Bir şehrin havasını solumanın ve insanlarını yakından tanımanın hem en keyifli hem de en ekonomik yollarından biri; bir termos dolusu kahve eşliğinde soluğu şehir parklarında almak.
Hayatın hızla aktığı; günlük koşuşturmanın yerini sakin gecelere, parkta oynayan çocukların yerini müzik yapan gençlere bıraktığı kamuya açık alanlar; hemen hemen her zaman herhangi bir turistik broşürden çok daha fazla şey anlatıyor.
Dünyadaki şehir parkları arasında ilk akla gelenler genellikle Amerika Birleşik Devletleri’nden olsa da; kısmen insan eliyle oluşturulan bu doğal güzelliklerin dünyanın her yerinden çok da güçlü rakipleri var.
Sizin için araştırmaya koyulduk ve dünyanın en güzel şehir parklarını tek başlıkta bir araya getirdik:
İçindekiler
- Central Park, New York, Amerika Birleşik Devletleri
- Golden Gate Park, San Francisco, Amerika Birleşik Devletleri
- Grant Park, Chicago, Amerika Birleşik Devletleri
- Fairmount Park, Philadelphia, Amerika Birleşik Devletleri
- Griffith Park, Los Angeles, Amerika Birleşik Devletleri
- Hyde Park, Londra, İngiltere
- Buen Retiro Park, Madrid, İspanya
- Lüksemburg Bahçesi, Paris, Fransa
- İngiliz Bahçesi, Münih, Almanya
- Gülhane Parkı, İstanbul, Türkiye
- Stanley Park, Vancouver, Kanada
- Park Güell, Barselona, İspanya
- Ibirapuera Parkı, Sao Paulo, Brezilya
- Lumpini Park, Bangkok, Tayland
- Phoenix Park, Dublin, İrlanda
- Flagstaff Bahçesi, Melbourne, Avustralya
- Ueno Parkı, Tokyo, Japonya
- Boboli Bahçeleri, Floransa, İtalya
- Villa Borghese, Roma, İtalya
- Chapultepec Parkı, Mexico City, Meksika
- Atina Ulusal Parkı, Atina, Yunanistan
- Sea Garden, Varna, Bulgaristan
- Vigeland Park, Oslo, Norveç
- Vondel Park, Amsterdam, Hollanda
- Herastrau Park, Bükreş, Romanya
Central Park, New York, Amerika Birleşik Devletleri
Girişi Amerikan rüyası ile yapacağımızın sinyalini daha ilk cümlelerde vermiştik.
Kıtanın kalbi niteliğindeki New York eyaletinde yer alan Central Park; Hollywood yapımlarından da olsa aşina olduğumuz bir adres.
Asırları aşkın tarihi ile park 1857 yılından beri halkın hizmetinde. Yıllık ziyaretçi sayısı 40 milyonu zorlayan Central Park; bu istatistik sayesinde adeta dünya harikalarıyla yarış halinde.
Gürültü ve karmaşadan uzaklaşmak, bir metropolün orta yerinde sakin sakin sabah sporu yapmak ya da dev yapay göllerde sandal eşliğinde seyahat etmek gibi küçük keyifleri Central Park gezinize sığdırabilirsiniz. Tabii kahvenizi yanınızda bulundurmayı ihmal etmeyin.
Central Park halihazırda 840 dönüm gibi dev bir araziyi kapsıyor.
Met Gala ile tüm dünyaya adını duyuran Metropolitan Sanat Müzesi de parka ilk kez gelenlerin mutlaka gezi rotalarına dahil ettikleri bir adres.
Golden Gate Park, San Francisco, Amerika Birleşik Devletleri
Bu kez yılda 13 milyon kişiyi ağırlayan ve bin dönümün üzerinde araziye sahip olan bir Amerikan şehir parkındayız.
San Francisco’da yer alan Golden Gate Park; Central Park’tan sonra ziyaretçi çekme konusunda ikinci önemli turistik mıknatıs sayılabilir.
