10 Kuzey Ege Rotası

0
22158

Akdeniz Bölgesi kadar yoğun bir turizm dönemi geçirmeyen, büyük beş yıldızlı otellere sahip olmayan Kuzey Ege Bölgesi son zamanlarda kalabalığın içerisinde tatil yapmak istemeyenlerin yeni gözde rotası haline geldi.

Herkesin akın ettiği ve bilinen tatil yerlerinin aksine buz gibi denizi, yemyeşil doğası, tertemiz havası ve antik kent mirası ile Kuzey Ege rotası tatilde kendini dinleyip nefes almak isteyenler için ideal.

Kuzey Ege’ye doğru yaptığınız yolculukta birbirinden lezzetli Ege mezelerini tadabilir, butik otellerde ve aile işletmesi pansiyonlarda uygun fiyatlarla konaklayabilirsiniz.

Siz de Bodrum, Çeşme, Antalya, Marmaris ve Fethiye gibi turistlerin akın ettiği yerlerden bunalıp alternatif arayışına girdiyseniz yönünüzü Kuzey Ege’ye doğru çevirmelisiniz.

1 – Ayvalık, Balıkesir

Cunda Adası, Ayvalık

Bodrum ve Çeşme keşfedilmeden önce Türk tatilcilerin severek ziyaret ettiği tatil beldelerinden birisi de Ayvalık olarak karşımıza çıkıyor.

Cunda Adası, AyvalıkAyvalık, İstanbul’a 520 km, İzmir’e 150 km ve Ankara’ya da 650 km uzaklıkta yer alıyor. Mütevazı bir tatil beldesi olan Ayvalık’a isterseniz hava yolu isterseniz de kara yolu ile gelebilirsiniz. Neredeyse her otobüs şirketinin Ayvalık’a doğrudan seferleri mevcut ve kara yoluyla zaman kaybetmeyip uçak ile buraya gelmek isteyenler için de İzmir Adnan Menderes Havaalanı’na iniş yapma seçeneği tatilcilerin tercihine sunuluyor.

Şeytan Sofrası Ayvalık BalıkesirHer bütçeye uygun yeme-içme ve konaklama imkanları sayesinde Ayvalık popüler kimliğini yıllardan beri koruyor. Sırtını oksijen deposu Kaz Dağları’na dayayan Ayvalık’ta deniz, kum, güneş üçlüsünün tadını çıkarıp, lezzetli Ege mutfağına doyabilirsiniz.

Ayvalık Tekne Turu

Zeytinciliğin inanılmaz gelişmiş olduğu Ayvalık aslında eski dönemlerde Rumların yoğun olarak yaşadığı bir yerdi. Ayvalık’a geldiğinizde doğal sızma zeytinyağı ve çeşit çeşit zeytinlerle eve döneceğinizden eminiz.

Ayvalık Balıkesir

Ayvalık Sarımsaklı Plajı, Cunda Adası, sahildeki balık restoranları ve antik mimari eserle dolu olan sokaklarıyla Kuzey Ege’nin en değerli rotalarının başını çekiyor.

Buraya geldiğinizde Cunda Adası’na giderek rakı, balık, meze gecesi yapmalısınız; e ne de olsa boşuna dememişler “Rakı-Balık-Ayvalık” diye… Papalina ve daha bir sürü yöreye özgü deniz lezzetlerine hayran kalacağınızın garantisini veriyoruz. Meşhur zeytinyağı ile yapılan zeytinyağlıları ve mezelerinin ne kadar güzel olduğundan bahsetmeye ise gerek yok.

Ayvalık, Balıkesir

Cunda’dan sonra da güneşi Şeytan Sofrası’nda batırmaksa buranın olmazsa olmaz aktivitesi. Şeytan Sofrası’nda panaromik manzaraya karşı birbirinden güzel kareler yakalamanız mümkün.

Her yıl binlerce kişinin akın ettiği Sarımsaklı Plajı’nda denize girmek de tadına doyum olmayacak bir başka aktivite.

ayvalık tostu

Denizden çıkıp acıktığınızda da merkezde peşi sıra dizilen tostçulardan Ayvalık tostu yemeden bu huzurlu tatil beldesinden ayrılmayın.

Cunda Adası, Balıkesir

Cunda Adası Balıkesir

Cunda Adası her daim sevilen Ege âşıklarının odak noktası olan kendi halinde bir tatil yeri olarak ziyaretçilerine kucak açıyor.

Cunda Adası Balıkesir

Sayısı 2000 adeti geçen Rum evleri, Arnavut kaldırımıyla döşenmiş yolları, birbirinden ilginç Girit otları, sokaklarda koşturan kedileri, cumbalı balkonları ile Cunda Adası, yerli ve yabancı turistlerin en keyif aldığı yerler arasında bulunuyor.

Cunda Adası

Bu kadar güzelliğinin yanında aynı zamanda Anadolu’nun düşman işgaline karşı ilk başkaldırının gösterildiği tarihte kıymetli bir yer edinen Cunda Adası sahiden de her mevsim ayrı güzel.

Cunda Adası

Adanın diğer ismi Alibey Adası ve bu adını da Yunanlılara teslim olunması yönündeki emre kulak asmayıp direnişe geçen kumandan Yarbay Ali Çetinkaya’dan almış.

Cunda Adası

Günümüzde kullanılan Cunda isminin ise Osmanlıcadaki “yunda” kelimesinin değişime uğrayarak günümüze taşınmış bir biçimi olduğu sanılıyor.

Cunda Adası Osmanlı Devleti’nin işgal edildiği yıllara kadar Türkler ve Rumların huzur içerisinde yaşadığı bir kasabaydı. Savaşın ardından yapılan mübadeleyle Rum nüfus Girit Adası’ndan göçen Müslüman Türkler ile yer değiştirmiş oldu.

Nüfus değişiminden sonra da adanın mimarisi, Rum evleri korunarak yaşamın devamı sağlandı. Bu nüfus hareketi adaya gastronomi, mimari ve kültürel yönlerden hep zenginlikler kattı.

Demografik yönünün zenginliğine ek olarak, Cunda Adası Türkiye’nin bir ilkine de ev sahipliği yapıyor. Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü Cunda Adası’nı karaya bağlıyor.

Cunda Adası’na geldiğinizde 10 km daha yol katederek Ayvalık’a ulaşabilirsiniz.

Eğer isterseniz Ayvalık’ın karşı kıyısındaki Yunanistan’ın Midilli Adası’nı da görmeye gidebilirsiniz. Karşı kıyıya her gün düzenlenen feribot seferlerini kullanarak ulaşmak gayet kolay. Midilli Adası’na Schengen vizesi ya da kapı vizesi alarak gitmeniz mümkün.

