üye ülkelerde de belirtilen tarihte serbest seyahat imkanı verir.
Bordo’ya Nasıl Gidilir?
Paris’ten Bordeaux’ya trenle yaklaşık 2 saatte gidebilirsiniz. Türkiye’den Paris’e ise direkt uçak seferleriyle gidebilirsiniz. Pariş uçak biletleri için tıklayınız.
Bordo’ta Masraflar
Bordo’ta bir gün geçirmek için günde ortalama 95 avro yeterli olacaktır. Toulouse’taki öğünlerin ortalama bir günlük fiyatı 35 avro seviyesindedir.
Yürüyerek Üç Günde Bordo Turu
Bordo yürüyerek gezilebilecek şehirlerden biridir. Yaygın manzaralara sahip geniş bir şehir olan Paris’in aksine Bordo çok kompakt bir yapıdadır. Bu yüzden herhangi bir tur rezervasyonu yaptırmanıza gerek yok.
Birçok müze ve anıta ücretsiz erişim, saat 12: 00’den önce La Cité du Vin’e giriş yapma ve Bordo’nun toplu taşıma ağını sınırsız kullanma imkanı sunan Bordo Şehir Geçiş Kartı’nı aldıysanız artık bir problem yok.
Bordo’da nerede kalıyor olursanız olun, kentin tam ortasında gibisiniz. 1780’de açılan ve Avrupa’nın en eski ahşap çerçeve opera evlerinden biri olan neo klasik Grand Theatre binası bu yürüyüş turu için harika bir başlangıç olacaktır.
Place des Quinconces’teki Monument aux Girondins’i mükemmel bir şekilde çevreleyen 12 Korint tarzı sütunlu yapıya hayran kalacaksınız. Place de la Comedie’nin üzerinde duran dokuz mus ve üç antik mitolojik tanrıçayı göreceksiniz. Tüm bunlar Bordo’daki harika geziniz için yalnızca bir başlangıç!
1. Gün: Bordo Tarihine Yolculuk
Çarşamba veya Cumartesi günü (yaz aylarının dışında) ziyaret ediyorsanız, Grand Théâtre‘yi iç mekanlara ve sahne arkasına bakarak da gezinebilirsiniz. Rezervasyon zorunludur; tur müsaitlik süreleri için önceden kontrol etmeniz gerekir.
Place de la Comedia‘dan ayrılmadan önce Bordo’nun en güzel şarap dükkanlarından birine göz atmalısınız. L’Intendant, yalnızca Bordo şarap bölgesinden üretilen şarapları sunar. Burada, 1200 civarında çeşide ulaşabilirsiniz. Döner merdiven şişelerle kaplı etkileyici bir görünüme sahiptir. Dünyanın en ünlü ve en pahalı şaraplarından bazılarını bulmak için en üst kata çıkın, gerisi size kalmış!
Monument aux Girondins ve Place des Quinconces gidin. Anıt, Fransız Devrimi’nin simgesidir ve Bordo’nun sembolik tarihi eserlerinden biridir. 43 metre yüksekliğindeki sütun, 20 metre yüksekliğindeki Özgürlük Anıtı’nı taşır.
Grand Théâtre istikametindeki bir savaş arabası gözünüze çarpmış olmalı: Bu heykel Fransa Cumhuriyeti’nin zaferini temsil eder. Mutluluğu temsil eden denizatı da hemen yanındadır.
Allées de Tourny‘ye doğru ilerleyerek, bir geminin tepesinde oturan Bordo kentini ve iki önemli nehrinin alegorisini bulacaksınız. Chartrons bölgesine doğru bakan heykel ise yine Fransız tarihinde önemli bir yere sahip olan Concorde zaferini temsil ediyor.
Ve nihayet nehre bakacak olursanız, bir Galya horozu göreceksiniz. Bu ise tüm Fransa’nın sembolüdür.
Monument aux Girondins, Avrupa’nın en büyük meydanlarından biri olan Place des Quinconces‘te yer almaktadır. Ne zaman ziyaret ettiğinize bağlı olarak, yıl boyunca birçok festival, karnaval ve etkinliğe rastlayabilirsiniz.
Çınar ağaçlarının altından nehre doğru yürüyün. Girişte, Bordo’nun denizcilik ve ticari liman tarihini yansıtan anıtlar göreceksiniz.