Parkın içerisinde gözünüz yalnızca yeşil alanlar aramasın. Burada temiz havaya ve oksijene doyacağınız gibi; müzeleri, galerileri, heykelleri ve spora yönelik tesisleri de ziyaret programınıza dahil edebiliyorsunuz.
Japon Çay Bahçesi, akvaryum ve De Young Müzesi park ziyaretçilerinin favorileri arasında.
Parkın devamında ayrıca Golden Gate olarak anılan köprüyü ziyaret etmek ve burada bir hatıra fotoğrafı çektirmek de turistler için yazısız bir kural sayılabilir.
Kaliforniya Bilim Akademisi, yine Golden Gate Park’ın içinde konumlanıyor.
Alan çok geniş olunca, parkta scooter ya da bisiklet ile düzenlenen turlara katılabilirsiniz.
Grant Park, Chicago, Amerika Birleşik Devletleri
Geçmişte Lake Park olarak da anılan Grant Park, 1901 yılından bu yana şimdiki ismiyle Amerika Birleşik Devletleri’ne güzellik katıyor.
Amerika’nın her yerinde; henüz şehirdeki kalabalık, kaos ve trafik doygunluk noktasına gelmeden çok önce tasarlanmış bu tarz parklar ile karşılaşabiliyorsunuz. Şehir planlamacıların bu bakımdan proaktif davrandıklarını kabul etmek gerek.
Michigan Gölü kıyısında yer alan Grant Park da; hem gökdelenlerin gölgesinde de olsa nefes alma imkanı sunuyor; hem de Buckingham Çeşmesi gibi mimari detaylarla şehrin turizm potansiyelini artırıyor.
Sahip olduğu 4 at heykeli ile Buckingham Çeşmesi hem çevresindeki dört farklı eyaletin hem de Amerika’nın tüm dünyada bilinen sembollerinden yalnızca biri.
Fairmount Park, Philadelphia, Amerika Birleşik Devletleri
Amerika’nın ilk hayvanat bahçesine hoş geldiniz. Kuzey Amerika’nın Pensilvanya eyaletinde yer alan bu park; 9200 metrekare alana sahip.
Kürek sporu, binicilik, sanat gezileri, tarih incelemeleri ve hayvanat bahçesi ziyaretleri ile park gezisi özellikle çocuklu ve kalabalık aileler için dolu dolu geçebilir.
Schulykill Nehri bu parkı ikiye ayırıyor.
Griffith Park, Los Angeles, Amerika Birleşik Devletleri
Söz konusu şehir parkları olunca Amerika’daki son durağımız; aynı zamanda bölgenin en büyüklerinden biri.
Los Angeles’ta yer alan Griffith Park; Kuzey Amerika’da her yıl neredeyse 10 milyon ziyaretçiye merhaba diyor.
Park 2010 yılından bu yana doğu ve batı olmak üzere iki ayrı bölüme sahip.
Tüm yıl açık olan parkın tarihi, tıpkı benzerleri gibi çok eski. 1876 yılından bu yana hizmete açık tutulan Griffith Park’ı her mevsim farklı bir ambiyansla ziyaret edebilirsiniz.
Parkın içerisinde hayvanlar için doğal yaşam alanlarının yanı sıra, iki adet de konser alanı var. Burada çocuklarınızla birlikte balık tutabilir, piknik yapabilir ya da ata binebilirsiniz.
Hyde Park, Londra, İngiltere
Köklü şehir parklarından bahsedip rotayı İngiltere’ye çevirmemek olmaz. Asaletin diğer adı olan ülke; bu güzel parkı tam 1637 yılından bu yana sınırlarında bulunduruyor.
Halkın toplu gösterilerdeki yegane toplanma yeri olan Hyde Park, bu bakımdan sosyal olarak da önem taşıyor.
Devasa parkta aynı zamanda özellikle yaz ve bahar dönemlerinde açık hava konserlerine denk gelebilirsiniz.