Kuzey Ege’nin en otantik yerlerinden biri olan Cunda Adası’nda muhtemelen günübirlik geçirilen zamanın tadı damağınızda kalacak. Bu yüzden adadaki çeşitli apart otel, pansiyon veya butik otellerde uygun fiyatla konaklamanızı gerçekleştirerek tatilinizi uzatmanızı öneriyoruz.

Ada yüzölçümü olarak nispeten küçük olduğu için yürüyerek hemen hemen her noktasını keşfedebilir ve değişiklik yapmak istediğinizde de merkezden kalkan dolmuşlara binerek Ayvalık merkeze geçebilirsiniz.

Tarihi dokusu, sakin sokaklarıyla Cunda Adası’nın mutlaka görmeniz gereken yerleri:

Taksiyarhis Kilisesi

Taksiyarhis Kilisesi Cunda

Tarihi güzellikleri barındıran Cunda Adası’nda gezip göreceğiniz o kadar çok kültür mirası var ki bunlardan biri de 1844 yılında yapılan Taksiyarhis Kilisesi.

Şimdilerde müze olarak ziyaretçilerini ağırlayan Taksiyarhis Kilisesi, 2. Dünya Savaşı döneminde halka haberlerin ulaştırıldığı bir merkezdi.

Rahmi Koç destekçiliği ile oluşturulan müzede farklı dönemlerde üretilmiş tekne ile arabalar sergileniyor.

Dünyada en büyük kilise çanının bu kilisede olduğu inancının hâkim olmasına ek olarak Neo Klasik tarzdaki görünümüyle kültür meraklılarını davet ediyor.

Aşıklar Tepesi (Yel Değirmeni)

Aşıklar Tepesi (Yel Değirmeni)

Cunda Adası’na gelenlerin ilk uğradığı Aşıklar Tepesi yel değirmenlerine karşı resim çekilen kalabalıklarla dolu.

Cunda Adası’na yukarıdan bakmak isteyenlerin en sevdiği yerlerden olan bu tepede iki tane yel değirmeni ve de kütüphaneyi de göreceksiniz.

Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı

Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı Cunda

Rahmi Koç Kültür Vakfı tarafından açılan kütüphane önceden Agios Yannis kilisesi olarak halka hizmet vermekteydi.

Kütüphane girişleri ücretsiz olup pazartesi günleri hariç haftanın her günü kitapseverlere açık.

Kitap okumak isteyenlere ek olarak kütüphanenin bahçesindeki Panorama Cafe’de çay, kahve de içerek vakit geçirebilirsiniz.

Agia Triyada

1858’de yapılan Agia Triyada Cunda Adası’nın ilk kilisesi olma özelliğinde. Burada 1922 yılına dek Hıristiyanların ibadet ettiği biliniyor.

Ne yazık ki iyi bakılıp korunamadığı için günümüzde ihmal edilmiş durumda olması gelip görenleri üzüyor.

Âşıklar Tepesi’nden sonra buraya da uğramanızı öneriyoruz.

Tımarhane Adası

Çamlık Koy’daki Tımarhane Adası uğultulu atmosferi, ilginç şekilli kayalık yapısı ile ruh ve sinir hastalarının iyileştirildiği merkeziyle pek çok kişinin ilgisini üzerine toplayan çekicilikte gizemli bir yer olarak biliniyor.

Rüzgârlı iklimi, temiz ve huzurlu havası eşliğinde kafanızı dinleyebileceğiniz alternatif bir yer.

Ay Işığı Manastırı

Benzersiz güzellikteki manzarası ile Ay ışığı Manastırı yarımadanın en uç kısmında denizle birleşiyor.

Manastır’ın hangi dönemde yaptırıldığı bilinmemekle birlikte çok az bir hasarla günümüze kadar gelmeyi başarmış.

Cunda Adası’nın en mistik ve tarih kokan yerlerinden biri Ay Işığı Manastırı zeytinliklerin içerisinden gezginleri bekliyor.

Despot Evi

Zamanında Osmanlı Devleti Hükümet Binası olarak hizmet veren Despot Evi 1862 yılında bulunduğu dönemin soylu ve zengin sınıfına mensup bir despot tarafından yaptırılmış.

Hükümet konağı olmasından sonra bir süre de kimsesiz yurdu olarak hizmet vermiş ve son olarak da ilkokula çevrilmiş.

Denizde yüzüp balığınızı yedikten sonra tarihi havayı solumak isterseniz, yönünüzü Despot Evi’ne çevirin.

Taş Kahve

Deniz manzarası karşısında damla sakızlı kahve içerek, vitraylı camlarla dekore edilmiş uçan kuşlarla çevrili Taş Kahve’de huzur içerisinde zamanınızı değerlendirebilirsiniz.

2 – Edremit, Balıkesir

Edremit, Balıkesir

Türkiye’nin en batı kesiminde konumlanan Edremit, Balıkesir ilinin üçüncü en büyük ilçesi olma özelliğine sahip. Ortalama 150 bin civarı yerleşik nüfusun yaşadığı Edremit Kaz Dağları, zeytinyağları ve doğa turizmi ile meşhur bir yer.

Deniz, hava ve kara yolu olmak üzere çeşitli alternatifler ile Edremit’e varmak mümkün.

Mesafe olarak Edremit, İstanbul’a 483 km, İzmir’e 201 km, Çanakkale’ye 130 km ve Balıkesir’e de 87 km uzaklıkta yer alıyor. Ülkenin daha uzak noktalarından gelenler, Balıkesir’deki Koca Seyit Havaalanı’na iniş yaparak 4 kilometrelik otobüs yolculuğuyla Edremit’e ulaşabilir.

Edremit Türk mutfağına saçaklı mantı, höşmerim, peynir tatlısı, mafiş tatlısı, karanfilli ekmek gibi çeşitli lezzetler kazandırmış bir sahil beldesi. Bu yüzden Edremit’e deniz tatili için gelip de kilo alarak geri dönerseniz şaşırmayız.

Edremit, Balıkesir

Edremit antik çağlara da ev sahipliği yapmış olduğu için tatile gelenler, yüzyıllık kalıntıları barındıran açık hava müzesi niteliğindeki Antandros Antik Kenti ve Selçuklu döneminde 1231’de yaptırılmış Kurşunlu Camii’ni görmeden tatilini sonlandırmamalılar.

Kaz Dağları Balıkesir

Özellikle yaz aylarında sahili ve Kaz Dağları’ndan gelen serin havasıyla doğa turizmini sevenlerin ilgisini toplayan Edremit bu dönemde nüfusundan katbekat kalabalıklaşıyor.

Sütüven

Kaz Dağları, Çanakkale

Sütüven İzmir-Çanakkale yolu üzerinde ve Edremit’ten yaklaşık 20 km uzaklıkta ziyaretçilerini bekliyor.

Yaz sıcağından bunalanların piknik yapıp, yeşillikler içerisinde zaman geçirdiği Sütüven, 8 km yükseklikten dökülen Sütüven Şelalesi’nden ismini alıyor.

