2004 yılında Avrupa Birliği’ne giren Polonya’nın başkenti olan Varşova, ülkenin en büyük ve gelişmiş şehridir. 517 km2’lik bir alan kaplar ve nüfusu 1,765 milyon civarıdır. Bu oran Varşova’yı Avrupa’nın en kalabalık 8. şehri yapar.
Şehir kimileri tarafından Kuzey’in Paris’i olarak tanımlanır. Eski şehir merkezi yani Stare Miastro alanı UNESCO Miras Listesindedir.
Fakat şehir tarihi açıdan oldukça üzücü bir geçmişe sahiptir. II. Dünya Savaşı’ndan önce Dünya üzerindeki Yahudi nüfusunun büyük bir bölümünün yaşadığı Varşova toprakları neredeyse dümdüz hale getirilmiştir. 1930’ların sonlarına doğru Alman ordusu tarafından bombalanan şehir yerle bir edilmiştir. Eski arşiv fotoğraflarında şehirde taş üstünde taş kalmadığını görüyoruz.
Fakat savaş sonrası yerli halkın da büyük çabasıyla şehir küllerinden doğmuştur. Bu nedenle ‘anka kuşu şehir’ olarak da adlandırılır. Bütün tarihi binalar eski fotoğraf ve arşiv kayıtlarına bakılarak aslında sadık bir şekilde inşa edilmiştir.
Günümüzde Varşova’nın eski şehir meydanına gittiğiniz zaman tarihe dair hiçbir şeyi yadırgamazsınız. 1500’lerden kalan kuleler, kaleler… Halbuki şehrin %85’inden fazlası son 80 yılda inşa edilmiştir. Bu da Varşovalılar için tarihi muhafaza etmenin en korkunç şartlarda da olsa nasıl da önemli olduğunu gösterir.
Şehri, Vistül Nehri ikiye böler. Kuzeye doğru Gdańsk şehrinden Baltık Denizi’ne dökülen bu bereketli nehir aslında Polonya’nın en önemli simgelerinden biridir. Çünkü ülkeyi kuzeyden güneye dolanır ve onlarca şehrin arasından süzülür. Süzülür dediğime bakmayın kimi yerlerde incelse de özellikle Krakow ve Varşova gibi kentlerde genişliğiyle İstanbul Boğazı kıvamında bir nehirdir Vistül.
Şehrin II. Dünya Savaşı’ndan sonra neredeyse yeniden inşa edildiğini söylemiştim. Nazi güçlerinden kurtulmak adına kuzeydoğudan gelen bir diğer tehdide yani Sovyet Rusya’nın sembolü olan Kızıl Ordu’ya bel bağlar. Bu da elbette denize düşen yılana sarılır sözünü tamamen doğrulayan bir olaydır tarihte.
Sovyetlerin aşırı hükmeden ve özgürlüğün esamesinin okunmadığı komünist ideoloji altında 1945’ten 1989’a kadar 44 yıl geçirir. Bu dönemde şehrin çeşitli bölgelerine dikilen faşist mimari ya da Stalinist mimari örneği olan binalar şehrin farklı bir yüzünü gösterir.
Bu binalardan en ünlüsü şehrin her yanından görünen Kültür ve Bilim Sarayı’dır. Varşova’da görülmesi gereken yerler bölümünde ayrıntısıyla bahsettiğimiz bu bina halk tarafından o günleri hatırlattığı gerekçesiyle pek sevilmez.
Aslında Polonya’nın hemen hemen her şehrinde bu böyledir. Komünist dönemden günümüze kalan anıt ve binalar halkın onlara taktığı komik isimlerle varlıklarını sürdürür. Halk arasında bu anıt ve binaları yıkmak dahi söz konusu olsa da genel fikir artık onların da tarihi birer eser olduğuna yöneliktir.
Varşova’ya ulaşım ve Varşova’da ulaşım gibi temel bilgiler için Varşova Gezi Rehberi yazımıza göz atabilirsiniz.