Hyde Park’taki Serpentine Gölü yüzme, kano ve deniz bisikleti seçenekleri ile İngilizler için başlı başına bir çekim noktası.
Parkta bunun dışında buz pisti, eğitim parkı, oyun parkları, restoranlar ve kafeler gibi atraksiyonlar mevcut.
Parka giriş için herhangi bir ücret ödenmiyor.
Buen Retiro Park, Madrid, İspanya
İspanya Kraliyet Ailesi’nin mülkü iken halka açılan ve 19. yüzyılın sonlarından bu yana hizmet veren Buen Retiro Park’tayız. Buradan Retiro Park ya da El Retiro Park diye de bahsediliyor.
İspanya’nın ve başkent Madrid’in en büyükleri arasına adını yazdıran parkın içinde heykeller, anıtlar ve galeriler var.
Parkın içerisinde turistler bakımından ilgi odağı olan yer hiç kuşkusuz Kristal Saray. Palacio de Cristal olarak bilinen sarayın tarihi 1887 yılına dayanıyor ve burası mutlaka tüm hatıra fotoğraflarda mevcut.
Parktaki gül bahçesini ise mümkünse haziran başında gezip görmelisiniz.
Madrid gezilecek yerler listesinin favorileri arasında yer alan parka; birçok farklı metro istasyonundan kolaylıkla ulaşılabiliyor.
Lüksemburg Bahçesi, Paris, Fransa
Adı Lüksemburg olsa da; bu özel bahçe Fransa’nın başkenti Paris’te karşınıza çıkan en yeşil alan sayılabilir.
Ortasındaki sekizgen havuzu, heykelleri, çeşmesi, tiyatro ve konser alanları tek tek görülmeye değer.
Bahçede ayrıca başta tenis kortu olmak üzere çok sayıda spora elverişli alanlar da mevcut.
Söylemeye gerek bile yok ama bahçe özellikle bahar aylarında nefis bir hal alıyor. Kış aylarında gidenler için hayal kırıklığına uğrama riski var.
Eğer güzel bir havada Lüksemburg Bahçesi’ndeyseniz; Fransa gibi pahalı bir Avrupa şehrinde marketten alacağınız bir sandviç ve soğuk içecekle bir öğününüzü burada son derece keyifli ve ekonomik bir şekilde geçiştirebilirsiniz.
İngiliz Bahçesi, Münih, Almanya
Bu kez de İngiliz olarak anılmasına rağmen Almanya’da konumlanan gösterişli bir bahçedeyiz.
Dünyanın en güzel şehir parkları listesine adını ilk sıralardan yazdıran İngiliz Bahçesi; her gün on binlerce kişiyi ağırlıyor. Parkın tarihinin 19. yüzyıla dayandığı düşünülürse bu istatistik çok daha anlamlı.
Yürüyüşe çıkmak, piknik yapmak ve güneşlenmek bahçeyi ziyarete gelen Almanların favori aktiviteleri arasında.
Çok geniş bir alanda bulunduğunuzu göz önüne alarak bisiklet kiralayabilirsiniz. Uzun yürüyüşlerden hoşlananlar için de burası ideal.
Münih’te saatleriniz sayılıysa, buranın ciddi biçimde vakit alacağını da aklınızın bir köşesinde bulundurmalısınız.
Gülhane Parkı, İstanbul, Türkiye
Listenin on numarasına Türkiye’den bir parkın yakışacağını düşündük! Nazım Hikmet’in bir “Ceviz Ağacı” olup saklandığı Gülhane Parkı’ndayız. Park İstanbul’da gezilmesi gereken yerler listesinin üst sıralarında yer alıyor.
İstanbul’un göbeğinde yer alan park, gerçekten de asırlık ağaçlara sahip. Park ayrıca Topkapı Sarayı gibi turistik destinasyonlara da çok yakın. Hatta bu parkın 1912 yılına kadar saray bahçesi olarak kullanıldığını da belirtmeden geçmeyelim.
Eğer şu anda Gülhane yollarındaysanız; 1839 yılında Tanzimat Fermanı’nın okunduğu yere gidiyorsunuz demektir.