Genç-yaşlı herkes Sütüven’de eğlenecek bir aktivite bulabilir.

Hasanboğuldu

Kaz Dağları Balıkesir

Sütüven Şelalesi’nin karşısındaki patika yoldan 1 km yüründüğünde daha küçük bir şelale ve balık türlerinin bulunduğu Hasanboğuldu da tatile dâhil edilmeli.

Güre Kaplıcaları

Ülkemizin eski zamanlardan beri ilgi çeken, her yıl çok sayıda misafir ağırlayan önemli kaplıca merkezlerinden biri Güre’de bulunuyor.

Güre Kaplıcaları’na Akçay’a 3 km ve Edremit’e 12 km yol giderek ulaşılabilir.

Bu kaplıcalarda ayrıca İlkçağ Roma döneminden hamam kalıntıları ile de karşılaşabilirsiniz. 64 dereceye kadar yükselen şifalı su sıcaklığının cilt hastalıkları, romatizma, kireçlenme, böbrek taşı, kadın rahatsızlıkları ve guatra iyi geldiği biliniyor.

Bostancı Kaplıcaları

Güre’den sonra Bostancı Kaplıcaları da ziyaretçi akınına uğrayan bir diğer popüler şifa ve tatil yeri olma özelliğine sahip.

Bu kaplıcadaki su sıcaklığı 51 dereceye kadar çıkıyor ve Güre’deki gibi romatizma, siyatik hastalarına şifa dağıtıyor.

3 – Erdek, Balıkesir

Erdek, Balıkesir

Balıkesir’in bir ilçesi olan Erdek coğrafi özellikleri bakımından Hem Ege hem de Marmara Bölgesi’nde topraklara sahip.

Kapıdağ Yarımadası’ndaki Erdek’te yaz ve kış mevsiminde de turizm faaliyetleri canlılığını koruyor.

Erdek’e ulaşmak için otobüs, özel araç ya da hava yolunu kullanmayı seçebilirsiniz. Edremit’teki Koca Seyit Havaalanı’na inen uçağın ardından iki buçuk saatlik bir yolculuktan sonra kara yoluyla Erdek’e varabilirsiniz.

Erdek, Balıkesir

Havaalanı ve Erdek arasındaki uzaklık 165 kilometre olduğu için yerli yabancı turistlerin büyük bir kısmı hava yolunu değil, farklı ulaşım yöntemlerini tercih ediyor. Daha pratik olacağı için isterseniz feribotla Bandırma’ya gelip 20 dakikada Erdek’e ulaşabilirsiniz.

Erdek taze deniz mahsulleri, zeytinyağlıları, mezeleri ile turistleri cezbediyor. Midye, istavrit, sardalye gibi lezzetli deniz mahsulleriyle deniz kıyısında manzara eşliğinde keyifli bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. Erdek zeytinlikleriyle de ünlü bir yer olduğu için çeşit çeşit zeytinlerin ve kaliteli zeytinyağının da mutlaka tadına bakmalısınız. Organik sıkım zeytinyağından almadan eve dönmemelisiniz.

Her mevsimi güzel olan Erdek’e deniz tatili yapmak isteyenler yaz mevsiminde akın ediyor. Temiz ve serin bir suda yüzmek isteyenler için Çuğra ve Kurbağalı mevkilerini öneriyoruz. Bu iki yer de Erdek’in merkezine kısa mesafede bulunduğundan minibüsler veya otobüsle ulaşması çok rahat.

Daha tenha bir plajda yüzmek isteyenlerin ilk tercihi merkeze 10 dakika uzakta kalan Çuğra olurken, Kurbağalı özellikle merkezde ikamet edenlerin uğrak noktası olarak karşımıza çıkıyor.

Denizin ve sahildeki lezzetli yemeklerin ardından kültürel mirasa da tanıklık etmek isteyenler için Kyzikos Antik Kenti’nden ve Hadrianus Tapınağı’ndan bahsedebiliriz. Özellikle Kyzikos Antik Kenti antik Yunan döneminde dünyanın 8 harikasından biri olarak kabul gördüğü için önemli bir yer olarak vurgulanabilir.

Bunların yanında 1922 yılında kendi haline bırakılan Aziz Lukas’ın yaptırdığına inanılan Kirazlı Manastırı’nı da ziyaret etmelisiniz.

Tarihi yerleri sırayla gezdikten sonra Erdek Açık Hava Müzesi’ne de göz atmanız yerinde bir aktivite olabilir.

4 – Akçay, Balıkesir

Akçay, Balıkesir

Akçay, pırıl pırıl denizi, tatlı su kaynakları ve jeotermal enerjisiyle Kuzey Ege’de hem deniz, kum, güneş hem de kışın kaplıca turizminin geliştiği bir tatil beldesi olma özelliğine sahip.

Akçay’da doğal su rezervleri o kadar çok ki yerel halkın içme suyunun doğal kaynaktan karşılanabildiği sayılı yerlerden sayılıyor.

Eski bir yerleşim yeri olan Akçay’a dair Homeros’un şiirler yazdığı ve buraya dönem dönem korsan istilalarının yapıldığı biliniyor.

Akçay, Balıkesir

Antik Yunan zamanında Stoeis olarak anılan Akçay Avrupa’yı Efes’e bağlayan yol üzerinde olduğu için konumu yüzünden dönemin uygarlıkları için stratejik bir öneme sahipti.

Akçay’ın etrafı Bergama, Thebe, Antandos gibi farklı şehirlerle sarılıydı ve bölgenin çekim merkezi olarak görülüyordu.

Hristiyanlığın Hac rotası üzerinde olması Akçay’ın tarihi eserler açısından zenginlik kazanmasına yol açmış. Bu sayede gezginler çok yönlü bir tarihi mirasa tanıklık edebilirler.

Akçay’da tatil yaparken gezip göreceğiniz fazlaca seçenek olması sayesinde sıkılmayacağınızdan eminiz.

Pınarbaşı

Yazın bunaltan sıcaklarından kaçmak isteyenlerin en sevdiği yerlerden Pınarbaşı hem piknik yapılabilecek hem de alabalık yenilebilecek bir yer.

Pınarbaşı’nda yamaçtan akan soğuk suyla serinleyebilirsiniz.

Çağlayan

Kültür ve tarihi miras olarak kabul edilen ve devlet tarafından koruma altına alınan 800 yaşında bir çınar ağacını görmek için Çağlayan’a gelmeli; ağacın serin gölgesinde tertemiz havayı ciğerlerinize depolamalısınız.

Şahintepesi

Temiz akarsuyu, yeşil ulu ağaçlarla dolu olan hem piknik yapılabilen hem de restoranda yemek yenebilen bir yer olarak Şahintepesi, adı gibi yüksekte konumlanmış.

Akçay manzarasının izlenebileceği en uygun yer burası.