Ayrıca, Place des Quinconces’in Bordo’nun ana ulaşım merkezi olduğunu ve tüm tramvay hatlarının burada birleştiğini ve burada sonlanan birkaç otobüs hattının bulunduğunu unutmayın. Bu nedenle, her zaman düzenli bir ziyaretçi akışı vardır ve Place des Quinconces bu yüzden şehirde en çok fotoğraflanan yerlerin başında gelir.
Caddeyi geçin ve Quai bahçelerinde Miroir d’Eau ve Place de la Bourse‘e doğru yürüyün.
3.450 metrekarelik Miroir d’Eau, dünyanın en büyük yansıtma havuzudur. 2006’da açıldığında bir sanat eseri olarak tasarlanmıştır. Bordo’da görülmesi gereken yerler arasındadır. Çocuklar, yetişkinler, turistler ve yerliler, özellikle sıcak yaz günlerinde bu havuzun suyuna atlayarak serinler. Havuzda her gün saat 10:00 – 22:00 arasında 3 dakika dolu su, 5 dakika boşaltma, 15 dakika ayna efekti ve 3 dakika sis ile sürekli bir döngü vardır. Ayna etkisi sırasında Miroir d’Eau’ya yansıyan muhteşem Place de la Bourse, Bordo kentinin sembolüdür.
Üç Güzeller Çeşmesi, 1869’da yapıldı. Daha eskiden ise burada Napolyon’un heykelleri duruyordu.
Port Cailhau, bir zamanlar Bordo şehrinin ana kapısıydı. 1494’te Bordo’nun tahkimatlarına entegre edilmesine rağmen görüntüsü neredeyse hiç değişmedi. Port Cailhau’nun nehir tarafında bir 8. Charles heykeli göreceksiniz. Bu, Charles’ın İtalya’daki zaferini anmak için inşa edilmiş bir zafer takıdır.
Burada, Bordo’nun kireçtaşı ocaklarından nasıl inşa edildiğini gösteren küçük bir müzenin kapısına rastlayacaksınız. Başta almanızı tavsiye ettiğimiz kartla buraya ücretsiz girebilirsiniz. Müze yalnızca içindekilerle değil, sunduğu manzara ile de meşhurdur.
Pont du Pierre veya Taş Köprü, Bordo’daki Garonne Nehri üzerine inşa edilen ilk köprüdür. 1965’e kadar Bordo’nun tek köprüsü idi. İnşaat 1. Napolyon’un emri altında gerçekleşti. Köprünün 17 kemeri, Napolyon Bonapart adındaki 17 harfi temsil ediyor. Köprü günümüzde yalnızca yaya trafiğine açık. O yüzden rahatça üzerinde gezebilirsiniz.
Quai boyunca yürümeye devam edin, Bordo’nun antik mahallesi Saint-Michel’e gidin. Saint-Michel Bazilikası, Gotik tarzında 14. ve 16. yüzyıllar arasında inşa edilmiştir ve baş meleklere adanmıştır. Nisan-ekim ayları arasında halka açıktır. 75 metre uzunluğunda ve 38 metre genişliğinde, Bordo’daki en büyük ibadet yerlerinden biridir. Burada 17 tane yan şapel vardır ve her biri çeşitli kardeşliklere adanmış birer sanat eseridir. İsa’nın şeceresini içeren vitray pencere, bazilikadaki vitray pencerelerin en eskisidir.
Çan Kulesi 15. yüzyılda kiliseden ayrı olarak inşa edilmiştir. 114 metre yüksekliğiyle Fransa’nın en yüksek ikinci çan kulesidir. Aynı zamanda güney Fransa’daki en uzun çan kulesidir. Yerli halk tarafından “La Flèche” olarak adlandırılır. Şehirdeki en iyi kuş bakışı manzaralarından biri için çan kulesine çıkabilirsiniz. Şehir kartı ile bazilikaya ve çevresindeki eserlere giriş ücretsizdir. Yazının burasına kadar hala şehir kartı almaya karar vermediyseniz bir daha düşünün!
Bazilikanın ardından Fransa’nın en eski beldelerinden biri olan Grosse Cloche’a gidin. Adı tam anlamıyla “büyük çan” anlamına geliyor ve bugün hala asılı olan 7800 kilogramlık çan 1775’e kadar kullanılıyordu. Günümüzde ise her ayın ilk Pazar gününün yanı sıra 1 Ocak, 8 Mayıs, 14 Temmuz, 28 Ağustos ve 11 Kasım gibi özel günlerde çalınır. Çan o kadar büyüktür ki, çalındığında mahalledeki evlerin camları titrer.