Gülhane Parkı, özellikle lale mevsiminde gezilip görülmeli. İstanbul Lale Festivali olarak da anılan dönemde; park tamamen Osmanlı’daki Lale Devri’ni andıran peyzajlar ile renklendiriliyor.
Gülhane Parkı’na giriş için herhangi bir ücret ödemek söz konusu değil.
Stanley Park, Vancouver, Kanada
En az Amerika Birleşik Devletleri’nde görebileceğiniz kadar güzel bir park, komşu ülke Kanada’ya bağlı Vancouver’da mevcut.
Stanley Park; binlerce ağaçtan oluşan su kıyısında bir destinasyon. Bu bakımdan burası mavi ile yeşili birleştiren mini bir cennet olarak tanımlanabilir.
Üstelik birçok ünlü şehir parkında olduğu gibi Stanley’de de golf sahası, açıkhava tiyatrosu, havuz ve oyun alanları gibi çok sayıda sosyal alan var.
Yerli halk için bir buluşma noktası niteliğine sahip olan park; dolu dolu geçen Kanada gezi programlarında da mümkünse yerini almalı.
Park Güell, Barselona, İspanya
Dünya üzerinde görebileceğiniz şehir parklarının birçoğu aynı zamanda doğanın da armağanı sayılabilir. Ancak İspanya’nın en turistik destinasyonlarından Barselona’da yer alan Park Güell için bunu söyleyemeyiz. Burası tamamen mimari deha Antoni Gaudi’nin eseri. Barselona’da yaşayan Katalan halkı da bundan faydalanmayı kesinlikle biliyor.
Konumu sayesinde manzarası da çok güzel olan parkta karmaşık bir yapı ve mozaik döşemeler mevcut. Park Güell’de şatolar ve çeşmeler arasında yolunuza devam ederken şaşkınlığınızı ve hayranlığınızı da pek gizleyemiyorsunuz.
İnternet üzerinden alınabilen parka giriş biletleri farklı turlar kapsamında değişiklik gösterse de; kişi başı en az 10 euro ücreti gözden çıkarmanız şart.
Ibirapuera Parkı, Sao Paulo, Brezilya
Yine ünlü mimarların eserleri için bu kez çok uzaklarda, Sao Paulo’da yer alan Ibirapuera Parkı’ndayız.
Brezilya’nın önemli turistik değerleri arasında yer alan park; 1954 yılından bu yana hizmet veriyor. Parkın açılış tarihi aynı zamanda şehir tarihinde 400 yılı temsil ediyor.
Halkın günlük yaşantısında da önemli yer tutan parkta Oscar Neimeyer ve Roberto Burle Marx imzaları var.
Park genel olarak eğlence yerleri, toplanma alanları ve gölet alanı gibi farklı alanlara ayrılıyor.
Lumpini Park, Bangkok, Tayland
1920 yılında Bangkok‘ta kurulan Lumpini Park, gezgin ruhlara göre keşfedilmesi gereken şehir parkları arasında.
Özellikle koşu yapmaktan hoşlanıyorsanız Lumpini’de bir sabah koşusu; hayat boyu unutmayacağınız bir deneyim olabilir.
Hayatınız boyunca Tayland seyahatine belki yalnızca bir kez şans bulabileceğiniz düşünülürse, gezinizi parkı da içine alacak şekilde programlamanızda fayda var.
Yemyeşil alanın oksijeni bol.
Parkta ayrıca tekne kiralanabilen yapay bir göl mevcut.
Phoenix Park, Dublin, İrlanda
İrlanda’nın başkenti Dublin’de aile boyu ziyaret edebileceğiniz güzel bir park mevcut. Burası hayvanları açık havada özgürce gözlemleyebileceğiniz ya da yüzlerce çeşit çiçeği tek tek yakından tanıyabileceğiniz bir yer olması ile de özellikle çocuklarınız için son derece eğitici.