Sütüven Şelalesi

8 metre yüksekten gürül gürül akan Sütüven Şelalesi’ni görmeden olmaz tabii. Beldeye hakim manzarayı görebilmek için inşa edilen seyir terasları ve oyun yerlerinde kaliteli zaman geçirebilirsiniz.

Yaz aylarında gelip şelalenin yaydığı huzur verici ses ve serinlikten epey memnun kalacağınızın garantisini veriyoruz.

Handeresi (Hanlar)

Akçay’a gelenlerin en çok sevdiği piknik yeri olarak kabul ediliyor. Handeresi’nde geniş bir ormanlık alana ve buz gibi akan sulara şahitlik edebilirsiniz.

Piknik yapmak istemeyenler için civardaki kafe ve restoranları tavsiye edebiliriz.

Tahtakuşlar Etnografya Müzesi 

Türkiye’nin ilk özel etnografya müzesi ve ilk kez köyde kurulan bir müze olma özelliğine sahip olmasıyla dikkate değer.

Müzede geçmiş Türk uygarlıklarına ait eserleri ve dünyanın en büyük caretta caretta’sını görebilirsiniz.

Eski dönemlerin halıları, araç ve gereçleri, giyimleri ve çadırlarını da incelemeyi unutmayın.

5 – Altınoluk, Balıkesir

Altınoluk, Balıkesir Antandros Antik Kenti

Alpler’den sonra dünyanın en bol oksijenine sahip Kaz Dağları (İda), doğal yaşamı tecrübe etmek isteyenlerin en sevdiği yerlerden biri.

Büyükşehirlerin kalabalığı, gürültü ve kirliliğinden kaçanlar soluğu Kaz Dağları’nda ve Altınoluk’tan 2 km yüksekteki Çam Mahallesi’nde alıyor.

Yaz mevsiminde serinlemek ve doğa ile iç içe bir tatil geçirmek isterseniz sizi ilk fırsatta Altınoluk’a davet ediyoruz.

Düden Yaylası

Yazın en sıcak olduğu günlerde bile Altınoluk’a gelip Düden Yaylası’na çıkarak serinleyebilirsiniz.

Yaylaya giden yol boyunca farklı bitkileri, kelebek sürülerini ve eğer şanlıysanız yoldan geçmekte olan karacayı görebilirsiniz.

Düden Yaylası’na giderken yolda önce sizi zeytin ağaçları karşılayacak; daha sonra da sıcaklık düzeyi düştükçe kızılçamlar karşınıza çıkacak.

Bölgedeki tur şirketleri eylül ayının sonuna kadar Düden Yaylası varışlı turlar düzenleniyor. Tura katılırsanız şayet Küçük Düden’de 15 dakikalık yürüyüş molası verebilir ve bu mola süresince yöresel, organik tereyağı ve süt ürünleri satanlarla karşılaşabilirsiniz.

Acıkarak çıktığınız yaylada alabalık, gözleme gibi bir sürü yemek seçeneği mevcut. Dağdan akan buz gibi suların sesi eşliğinde çayınızı ya da kahvenizi yudumlayabilirsiniz.

Şahinderesi Kanyonu

Altınoluk’un oksijen çadırı sayılan Şahinderesi Kanyonu’na geldiğiniz an hava değişimini iliklerinize kadar hissedeceksiniz.

Çam kokulu dağ havası ile deniz kokan iyotlu havanın karıştığı kanyonun uzunluğunun 27 kilometre olduğu varsayılıyor.

Çeşitli şifalı otlar ve yoğun bir yeşillikle kaplı olan kanyonun yüksekliği ise 600 metre civarında. Özellikle solunum yolu hastasıysanız kanyonda mutlaka bulunmalısınız.

6 – Kaz Dağları, Balıkesir

Kaz Dağları Balıkesir

Edremit Körfezi’nin güneyinde genişçe bir alanı kaplayan Kaz Dağları hem Çanakkale hem de Balıkesir sınırları içerisinde yer alıyor.

Kaz Dağları Balıkesir

Altınoluk, Ayvalık, Akçay ve Edremit gibi sahil kasabalarına da çok yakın bir konumda bulunuyor. Bu sayede karasal ve de deniz ikliminin hüküm sürdüğü Kaz Dağları “Alpler’den sonra en temiz havası olan yer” unvanı ile dünya çapında bir üne sahip.

Kaz Dağları, Çanakkale

İstanbul’dan 409 km, Ankara’dan 389 km ve İzmir’den gelmek için de 209 km boyunca yol gitmek gerekiyor. Kaz Dağları’nı isteyenler şahsi aracıyla isteyenler de bisikletle, ATV ile veya safari turlarına katılarak gezip dolaşabilirler.

Kaz Dağları Balıkesir

Antik dönemi yansıtan yerleri, iklimi, yeşilin bin bir tonuyla zengin bitki örtüsü, mitolojik geçmişi sayesinde kültürel mirasın en değerli unsurlarından Kaz Dağları 1993 yılından beri Milli Park statüsünde varlık gösteriyor.

Zeus’un doğduğu, karısı Hera ile evlendiği yegâne yer olan Kaz Dağları Homeros’un İlyada Destanı’nda İda Dağı olarak geçiyor. Hera ile evli olan Zeus Paris’i Kaz Dağları’nda çobanken görüyor ve tarihin seyrine etki eden Truva Savaşı bu dağlarda vuku buluyor.

Altınoluk, Balıkesir Antandros Antik Kenti

Tarihte bu kadar önemli olan Kaz Dağları’nda zeytin, karaçam ve kızılçam ormanlarının ne kadar bol olduğunu göreceksiniz. 4000 yıl öncesine dayanan bir yerleşik hayatın olduğu Kaz Dağları’nda günümüze gelene kadar Killa, Gargara, Thebe, Astyra ve Antandros gibi antik şehirler kurulmuş. Yaşanan Truva Savaşı yüzünden üzücü bir şekilde bu geçiş medeniyetlerinin emareleri silinmiş.

Her mevsimin ayrı bir güzel olduğu Kaz Dağları’nın, kampçılık, trekking, safari ve yoga gibi çeşitli aktivitelerin aktif olarak kalabalıklar halinde, doğa ile iç içe bir şekilde yapıldığı bir rota olduğunu söyleyebiliriz.

Doğa sporlarının yanında buz gibi suda yüzebilir, piknik yapabilir ve termal kaplıcalara girebilirsiniz.

Sayısız mitolojik eserde kendisine yer edinmiş Kaz Dağları aynı zamanda dünya çapında kabul görmüş de bir meditasyon alanı. Bilindiği gibi meditasyon ve nefes ayrılmaz bir ikili.

Kaz Dağları da %22 oranındaki oksijen seviyesi sayesinde dünyanın en çok oksijen barındıran yeri olarak kabul görüyor. Siz de Kaz Dağları’nın büyüleyici, dingin, oksijen dolu ve mistik havasında meditasyonu deneyimlemelisiniz.