Çan kulesi, ortaçağ Bordo ticaret merkezinin ana kapılarından biri olan 13. yüzyıldan kalma Porte Saint-Éloi’nin kalıntılarından yapılmıştır. Saint James Yolundaki hacılar her zaman bu kapıdan geçtiklerinden Porte Saint-James olarak da bilinir. Bir zamanlar, bu kapı aynı zamanda bir hapishane görevi görüyordu. Bordo Şehir Geçidi’nde bulunan zindanlara bakmak için çan kulesini gezebilirsiniz.
Place de la Victoire, 1918 yılına kadar, isminin Birinci Dünya Savaşı’nın sonunu simgelemek için verildiği zamana kadar herhangi bir isme sahip değildi. Bundan çok önce bu büyük meydan, surların hemen dışında bulunan bir fuar alanıydı ve bugün gördüğümüz zafer kemerinin bulunduğu bir kapı duruyordu. Bu kemer Porte d’Aquitaine’dir ve ortaçağ kalesi tahrip edildikten sonra 1756’da tamamlanmıştır.
Dikilitaş ve dev kaplumbağa heykelleri 2005 yılında Place de la Victoire’a eklenmiştir. 16 metre uzunluğundaki dikilitaş, Languedoc ve bronzdan kırmızı mermerden yapılmıştır. Şarap her zaman Bordo’nun tarihinin önemli bir parçası olmuş olmasına rağmen, bu kentte bağcılık ve şaraba adanmış ilk anıt böyle geç bir tarihte yapılmıştır. Dikilitaştaki motifler, eski zamanlardan günümüze şarap tarihinin hikayelerini anlatır. Kaplumbağalar, Bordo şarap endüstrisinin uzun ve istikrarlı bir şekilde yükselişini sembolize eder.
Place de la Victoire, Bordo’nun en işlek yerlerinden biridir. Özellikle şehirde öğrenim gören üniversite öğrencilerinin gözde mekanları arasındadır. Aynı zamanda, Avrupa’nın en uzun yaya caddesi olan Rue Saint-Catherine’in başlangıcıdır. Bugünlerde Rue Saint-Catherine birçok zincir mağaza tarafından işgal edilmiş durumda, ancak Katedral Saint-Andre’ye gitmeden önce hala en azından bir kısmında yürümeye değer.
1096’dan beri Saint-Andre Katedrali‘nin yerinde bir kilise var, ancak orijinal Romanesk yapıdan sadece bir duvar nefin içinde kalıyor. Yapının orijinali kilisedeydi ancak çok sayıda farklı etkinliğe sahne oldu. Örneğin 15 yaşında bir Aquitaine Elenoru, 1137’de Fransa Kraliçesi olmadan birkaç ay önce 7. Louis ile burada evlendi.
Bugün gördüğümüz katedralin yapıları çoğunlukla 14. ve 15. yüzyıllarda inşa edilmiştir. Mevcut katedral 1615’te Avusturyalı Anne ile 8. Louis’nin evliliğine tanık oldu.
Katedral, Bordo Başpiskoposu’nun merkezi olmaya devam ediyor. Bu yüzden iç kısmı yalnızca Çarşamba ve Cumartesi öğleden sonraları halka açık oluyor.
Katedralin yanındaki Tour Pey-Berland‘ı ziyaret edebilirsiniz. Bordo’nun muhteşem manzarasını görmek için kulenin 229 basamağına çıkmanız gerekecektir!
Bordo’da Port Dijeaux ve Place Gambetta‘da yürüyüş turunuzun ilk gününe son verebilirsiniz. Dijeaux Limanı, ilk tahkimat hattı ve Roma döneminden bu yana kente batı girişidir. Geçit yüzyıllar boyunca değiştirildi ve bugün gördüğümüz mevcut geçit 1748 ile 1753 arasında inşa edildi.
Port Dijeaux’un hemen dışında küçük Place Gambetta Parkı yer alır. Öğle tatilinde çimlerin üzerinde uzanmış yerlileri görebilecek olsanız da, Bordo’nun merkezi her zaman böyle sakin bir yer değildir. Bordo 1793 – 1794 tarihleri arasında, neredeyse her gün acayip ve sarsıcı eylemlerin gerçekleştiği bir şehirdi. Buradaki giyotine yaklaşık 300 kişi gönderildi!