Parkın içinde sizi ağaçlarla kaplı geniş yollar, resmi binalar, görkemli evler, heykeller ve abideler karşılıyor.
Parkın içinde özgürce gezen geyiklerin ise buranın marka değerini zirveye taşıdığını söyleyebiliriz.
Flagstaff Bahçesi, Melbourne, Avustralya
Avustralya’daki en kalabalık ikinci şehir olan Melbourne’de yıllara meydan okuyan bir şehir parkı mevcut.
Aynı zamanda Victoria eyaletinin başkenti olan şehir; 1862 yılından bu yana Flagstaff Gardens (Flagstaff Bahçeleri) adı verilen yeşil alana ev sahipliği yapıyor.
18 dönüm araziye sahip olan park sadece doğal bir güzellik değil; aynı zamanda tarihi ve arkeolojik bir değer.
Burası tüm Melbourne içerisinde en çok ziyaretçi çeken yerlerden biri.
Ueno Parkı, Tokyo, Japonya
Gelelim Sakura’larıyla ünlü Japonya’ya…
Sakura adı verilen kiraz ağaçlarının açma zamanında Tokyo’da bulunma şansınız olursa Ueno Park’ı ziyaret etmeyi mutlaka düşünmelisiniz.
Her tarafın pembenin şahane bir tonuna kavuştuğu park içerisinde tarih tutkunları için çok sayıda müzede mevcut.
Japonya’da 1873 yılında kurulan Ueno Park aynı zamanda ülkenin halka açık ilk yeşil alanı olma özelliğine sahip.
Ueno semtinde yer alan park geçmişte tapınak olarak kullanılan bir araziye yayılıyor.
Boboli Bahçeleri, Floransa, İtalya
İtalya’nın sanatla dolu şehri Floransa’da yeşil alanlardan da pek mahrum sayılmazsınız. Bu şehir özellikle yerel dilde Giardino di Boboli olarak anılan Boboli Bahçeleri ile dikkat çekiyor.
Dünyanın en iyileri listesine girmeye hak kazanan açık alanda, özellikle yaz aylarında Porselen Müzesi, amfi tiyatro ve servi ağaçları gibi çok sayıda çekim noktası dolup taşıyor.
Yerli halkın ilgi gösterdiği bahçe turistler için de toplu taşıma ile rahatlıkla ulaşılabilen bir çekim noktası.
Parkın açılış saatleri sezona göre farklılık gösterebiliyor.
Villa Borghese, Roma, İtalya
Hala İtalya sınırlarında olanlar için güzel bir manzara bahçesi önerimiz daha var. Bu kez başkent Roma’da yer alan Villa Borghese; İtalya’nın Central Park’ı olarak da anılıyor.
Parktaki şahane manzaranın yanı sıra, anıtlar, göller, galeriler ve hayvanat bahçesi gibi çok sayıda atraksiyon da sizi bekliyor.
Bu şekilde sıralandığında 90 adet turistik noktaya sahip olan Villa Borghese; kalabalık aileler için her yaştan aile bireyini farklı şekilde cezbedebilen nadide bir lokasyon. Çocuklar için aktivitelerden, gençler için dünya sinemasından gösterimler yapan sinemaya kadar Borghese Bahçeleri’nde görmeniz gereken çok yer var.
Yeri gelmişken park içerisinde elektrikli bisiklet kiralayabileceğinizi de hatırlatmış olalım.
Chapultepec Parkı, Mexico City, Meksika
Meksika’nın başkentinde bulunanları, kıtanın en büyük yüzölçümüne sahip parklarından biri olan Chapultepec bekliyor.
Parkta yer alan iki gölün kıyılarında keyif yapmak, öğle yemeği saatini buraya denk getirmek ya da parkın giriş kapısındaki heykel ve anıtlarla hatıra fotoğrafı çektirmek turistlere ait favori aktiviteler arasında sayılabilir.
Parkın içerisinde aynı adla anılan ve bugün Ulusal Tarih Müzesi olarak kullanılan bir de müze mevcut.