Kaz Dağları her bütçeye elverişli kamp alanları, pansiyonlar, apart oteller ve butik oteller ile yılın 12 ayı boyunca ziyaretçilerini ağırlamak için hazır bekliyor.

Oksijen deposu kamp alanları, doğal zenginliklerle bezenmiş rotaları, türbeleri, antik köyleri, tabiat parkları, kanyonları ve dahası ile Kaz Dağları dünyanın dört bir yanından sayısız yabancı turistin de ilgi odağında. Kaz Dağları’nı keşfederken takip edeceğiniz rota için öneriler:

Kaz Dağı Milli Parkı

Türkiye’nin akciğerleri sayılan Kaz Dağları Biga Yarımadası’nın en tepesinde bulunuyor. Bu kadar değerli olduğu için de 1994 yılında bir milli park kuruldu.

Milli parkta Kaz Dağları’nın ekosistemini kendi gözlerinizle göreceksiniz. Sayısı 800’e ulaşan bitki türleri ve nesline ender rastlanan hayvanlarla kaplı olan bu milli parkta bulunmaktan sonsuz keyif alacağınıza eminiz.

Yüz ölçümü olarak 21 hektar olan milli park Kaz Dağları’nın neredeyse %9’luk bir bölümünü oluşturuyor.

Yer yer piknik alanlarının da olduğu milli parkı her yıl yeniden belirlenen cüzi miktarda bir ücret karşılığında dolaşabilirsiniz.

Yeşilyurt Köyü

Kaz Dağları’na gelen herkesin görmeden geçmediği Yeşilyurt Köyü denize çok yakında bulunan bir köy.

700 yıldan beri yaşamın olduğu bu köyde Rumlar ve Türkler huzurla birlikte hayatlarını devam ettiriyorlar.

Eski adı Büyük Çetmi olan Yeşilyurt Köyü’ndeki turizmcilik 1993’te ilk açılan butik otel ile başlamış oldu. Butik otel ile adı duyulan köye özellikle İstanbulluların ilgi gösterdiği biliniyor. İlk butik otelden sonra diğer küçük aile işletmeleri de bu adımı takip ediyor.

Siz de Kaz Dağları’na gelerek buradaki taş evlerde konaklayabilir, zeytin ağaçları içerisinde temiz havayı ciğerlerinize depolayabilirsiniz.

Sarıkız Türbesi

Kaz Dağları’nın en yüksek noktası kabul edilen Sarıkız Tepesi’ndeki bu türbeye gelebilmek için tepeyi tırmanmak gerekiyor.

Bu yorucu yolculuğun zorlukları, tepeye ulaşıp dingin havayı soluduğunuzda kendiliğinden geçiyor.

Merkezden 1700 metre yüksekte olan Sarıkız Tepesi’ne gelerek Sarıkız efsanesini buranın yerlilerinden dinleyebilirsiniz.

Zeytinyağı Müzesi

Kaz Dağları çeşitli konseptteki müzeleri bünyesinde barındıran renkli bir yer. Zeytinyağı Müzesi de akla ilk gelen müzelerden biri ve Küçükkuyu Kasabası sınırları içerisinde yer alıyor.

Zeytinyağı üretmek için kullanılan alet edevat ile zeytinyağı sabunlarının sergilendiği 2 katlı bu müze 17 yıldan beri faaliyette ve aynı zamanda girişlerde ücret talep edilmiyor.

Hem zeytincilikle ilgili malzemeleri görüp hem de zeytin ve zeytinyağı mamullerini de satın alabileceğiniz bu müze 18.30’a kadar ziyarete açık olarak hizmet veriyor.

Şahinderesi Kanyonu

Trekking ve fotoğrafçılık turlarının düzenlendiği bu kanyon ilgi çekici bir doğal parkur üzerine kurulu.

Buz gibi suda yürüyerek kanyonu baştan sona gezebilirsiniz.

Doğal koruma alanı olması nedeniyle yalnızca bir kısmı görülmeye açık olan kanyonda yaz aylarında gezgin akınına şahit olabilirsiniz.

Darıdere Tabiat Parkı

Darıdere Tabiat Parkı kocaman bir piknik alanını barındırıyor. Önceden yalnızca piknik alanı olarak faaliyetteyken çabalar sonucunda tabiat parkı haline bürünmüş.

Tabiat parkında domuz, çakal, ayı, sincap gibi nadir karşılaşabileceğiniz hayvanları görebilirsiniz.

Kampçıların çok sevdiği Narlı Köyü civarındaki bu alan her yıl havaların ısınmasıyla birlikte kampçıların akınına uğruyor.

Eğer Kaz Dağları’nın oksijenini bolca teneffüs etmek isterseniz buraya uğramadan geçmemelisiniz.

Adatepe Köyü

Antik özellikler taşıyan Adatepe Köyü’nün bilinirliği yurt sınırlarını aşmış bir vaziyette. Homeros’un destanında Adatepe Köyü’nden bahsedildiği biliniyor.

Zamanında Perslerden Osmanlı Devleti’ne kadar sayısız hükümdarlığın hakim olduğu Adatepe Köyü’nde Kurtuluş Savaşı’na dek Rumların ağırlıklı nüfusu oluşturduğu biliniyor.

Kültür mirası kapsamında devlet koruması altında tutulan ve sit alanı ilan edilen bu köyde Rumlardan kalan mimari eserlere hayran olacaksınız.

Kaz Dağları Kamp Olanakları

Kampçıların ilk olarak aklına gelen yerlerden birinin de Kaz Dağları olduğu bir gerçek. Eğer bungalov, dağ evi, butik otel ya da pansiyonda kalmak istemiyorsanız siz de kamp yapmalısınız.

Kamp yapmaya elverişli olan alanlar Milli Park ve diğer özel kamp yerleri olacak şekilde iki gruba ayrılıyor.

Milli Park’ta ateş yakmak ve avlanmak yasak olduğu için bu alanlara ilgi duymayanlar tarafından tercih ediliyor.

Duş, banyo, internet, su ve elektrik gibi ihtiyaçların karşılanabildiği çok sayıda özel kamp alanı var.

İster bir rehber önderliğinde grupla isterseniz de bireysel olarak kamp yapmaya gelebilirsiniz.

Kuzgun Kamp, Endes Kamp, Hızır Kamp ve Akelos Kamp en kalabalık ve en sevilen kamp alanları olarak öne çıkıyor.

7 – Assos, Çanakkale

Assos Çanakkale

Çanakkale’nin Ayvacık ilçesindeki Assos’a Çanakkale-İzmir yolunu takip ederek ulaşabilirsiniz. Diğer adı Behramkale olan Assos Kuzey Ege’nin en kıymetli tatil noktalarından biri şüphesiz.