Varşova’da Gezilecek Yerler
Önemli Bölgeler
Old Town
Stare Miasto olarak adlandırılan Eski Şehir Varşova’nın hem kültürel, hem tarihi kalbidir. Birçok Avrupa kentinde olduğu gibi Varşova’yı da anlamak istiyorsanız önce maceranıza eski şehir meydanıyla başlamanız gerekir.
Vistül Nehri’nin kıyısında yer alan bu meydan rengarenk ve dik çatılı Baltık şehir mimarisini yansıtan yüzlerce evle çevrilidir. Bu silüete baktığımızda şehrin İkinci Dünya Savaşı esnasında Naziler tarafından neredeyse taş taş üstünde kalmayacak şekilde harap edildiğine inanmak oldukça güç. Fakat arşivlerdeki fotoğraflar özellikle 1930’larda tamamen yıkılan bu şehrin 1980’lerde küllerinden nasıl doğduğuna işaret ediyor. Bu konuda binalarını eski fotoğraflar ve planlar üzerinden tamamen eski silüetine kavuşturan Varşovalıların azmini gönülden kutlamak lazım.
1983 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine giren Varşova eski meydanı günümüzde sıcak atmosfere sahip birçok kafe, dükkan ve görülmesi gereken tarihi spottan oluşuyor. Özellikle yaz aylarında kurulan market ve pazarlar hem yerli hem yabancı ziyaretçilerin uğrak alanı.
Kimi zaman festivaller kapsamında açık hava konserlerinin de düzenlendiği Old Town Meydanı şehrin en heyecanlı ve hareketli noktası. Kışın ise alana hem gözlerinize hem midenize şenlik bir Noel marketi, devasa bir yılbaşı ağacının yanı sıra bir de buz pateni yapabileceğiniz bir pist kuruluyor.
Meydanın ortasında yer alan iki heykel-anıt var. Bunlardan biri şehrin sembolü olan ve neredeyse her bir köşede görebileceğiniz deniz kızı. Bir efsaneye göre iki kardeş olan denizkızları bir gün yolları farklı kanallara düştükleri için ayrılmak zorunda kalmışlar. Kardeşlerden birinin yolu Kopenhag’a çıkmış. Günümüzde Kopenhag’da her yıl on binlerce turist tarafından ziyaret edilen bir deniz kızı heykeli bulunmaktadır. Diğer kardeş de Vistül Irmağı’na düşerek Varşova’ya ulaşmış. Bu şehri çok beğendiği için de burada kalmaya karar vermiş. Eski meydandaki heykelinde elinde bir kılıç ve bir kalkan tutan denizkızının şehri koruduğuna inanılır.
Meydandaki anıtlardan biri de uzun bir sütunun üzerinde elinde tuttuğu haçla yer alan eski Polonya Kralı Zygmunt Waza’dır.
Praga Bölgesi
Varşova’nın en genç ve en hipster bölgesini görmek mi istiyorsunuz? O halde adresiniz Praga Bölgesi. II. Dünya Savaşı’nda zarar görmemiş olması sebebiyle şehrin en otantik bölgesi kabul ediliyor.
Bölge özellikle kültür, etnik zenginlik ve farklı ibadethaneleriyle oldukça zengin.
Bu bölgeyi ziyaret ettiğiniz zaman görebileceğiniz birçok farklı spot var. Öncelikle rengarenk mural ve grafitilerle süslenmiş duvarlar dikkatinizi çekecek.
Bu samimi ve bohem atmosfer içerisinde dinlenmek için seçiminizi bir kafe ya da bardan yana kullanabilirsiniz.
Praga Müzesi ise özellikle mahallenin tarihine ışık tutan bir arşivle ziyaret edebileceğiniz bir mekan olabilir.
Gotik bir mimari harikası olan St. Florian Katedrali bölgenin en önemli ibadethanelerindendir. Bunun yanı sıra Our Lady of Loreta ve Our Lady of Kamionek de ziyaret edebileceğiniz diğer önemli kiliselerdir.