Hayvanat bahçesi, Sanat Müzesi ya da Modern Sanat Müzesi gibi birçok farklı atraksiyonu da yine park ziyaretiniz süresince keşfedebilirsiniz.
Atina Ulusal Parkı, Atina, Yunanistan
Dünyanın farklı köşelerine kadar uzanmışken kendi komşumuzu da es geçmeyelim. Atina’da yer alan Ulusal Park; size palmiyeler ve narenciye ağaçları altında sakin bir yürüyüş vadediyor.
Avrupa parkları arasında buranın bilinirliği sınırlı olsa da; burada gerçekten nefes aldığınızı hissetmeniz mümkün.
Hayvanat bahçesi gibi çocukların ilgisini çekebilecek eğlence alanlarından Atina Ulusal Parkı’nda da mevcut.
Yine göl kenarındaki su kaplumbağaları da çocukların ilgisini çekiyor.
Yapım tarihi 19. yüzyıla kadar uzanan parkın eskiden Kraliyet Bahçesi olarak anıldığını söylemek bile bugünkü prestijini anlatmak için yeterli.
Sea Garden, Varna, Bulgaristan
Bir başka sınır komşumuz ile devam edelim.
Türkçe’ye Deniz Bahçesi olarak çevirebileceğimiz Sea Garden; Bulgaristan’ın liman kenti Varna’da yer alıyor.
Burası sadece Bulgaristan değil Balkanların tümü için de en gösterişli ve en bakımlı şehir parklarından biri.
Haftanın her günü ve her saati burayı ücretsiz olarak ziyaret edebiliyorsunuz.
Bölge halkının Sea Garden’da yer alan manzara ve peyzaj ile gurur duyduğunu da belirtmeden geçmeyelim.
Vigeland Park, Oslo, Norveç
Kuzey Avrupa’nın en karakteristik parklarından biri olarak Oslo Norveç’teki Vigeland Parkı gösterebiliriz.
Burası esasında ünlü heykeltıraş Vigeland’ın eserlerine ayrılan bir açıkhava müzesi gibi de düşünülebilir. 1943 yılında hayatını kaybeden sanatçının Oslo için önemli bir yeri var.
Her yıl bir milyona yakın ziyaretçiyi ağırlayan parktaki eserler özellikle doğu ülkeleri için fazla “cesur” sayılabilir.
Parka hem tramvay hem de otobüs kullanarak ulaşılabiliyor.
Vondel Park, Amsterdam, Hollanda
İçinde Amsterdam’ın geçmediği bir “dünyanın en iyileri” listesi pek de mümkün değil gibi.
Hollanda’nın en güzel şehri, bu kez adını ünlü şair Vondel’den alan şehir parkı ile listede. Parkın yıllık toplam ziyaretçi sayısı tam 10 milyon seviyesini zorluyor.
Burası Amsterdam’ın yerli halkı için de huzur demek.
Yaz aylarında, havanın kararmak bilmediği Hollanda gecelerinde eğer Vondel Park civarında bulunuyorsanız burada şahane konserlere denk gelme olasılığınız da var.
Hollanda’daki hatırı sayılır bisikletli sürücü nüfusu, parkın içerisinde de kendisini belli ediyor.
Herastrau Park, Bükreş, Romanya
“Bükreş’in Kalbi” olarak nitelenen ve bu tanımlamanın gerçekten de hakkını veriyormuş gibi görünen Herastrau Park’tayız.
Romanya’nın başkentindeki park geniş çimlerinde doyasıya dinlenmenize imkan tanıyor. Elbette yalnızca çimlere yayılmak değil; yürüyüş yapmak ya da koşmak da planlarınıza dahil olabilir.
Parkın içerisinde Romen Evleri Müzesi, Hard Rock Cafe ya da göl gibi farklı çekim noktaları var.
Göl üzerinde botlar, kanolar ve sandallar ile seyahat etmek mümkün.
Yine göl kenarındaki restoranlarda sakin bir akşam yemeği yemeyi de tercih edebilirsiniz.