Assos Çanakkale

Son dönemlerde gittikçe artan popülaritesi ile yaz mevsiminde Assos’ta boş tesis bulmak zorlaşıyor.

Assos çeşitli yolların kesiştiği bir noktada yer aldığından İstanbul’dan geliyorsanız Çanakkale’yi feribotla geçmelisiniz. Bu şekilde 6 saatte Assos’a varabilirsiniz.

Assos Çanakkale

Ülkenin daha farklı bir bölgesinden geliyorsanız ve araba yolculuğu saatler alıyorsa Çanakkale’ye uçak ile iniş yapıp sonrasında minibüs ve otobüs ile ya da araba kiralayarak Assos’a ulaşabilirsiniz.

İstanbul ve diğer illere kıyasla daha yakın bir büyükşehir olan İzmir’den geliyorsanız da kara yolunu kullanıp 3 veya 4 saatin sonunda buraya ulaşabileceğinizi söyleyebiliriz.

Assos sönmüş volkanik tepe üzerine kurulmuş ve bölgenin milattan önce 6. yüzyıla uzanan bir şehirleşmeye sahip olduğu biliniyor.

Deniz seviyesinden 236 metre kadar yüksekteki bu kent deniz manzarasına karşı kurulmuş. Şehrin üzerine inşa edildiği andezit taşı işlenmesi oldukça güç bir taş türü olduğu için eski çağlardan beri halk tarafından insan yiyen taş olarak tabir ediliyor. Antik kalıntıların içerisinde fazlaca bu taştan yapılma eserlere rastlanabiliyor.

Osmanlı yönetimi altına girene kadar kent deniz kıyısına ağırlıklı olarak kurulmuşken Osmanlı’nın gelişi ile birlikte daha çok karaya çekilmiş. Bu yüzden de gezginlere hem kıyı şeridinde hem de kara kısmında gezip görülesi çeşitli yerler sunuyor.

Antik çağ ve yakın dönem Osmanlı Devleti’ne ait izleri barındırması ile çok yönlü bir tarihi mirası elinde tutan Assos’ta geçirdiğiniz zaman boyunca sıkılmanız mümkün değil.

Denizde geçirilen günlerin ardından tarihi keşfetmeye karar verdiğinizde ilk olarak Assos harabelerinin sergilendiği antik kentten turunuza başlamalı; Athena Tapınağı, Behram Kalesi, Kadırga Koyu, Antik liman ve Hüdavendigar Camii gibi duraklara uğramalısınız. Assos’a gelecekseniz sizin için listelediğimiz yerleri görmeden evinize dönmeyin.

Behramkale Köyü

Behramkale Köyü antik surlar içerisinde kalmış bir Osmanlı köyü olma özelliği ile gezginleri bekliyor.

Sit alanı olarak varlık gösteren Behramkale Köyü’nde toplamda 150 tane hane var. Çivi çakmanın bile yasak olduğu bu köyde eski dönemin izleri günümüze taşınmış.

Köye geldiğinizde Osmanlı’dan kalma Hüdavendigar Camii, Osmanlı mimarisiyle yapılan köprüyü ve dönemin mimarisiyle yapılmış taş evleri görebilirsiniz.

Köyün sokaklarında antik ve Osmanlı döneminin nostaljisini yaşayıp ruhunuzun dinlendiğini hissedeceksiniz.

Assos Antik Kenti

Assos amfitiyatro

Antik kentin M.Ö. 6. yüzyılda oluşturulduğu biliniyor. Denize kıyısına yerleşen bu antik kenti çevreleyen surların içerisine girdiğinizde Nekropol, amfi tiyatro ve Athena Tapınağı’nı tüm ihtişamıyla göreceksiniz.

1800’lü yılların başında yapılan kazı çalışmaları sayesinde antik kent uygarlığa emanet edilmiş bir miras niteliğinde.

Assos Kamp Alanı

Assos kamp yapmayı seven doğa aşıklarının favori yerlerinden biri olma özelliği ile gezginleri karşılıyor.

Çeşitli kamp alanlarına gelip isterseniz kendi çadırınızı kurabilir isterseniz de ağaç evlerde kalabilirsiniz. Yaz aylarında kamp alanlarının çoğunun dolu olduğu Assos’ta temiz ve huzurlu bir atmosferde kamp yapmayı çok seveceksiniz.

Buraya geldiğinizde birbirine alternatif pek çok kamp alanı ile karşılaşacağınıza şüpheniz olmasın. Kamp yaparak az para harcayarak Assos’ta daha uzun süre konaklayabilir, doğayla bütünleşebilirsiniz.

Assos Plajları

Zengin doğal yaşamının yanında Assos’a gelenlerin ilgisini çeken bir diğer önemli husus da upuzun ve temiz plajlara sahip olması.

Assos’ta hem doğa hem de deniz, kum, güneş tatili yapabilirsiniz.

Assos Limanı, Kadırga Koyu, Sokakağzı plajı, Koruoba bölgesi ve Sivrice bölgesi bilinen en iyi denize girilecek alanların başında geliyor.

Gündüz denizin nimetlerinden yararlanıp akşam da sahildeki tesislerde balık yiyerek mutlulukla tatilinizi geçirebilirsiniz.

8 – Bozcaada, Çanakkale

Bozcaada Çanakkale

Dibi cam gibi görünen denizi, birbiri ardına dizilmiş bakir koyları ve lezzetli Ege yemekleri ile Bozcaada mümkün olan en kısa sürede Kuzey Ege tatil güzergâhınıza eklemeniz gereken bir yer.

Bozcaada, Çanakkale

Türkiye’nin üçüncü büyük yüz ölçümüne sahip olan adası olma özelliğine sahip olan Bozcaada’da ilginçtir ki hiç köy yok. Son dönemlerde büyük şehirlerden kaçıp yerleşenlerin en favori yerlerinden Bozcaada’yı daha fazla kalabalıklaşmadan görmenizi tavsiye ediyoruz.

Bozcaada, Çanakkale

En kalabalık olduğu temmuz ve ağustos aylarında insan yoğunluğundan bunalabileceğinizi varsayarak ilkbahar ve sonbaharı burada yaşamanız güzel bir seçenek olabilir. Yaz aylarında konaklanacak yer kalmadığı, restoranların tıklım tıklım dolduğu haber bültenlerine bile yansıyor. İklimi genel olarak rüzgârlı olsa da Mayıs’tan Ekim’e kadar denize üşümeden girebilirsiniz.

Bozcaada, Çanakkale

Adaya sunulan ulaşım olanakları pek çok tatilcinin aklındaki sorulardan biri. Eğer özel aracınız veya otobüs ile Bozcaada’ya gelecekseniz Çanakkale yolundan Geyikli’ye gelip arabalı vapura aktarma yaparak yolculuğa devam etmeniz gerekiyor. Unutulmaması gereken bir noktaysa yoğun sezonda nasıl ki oteller doluyorsa bu arabalı vapurda da aynı ölçüde yoğunluk yaşandığından önceden rezervasyon yaptırmanız şart.