Bordo’yu yürüyerek keşfederek geçen bir günün ardından, Bordo’nun lezzetlerine sıra geldi. Şehirde birçok favori restoran bulabilirsiniz. Bunlardan en ünlüsü La Fourchette adını taşıyan mekandır. Ancak mekan çok popüler olduğundan önceden rezervasyon yaptırmanız gerekebilir. Restoran rezervasyonlarında dil engelini ortadan kaldırır, birçok farklı dilde karşınızdaki görevliyle anlaşabilirsiniz. Ayrıca internet sitesi üzerinden online rezervasyon yaparak seyahatinizden önce Fransa’ya pahalı telefon görüşmeleri yapmak zorunda kalmadan rezervasyon işlemini kolayca halledebilirsiniz.
Bordo’nun yerel mutfağı olan Bordelaise’i keşfetmek istiyorsanız otantik yemekleriyle ünlü La Tupina veya La Brasserie Bordelaise gibi seçenekleri değerlendirin. Bordo’nun en güzel manzaralarından biri için, La Cité du Vin’in yedinci katındaki Le 7 Restaurant’ta gün batımından bir saat önce masa rezervasyonu yapmalısınız. Ya da biraz daha egzotik bir şey istiyorsanız, Madame Pang (bu restoranın rezervasyon almadığını unutmayın), eğlenceli atmosferini deneyebilirsiniz.
2. Gün: Şaraplar
Bordo bölgesi 7300’den fazla “château” yani şatoya ev sahipliği yapmaktadır. Burası, Garonne Nehri’nin hem sol hem de sağ kıyılarını kapsayan devasa bir alandır.
Sadece perspektifi ortaya koymak için, Médoc tek başına 60 kilometre uzunluğunda uzanan bir alandır. İnsanlar genellikle bir köyden başka bir köye gitmek için geçen süreyi küçümser. Bu, başka bölgelerde geçerli olabilir ama Güney Fransa’da iseniz biraz daha temkinli olmanızda yarar var!
Bu nedenle, Bordo’nun şarap tadım mekanlarını ziyaret etmek için yalnızca bir gününüz varsa, tek bir köy ya da kasabaya odaklanmak en iyisidir. Siteyi bağdan mahzene kadar gezmeyi ve birkaç şarabı tatmayı içeren geziniz için önceden plan yapmalısınız.
Bordo’da şarap tadımı yapmak için gününüzü planlamanıza yardımcı olmak için burada yazılanlardan yararlanabilirsiniz.
Saint-Émilion
Güne, Saint-Émilion adlı köye günü birlik bir geziyle başlayabilirsiniz. Margaux köyleri ve hatta Sauternes’i oluşturan daha küçük köylerin aksine Saint-Émilion, Ortaçağ havasını hala iliklerinize kadar hissedebileceğiniz bir yerdir.
Bordo’dan St Émilion’a trenle sadece 30 dakikada kolayca ulaşabilir, daha sonra yakındaki pek çok şatodan birine gitmek için bir bisiklet kiralayabilirsiniz.
Araba kiralamayı tercih ediyorsanız, Saint-Émilion, Bordo’ya arabayla 45 dakikalık mesafededir ve müstahkem köyün dışında çeşitli park yerleri mevcuttur.
Eski Arnavut kaldırımlı şeritleri dik ve engebeli olduğu için köyün içinde en iyi ulaşım tercihi yürümek olacaktır.
Bir şatoda şarap tadımı yapmak için buradaki rehberli turlara katılabilirsiniz. Ama önce kendi başınıza müstahkem köyün içini yürüyerek keşfedin.
Ünlü Bordo şarapları işte bu köyde temeli atılan uzun soluklu bir çabanın sonucu olarak ortaya çıktı. Günümüzde bölgede yüzlerce şarap tadım mekanı bulunuyor.
Cantenac Şatosu
Mükemmel çeşitler ve uygun fiyatları bir arada arıyorsanız büyüleyici Château Cantenac tam da size göre!
Klasik ziyaretlerde görevliler sizi bağlara götürür, şaraphane içindeki şarap yapım işlemlerine göz atmanızı sağlar ve Saint-Émilion ya da Médoc şarap imalathanelerinden seçilen şaraplar tattırır. Château Cantenac böyle bir aktiviteyi en iyi şekilde yaşayabileceğiniz yerdir.