Son olarak 1860’larda inşa edilen binaların süzüldüğü ve Praga bölgesinin merkezi olarak da alınan Ząbkowska sokağı boylu boyunca uzanan dükkanları, yaz aylarında kültürel aktivitelere ev sahipliği yapan sahneleri ile mutlaka görülmesi gereken bir nokta özelliği taşıyor.
Varşova Gettosu
1940 yılında Nazi güçlerince inşa edilen 3,4 kilometre karelik bu bölgede tam 400,000 Yahudi hapis altında tutulmuştur. Yahudiler buradan toplama kamplarına gönderiliyorlardı.
Getto Varşova Ayaklanması’nın ardından yok edildi. Günümüzde bölgede birçok anıt ve o dönemden kalan dokunaklı binalar mevcuttur.
Varşova’da Gezilecek Tarihi Yerler
Kraliyet Şatosu
Şehrin eski meydanında yer alan Kraliyet Şatosu devasa tuğla rengi yapı 13. yüzyıldan kalma bir yapıdır.
Kraliyet Kalesi olarak da bilinen şatonun ortasında yer alan ve ‘Great Tower’ olarak adlandırılan büyük kule yapının inşa edilen ilk parçasıdır. Ardından 16. ve 17. yüzyıllarda kalede bir genişletilmeye gidilmiştir.
1940’larda Alman ordusu tarafından bombalanan kale 1970-80’lerde büyük ölçüde yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde halen devam eden bir onarım mevcuttur.
Bu şehir sembolü haline gelmiş şatoda eskiden ikamet eden kraliyet ailesinin ihtişamlı yaşamına tanık olabilirsiniz. Şatoda kraliyet ailesinin eşyaları, süslemeli odaları ve kraliyet resimleri yer almaktadır.
Çarşamba günleri ücretsiz olan müze diğer günlerde yetişkinler için 30, 0-16 yaş arası için sadece 1 zlotiye ziyaret edilebilir.
Kraliyet Rotası
Kraliyet Şatosu’ndan çıktığınızda bir sonraki durağınız Łazienki Parkı olmalı. Çünkü bu iki adres arasında Varşova’nın en güzel ve ünlü yollarından biri olan, fotoğraf makinenize sarılmak isteyeceğiniz Kraliyet Rotası yer alıyor.
Bu yol, eskiden kraliyet ailesinin ikamet ettiği üç sarayı, Royal Castle, Łazienki Sarayı ve Wilanów Sarayını birbirine bağlamaktadır.
Bunun yanı sıra Varşova Üniversitesi’nin bir kampüsü ve birçok kilise de 4 kilometrelik bu yol üzerinde ziyaret edilebilir. Birçok kafe ve hediyelik eşya dükkanını da bu güzel yürüyüş esnasında durak yapabilirsiniz.
Wilanow Sarayı
Şehir merkezinden 12 kilometre uzaklıkta bulunan Wilanow Sarayı da Varşova’nın olmazsa olmazlarından. Bilirsiniz ki her büyük Avrupa kenti sahip olduğu en ihtişamlı saraylarıyla ziyaret edilmeyi hak eder. Varşova için de bu vazgeçilmez sarayın Wilanow olduğunu söyleyebiliriz.
Şehrin güneyinde kalan saray 20 dakikalık bir araba mesafesinde bulunur.
Sarayın Türkler için de bir önemi var. Çünkü II. Viyana Kuşatması’nda Viyana kapılara dayanan IV. Mehmet ve Kara Mustafa Paşa önderliğindeki Osmanlı ordusunun bozguna uğratıldığı bu savaşı noktalayan ve işleri Avusturya aleyhine çeviren Polonya kralı II. Jan Sobieski adına yapılmış.
Lehler için bir kahraman olan ve Aslan Yürekli Leh adıyla anılan bu kral kuşatmada Avusturya’nın yardımına koşarak Avrupa’da Türk ilerlemesine izin vermiyor ve bir halk kahramanı oluyor.
Sarayda kralın ve kraliçenin ihtişamlı odalarını görebilirsiniz. Bu odaların içinde Çin, Felemenk ve antik stillerle döşenmiş özel konsept odalar bulunmakta. Saraya gitmişken arka bahçede yer alan güneş saatini de görmeden geçmeyin.