Bozcaada Sokakları

Her sokağı ayrı güzel, yürürken gördüğünüz güzelliklerden yorulmayı aklınıza getiremeyeceğiniz Bozcaada M.Ö. 3000’li yıllara kadar uzanan bir tarihe sahip. Yunanlar, Fenikeliler, Persler, Bizans İmparatorluğu, Venedikliler ve Büyük İskender gibi pek çok yönetimin kontrolü altına girmiş ve Osmanlı’nın işgal edilmesinin ardından 20 Eylül’de kurtularak yeniden Türkiye Cumhuriyeti topraklarına kazandırılmış.

Bozcaada, Çanakkale Reçel

Kültür mirası listesinde yer alan Bozcaada’nın tamamı SİT alanı ilan edilmiş; deyim yerindeyse bu bölgede çivi çakmak bile uzun izin süreçlerinden geçiyor. Cumhuriyet isimli Rum mahallesiyle Alaybey isimli Türk mahallesi olmak üzere sadece iki mahallesi olan Bozcaada’nın gezip görülecek yerleri karşınızda:

Bozcaada’ya gidip de leziz mi leziz Ege otlarından ve mezelerinden mezelerinden yemeden olmaz. Burada yurt çapında ün salmış restoranlarda mezenin ve rakının tadına varabilirsiniz.

Bozcaada’nın kendine has bir diğer aktivitesi de dışarıda edilen kahvaltısı ve bu konuda butik otellerin kahvaltı seçenekleri çok başarılı.

Adanın en ünlüsü ve de eskisi olan Çiçek Pastanesi’nde ada çayı içmenizi, gelincik şerbeti ve gelincik reçelini kesinlikle tatmalısınız.

Ayrıca yıllardan beri gelenek haline gelmiş olan şarapçılık kültürünün en değerli örneklerini de Bozcaada’da görmeniz muhtemel. Merkezdeki ve bağlık alanlarda taze üretilmiş ve yıllanmış şarap tadımları için mahzenlere uğrayabilirsiniz. Bazı fabrikalar hem şarap tadım turları düzenliyor hem de yapım aşamalarını gösteriyor. Bağ bozumunda mutlaka Bozcaada’da olmalısınız ki şarabın keyfini doyasıya yaşayabilin.

Bozcaada, yıllardan beri çok sayıda festivalin de ev sahibi olması sayesinde gelenekselleşmiş organizasyonların başkenti haline geldi. Her yıl eylül ayında gerçekleşen Bağ Bozumu Festivali ve Kalamar festivali ile farklı deneyimler yaşayabilirsiniz.

Sonbahardaki festivallerin dışında temmuzda da yurt çapında ses getiren Bozcaada Caz Festivali gerçekleşiyor. Bu dönemlere tatilinizi denk getirirseniz, çeşitli aktivitelere katılıp dolu dolu zaman geçirmeniz kaçınılmaz olacaktır.

Bozcaada Kalesi

Adaya ulaşmak için binilen arabalı vapurda karaya yaklaştıkça kalenin siluetini görebilirsiniz.

Bozcaada Kalesi dönem dönem düzenlenen festivaller, sergi ve konserlere ev sahipliği yapıyor. Eğer denk gelirse bu atmosferde bir konser dinletisine katılmanız, tatilinizi renklendirecektir.

Cumhuriyet (Rum) Mahallesi

Cumhuriyet Mahallesi’nde eski zaman Rum evleri ile kaplı sokaklarda yürürken adeta kendinizden geçeceksiniz.

Nostaljik havası, Arnavut kaldırımları ile döşenmiş sokakları, rengarenk çiçeklerin kapladığı şirin balkonları ile burası adeta bir açık hava müzesi sayılıyor.

Her köşe başında resim çektiren gezginlerden biri de siz olabilirsiniz.

Alaybey (Türk) Mahallesi

Rum mahallesindeki eski Rum evlerinin alternatifi olan Türk mahallesinde de eski zaman Türk evlerinin arasında yürüyebilirsiniz.

Türk mimarisinin başlıca öğelerinden çeşme, cami ve hamam ile burada karşılaşabilirsiniz.

Ayazma Manastırı

Ayazma Plajı’na doğru giderken yol üstünde çınar ağaçlarının gölgesinde tarihi çeşmesiyle gezginleri karşılayan Ayazma Manastırı bulunuyor.

Ayazma Manastırı özel dini günlerde ziyaretçilere açık ve eğer 26 Temmuz’da burada olursanız Aya Paraskevi kutlamalarına da katılabilirsiniz.

Ayrıca Hıdrellez şenliklerinin de tertip edildiği manastırdaki dilek mağarasında dilek dilemelisiniz.

Rüzgar Gülleri ve Polente Feneri

Polente Feneri kuşkusuz Bozcaada’nın en çok duyulan bölgesi olduğundan burayı görmeyenler adayı gezmiş sayılmıyor.

Rüzgâr gülleri ile bir arada olan Polente Feneri’nde gün batımını izlemelisiniz. Buraya gelenlerin bir geleneği olan rüzgâr gülleriyle fotoğraf çekilmeyi de ihmal etmeyin.

Özellikle fenerin etekleri yaz aylarında gün batımını izlemek isteyenlerle o kadar dolu oluyor ki erkenden buraya gelip yer kapmanızda fayda var.

Merkezden kalkan minibüslere binerek Polente Feneri’ne 25 dakikada ulaşabilirsiniz.

Göztepe

Bozcaada’nın tümüne hâkim olan adanın en yüksek yerine mutlaka uğramalısınız. Burada eşsiz manzaraya karşı fotoğraf çekebilir, Midilli Adası’na karşı temiz havayı soluyabilirsiniz.

Bozcaada Plajları

Adaya geldiğinizde neredeyse her yerden denize girebilirsiniz. Toplamda 12 tane koy ve burunun olduğu Bozcaada Türkiye’nin en temiz yat limanı olarak kabul gören Bozcaada Yat Limanı’na sahip.

Adada genel olarak rüzgarlı bir hava hüküm sürdüğü için lodosta adanın doğu ve kuzeyini, poyrazda da güneyini tercih etmelisiniz.

Su sporlarının yapıldığı, incecik kumların üzerine uzanılan temiz plajların her birine minibüsle gidebilirsiniz.

Ayazma Plajı, Habbele Plajı, Sulubahçe Koyu, Beylik Koyu, Akvaryum Koyu, Poyraz Limanı Koyu, Tekirbahçe Koyu’nu da listenize eklemeyi unutmayın.

Bu koylardan bazıları restoran ve tesisler ile çevriliyken bazıları da fazlasıyla sakin olduğu için herkese uygun bir plaj mevcut diyebiliriz.