Fombrauge Şatosu
Bunun dışında, sıra dışı bir deneyim istiyorsanız Château Fombrauge’ı ziyaret edin. Burada, kendi şaraplarınızı B Winemaker atölyesinde harmanlayabilirsiniz. Bağ, şaraphane ve mahzene yapılan klasik bir ziyaretten sonra, Cabernet ve Merlot şaraplarının harmanlanması sanatını ustalarının elinden öğrenirsiniz. Ayrıca, ürettiğiniz karışımı şişeleyerek yanınızda götürebilirsiniz.
La Dominique Şatosu
Bir başka mekan olan Château La Dominique ise benzersiz mimarisiyle göz doldurur. Burada, modern şaraphane ile tarihi şato bir aradadır. Château La Dominique, aynı zamanda içindeki restoranla da ünlüdür. Şarap turu acıktırdıysa bölgeye özgü La Terrasse Rouge adlı yemek mükemmel bir seçim olacaktır.
Yemeğinizin ardından köye geri döndüğünde, Monolitik kilisenin çan kulesine tırmanarak ziyaretinize başlayın. Saint-Émilion Turizm Ofisi’nden önceden biletinizi alabilirsiniz. Ardından 196 basamaklı merdiveni tırmanarak çan kulesinin tepesine çıkın. Burada sizi nefes kesici bir manzara bekliyor: Uçsuz bucaksız üzüm bağları ve bir Ortaçağ köyü… Bu noktadan itibaren, köydeki Cloister ve King’s Keep gibi köyde keşfetmek isteyeceğiniz tüm yerleri görebilirsiniz.
Saint-Émilion balkonunda gördüğünüz çan kulesi ve kilise, altında eşsiz hazineler saklıyor. Öğleden sonra bu 12. yüzyıl kilisesini keşfetmek için yeraltına inmeniz gerekecek. Bu, Avrupa’daki türünün en büyük kilisesidir ve kaçırılmaması gerekir.
Yeraltına girmek biraz göz korkutucu geliyorsa endişelenmeyin. Klostrofobiye sahip olanların dahi sorun yaşamayacağı ölçüde ferah bir yapıdadır.
Château La Dominique’i ziyaret etmediyseniz ve La Terrasse Rouge’da öğle yemeğine kalmadıysanız, L’Envers du Decor’a gidin. Saint-Émilion Turizm Ofisi ve Monolitik Kilisesi’ne sadece birkaç adım mesafede bulunan otel, adeta bu ortaçağ köyünün bir armatürüdür. Château Pavi’nin sahibinin işlettiği mekanda sadece en taze mevsimlik malzemelerin kullanıldığı yerel yemeklerin bir menüsünü sunuyor.
Tur, Aşağı Kule’de biter, ancak siz Porte de La Cadène’den Yukarı Şehir’e geri dönün. Burada Maison Cadène’yi kaçırmayın. Bu ev 16. yüzyıldan kalmadır ve tüm köydeki tek ahşap binadır.
Yukarı Şehir’den, 1892’den itibaren Crémant de Bordo’nun üretildiği kısmen harap olmuş manastır Les Cordeliers’e doğru yol alın.
Cordeliers Cloister’in altındaki tüneller, köpüklü şarabın sabit karanlıkta ve sıcaklıkta, 12 derecede, fermente edilmesi ve yaşlandırılması için mükemmeldir. Tünelleri, yürüyüş turlarından birine katılarak görebilirsiniz. Crémant de Bordo’nun yapımına bakmak için yüzeyin 17 metre altına inmenize değecektir!
Yürüyüş turu Cordeliers Crémant de Bordo’nun tadına bakmakla sona erer. Eğer yerin altına girip tünellere girmek istemiyorsanız, Cordeli Cloister bahçelerinde bir bardak Crémant’ın tadını çıkarabilirsiniz.
Saint-Émilion’dan ayrılmadan önce, Yukarı Şehir’deki manastırdan Porte Brunet’e doğru yürüyün. Burası, müstahkem köye açılan kapılardan bir başkasıdır. Pek çok turist Saint-Émilion’ın bu bölümüne gitmez ancak burası, manzarası ile eşsiz bir güzellik sunar. Saint-Émilion’un koyunları duvarların hemen dışında otlamaktadır.