10 – Gökçeada, Çanakkale

Gökçeada Çanakkale

Çanakkale’nin şirin bir ilçesi olarak karşımıza çıkan Gökçeada Türkiye’nin aynı zamanda da en büyük adası olma özelliğine sahip.

Gökçeada Gezi Rehberi

Saros Körfezi’nin giriş kesiminde, Bozcaada ile Samandirek Adası’nın ortasında yer alan adanın son yapılan sayımdaki nüfusu yaklaşık olarak 8.600 kişi kabul ediliyor.

Gökçeada Çanakkale

Gökçeada önceki dönemlerde İtalyan, Yunan ve İngiliz sömürgesi olarak varlık gösterirken Lozan Antlaşması ile ülkemizin sınırlarına dâhil edildi. Bu nedenle de her yıl 22 Eylül tarihinde adanın kurtuluş günü büyük bir coşkuyla kutlanıyor.

Gökçeada Çanakkale

Sakinliği, temiz havası ve berrak deniziyle son zamanlarda farklı bir tatil geçirmek isteyenlerin gözdesi olan Gökçeada aynı zamanda mitolojik yönden de zengin bir geçmişe sahip. Öyle ki Poseidon Adası olarak mitolojik İlyada Destanı’nda adayı okuyabilirsiniz.

Adaya gelmek isteyenler için karayolu ve deniz yolu ulaşım olanakları sağlanmış durumda. Yaş ve kış ayları olmak üzere her dönemde İstanbul ve Çanakkale arasında düzenlenen feribot seferi ile adaya gelebilirsiniz. Bu sefer sayıları özellikle yaz döneminde günde ikiye çıkarılıyor.

Gökçeada Çanakkale Feribot

Kış mevsiminde İstanbul-Çanakkale feribotu ile gelirken Eceabat’ta inip Kabatepe minibüslerine binmeniz adaya ulaşmak için yeterli. Yazın bu feribotu kullanırsanız minibüs aktarmasına gerek kalmaksınız doğrudan adada inme imkânına sahipsiniz. İstanbul harici İzmir veya Ankara’dan adaya gelmek isteyenler Çanakkale Boğazı’nı geçmek durumunda.

Gökçeada feribot

Güneydeki tatil beldelerine alternatif bir rota arayışında olanlar için Gökçeada ilkbahardan sonbahara kadar gezip görülmesi uygun bir yer. Mayıs ayından itibaren ısınan suyun siz de tadını çıkarabilirsiniz. Konum itibariyle güneydeki denizden daha soğuk olsa da Kuzey Ege Denizi’nde yüzme deneyimini mutlaka yaşamalısınız.

Deniz, kum, güneş tatiline ek olarak Gökçeada’nın çevresi de birçok gezilip görülesi yeri barındırıyor. Özellikle eski Rum köyleri yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı. Gökçeada’ya gelenlerin görmeden dönmemesi gereken yerleri sizler için bir araya getirdik:

Zeytinlik Köyü

Gökçeada Çamaşırhane

Gökçeada’dan 3 kilometre boyunca Batı yönünde ilerlediğinizde bu köye ulaşmış olursunuz.

Zeytinlik Köyü hem eski kilisesi, şirin yeme içme yerleri ve baraj gölüyle meşhur olduğundan yaz aylarını kalabalık geçiriyor.

Gökçeada kral mezarları

Köye 4 kilometre mesafe konumlanan göl barajında yüzen sazanları izleyebilirsiniz.

Çınaraltı

Bu Rum köyü adını köy girişindeki 625 yıllık çınar apacından alıyor. Ayrıca çınar ağacının altında bir de tarihi çeşme bulunuyor.

Ağaç kültür mirası kapsamında koruma altına alınmış durumda olduğundan gölgesinde zaman geçiren turistlerin ilgisini çekiyor.

Çınar ağaçları, etrafta dolaşan keçileri ile bu köy tam bir doğal yaşam alanı.

Açık havada doğa ile iç içe yemek yemek isteyenlerin de en sevdiği piknik alanlarından birisi.

Tuz Gölü

Gökçeada Tuz Gölü

Konum olarak Aydıncık ve Kefalos plajlarının arasındaki Tuz Gölü bazı dönemlerde suyu çekildiğinde tuz birikintisi ile kaplanıyor. Tuz birikintileri hem göçmen kuşların hem de ada halkının tuz ihtiyacını karşılayacak büyüklüğü sahip.

Göl göçmen kuşların uçuş güzergahı üzerinde yer aldığından; dönemine denk gelirseniz flamingo, angut kuşu gibi çeşitli türleri izleme şansını elde edebilirsiniz. Gölün ilgi çeken bir diğer özelliği de cilde yararlı olduğu düşünülen kükürtlü çamura ev sahipliği yapması. Göl etrafında çamur banyosu yapan çok sayıda insanla karşılaşabilirsiniz.

Gökçeada Kaya Mezarı

Kaya Mezarı adanın güneyinde var olan tarihi bir güzellik olarak turistlerin ilgisini çekiyor. Gökçeada’ya hangi şekilde getirildiği bilinmeyen iki adet kaya mezarı mevcut.

Mezarların yakınında hiçbir yerleşim yeri kalıntısı olmaması mezarların daha da gizemli bir havaya bürünmesine sebep oluyor.

Mezarların yalnızca fiziken orada olmaları haricinde hangi devirde inşa edildiği gibi bilgilere vakıf olunmaması bu tarihi eserin aydınlatılması gereken diğer yönlerinden birisi.

Siz de gelip mutlaka bu gizemli kaya mezarlarını görmelisiniz.

Gökçeada Peynir Kayalıkları

Kaşkaval Burnu’ndaki Peynir Kayalıkları efsaneye dayanan bir hikayeye sahip. Rivayete göre bir sürü keçisi olan ve huysuz mizaçlı bir kadın çok sayıda peynir kalıbını üst üste dizerek cennete ulaşmak istemiş. Ancak tanrılar bu inatçı kadına kızarak bölgeye yağmur fırtınası gönderip peynirlerin donmasını sağlamış. Donarak taşlaşan peynirler efsaneleşerek günümüzdeki Peynir Kayalıkları’nı oluşturmuş.

İşte Gökçeada bugünün ve de geçmişin efsanelerine tanık olacağınız kadar güzel bir yer.

Su Altı Milli Parkı

Gökçeada’daki Su Altı Milli Parkı aynı zamanda ülkemizin de biricik su altı milli parkı olma özelliğinde.

Su Altı Milli Parkı’nda çeşitli mağaraları ve nesli tükenmeye yüz tutmuş Akdeniz Foku gibi devlet koruması altına alınmış olan hayvanları görebilirsiniz.

Nesli tükenmek üzere olan hayvanlara ilaveten 180 adet daha deniz canlısını burada görmeniz mümkün.

CEVAP VER

Lütfen yorum giriniz!
Lütfen isminizi yazınız