Porte Brunet’ten La Tour du Roy’a (diğer adıyla Kral’ın Kalesi) sadece 3 dakikalık bir yürüyüşle ulaşabilirsiniz. Jurade törenleriyle her eylülde burada hasat kutlanır. 118 basamağı tırmandıktan sonra siz de eğer eylülde buraya geldiyseniz hasat coşkusuna katılabilirsiniz. Diğer aylarda da burası benzersiz manzarası ile görülmeye değerdir.
Saint-Émilion’daki gününüzü köylülerin çamaşır yıkamak için geldikleri Petite Fontaine’i geçip aşağı inerek bitirin. Hala enerjiniz kaldıysa Eglise Collégiale’ye (Katolik Kilisesi) geri dönerken Yukarı Şehir yoluna sapabilir, burada başka maceraların kapısını aralayabilirsiniz. Ama unutmayın, Bordo’da bir gününüz daha var, yarına da enerjiniz kalmalı!
3. Gün: La Cité du Vin ve “Uzay Gemisi”
Bordo’da bir hafta sonu geçiriyorsanız, Pazar sabahı La Cité du Vin’i ziyaret etmek için mükemmel bir zamandır.
Şehrin çoğu pazar günleri kapalıdır, ancak La Cité du Vin diğer birkaç müzeyle birlikte açık olan yerler arasındadır.
Bordo Şehir Kartı satın aldıysanız, 12: 00’den önce Bordo’nun bu muhteşem şarap müzesine ücretsiz giriş hakkına sahipsiniz!
Ziyaretinizin tam anlamıyla doyurucu olması için en az iki saatinizi müzeye ayırmalısınız.
Müzede hem bir kalıcı sergi alanı hem de iki ayda bir değişen geçici sergiler bulunur.
Kalıcı sergi, dünyanın en çarpıcı şarap bölgelerinin güzel bir videosu ile başlar, ardından Bordo şaraplarını anlatır. Ayrıca Romalılara kadar uzanan geniş bir şarap tarihi anlatısı da sunar.
Müzenin üst katında, Bordo’nun yanı sıra Gürcistan, Çin ve daha birçok ülkenin şarabını tadabileceğiniz alanlar vardır.
La Cité du Vin ziyaretinizi son olarak en üst katta karşılaşacağınız büyüleyici şehir manzarası ile taçlandırabilirsiniz.
Uzay Gemisi Batığı
La Cité du Vin’den sadece birkaç dakikalık kısa bir yürüyüş mesafesinde olan “Uzay Gemisi”, Bordo’nun en yeni cazibe merkezlerinden biridir.
Bu, Garonne Nehri’ndeki batık 2. Dünya Savaşı gemilerinden esinlenen İngiliz sanatçı Suzanne Treister’in bir eseridir.
Treister, bazıları gel git döneminde nehirde görünen bu gemilerden birini ebedi mezarından çıkarmak ve başka bir şeye dönüştürmek ister. Ancak gemiler Bordo tarihinin bir parçası olarak görüldüğü için izin alamaz… Bunun yerine, geleceği dönüştüren ve geçmişi temsil eden bu heykeli yapar. Günümüzde bu heykel, Bordo’nun sembolleri arasındadır.
Uzay Gemisi’nin ardından Bordo gezinizin üçüncü gününe devam edebilirsiniz.
Marché du Quais
La Cité du Vin ve Bassin à Flot’tan sonra rıhtım boyunca Chartrons bölgesine doğru yürüyün. Pazar günleri, bölgedeki gıda üreticilerinin bulunduğu bir açık hava pazarı olan Marché du Quais, nehir boyunca kurulur. En güzel yerel peynir çeşitlerini burada bulacaksınız.
Birkaç üretici, bir kadeh beyaz şarapla eşliğinde tadabileceğiniz Arcachon Körfezi’nden gelen taze istiridyeler satar. Deniz ürünlerini seviyorsanız bunları tercih edebilirsiniz. Ayrıca paella’dan empanada’ya kadar onlarca farklı deniz ürününü yine burada bulabilirsiniz. Bu gıda pazarı yalnızca yerlilerin değil turistlerin de gözdeleri arasındadır.
Gıda pazarı ile Bordo turunuzu noktalayabilirsiniz. Elbette şehirde hala keşfedecek çok yer var. Ancak üç güne sığdırabilecek yerlerin tümünü artık gördünüz. Daha fazlası için özel bir seyahat planı oluşturabilirsiniz.