Bunların yanı sıra saray ve bahçesi dahilinde büyüleyici birçok heykel, çeşme, işlemelerle bezenmiş koridorlar, bir göl ve parkın etrafını çevreleyen bir nehir bulunmaktadır.
Barbican (Gözetleme Kulesi)
Eski şehirle yeni şehrin arasında yer alan Barbican en önemli turist noktalarından biridir.
Şehrin en eski silüetlerinden biridir.
Savaş dönemi hasar alsa da sonrasında renove edilmiştir.
Aslen 1540’larda şehri korumak adına bir hisar olarak inşa edilmiştir.
St. John Katedrali
Tarihte çoğu zaman Polonya Krallarının taç giyme törenlerine ev sahipliği yapmış bu kilise UNESCO dünya mirası listesinde bulunmaktadır.
Varşova Müzeleri
Chopin Müzesi
Chopin demişken dünyaca ünlü bu müzik dahisinin müzesini anmadan geçmeyelim. Pałac Gnińskich üzerinde yer alan Chopin Müzesi ziyaretçilere oldukça farklı ve eşsiz bir müze deneyimi sunuyor.
Avrupa’nın en modern biyografi müzelerinden biri olan bu kültür noktasında Chopin’in bestelerini yürüdüğünüz her an dinleyebilirsiniz.
Odalardan birinde Chopin’in bir tutam saçına ve yüzünün kalıbına göre yapılan oldukça gerçekçi bir maskeye rastlayabilirsiniz.
Ocak ve Haziran ayları arasında çoğu perşembe günü 18.00’da genç müzisyenlerin çaldığı Chopin besteleriyle bu ziyaretinizi çok daha etkileyici bir hale getirebilirsiniz.
Müzenin yer aldığı ise eskiden bir saray olan Ostrogski Sarayı da yapı olarak görülmeye değer.
Müze 22 zloti karşılığında ziyaret edilebilir.
Kopernik Bilim Müzesi
Fütürist mimari harikası olan müze ziyaretçilerin tek elle deneyler yapmalarını ve kendileri için bilim yasalarını keşfetmelerini sağlayan 450’den fazla etkileşimli sergi içerir.
Dünya ve diğer gezegenlerin güneş etrafında döndüğünü ortaya çıkaran Kopernik adına açılan bu müzeyi 31 PLN karşılığında ziyaret edebilirsiniz.
Dollhouse (Bebek Evi) Müzesi
Tamamen minik bebek evlerine adanmış keyifli bir müze olan Dollhouse ziyaret etmek için oldukça ilginç bir müze olabilir. Biletler 20 PLN.
Varşova Ulusal Müzesi
Jerozolimskie 3 adresinde yer alan ve 830,000 civarında hem antik hem modern dönem sanat eserine yer veren Ulusal Müze ziyaret edilebilir.
Giriş ücreti yetişkinler için 20, indirimli olarak da 10 PLN’dir.
Polin- Polonyalı Yahudiler Müzesi
Anielewicza 6 adresinde yer alan Yahudi Müzesi ise Varşova’da müzeciliğin ne kadar iyi yapıldığının kanıtlarından biri.
Müzenin bina olarak yapısı bile aslında Polonya tarihindeki en önemli yaralardan biri olan Yahudi katliamı için bir sembol niteliğinde.
Adeta ortadan ikiye bölünüyor. Savaştan önce çoğunlukla Yahudilerin ikamet ettiği bölge savaş esnasında Yahudilerin kapana kıstırıldığı bir getto, savaş sonrası ise yokluğun çok derin ve ağır anlamının hissedildiği bir bölge olma özelliği taşıyor.
Sekiz farklı temanın belirtildiği rotayı takip ederek Yahudilerin Polonya toprakları üzerinde yüzyıllar süren yolculuğuna tanık olabilirsiniz.
Marie Curie Müzesi
Polonya ve elbette dünya tarihi için en önemli bilim insanlarından biri olan Marie Curie polonyum ve radyum elementlerini keşfetmişti.
Kendisi eşi ile birlikte radyoaktivite ile ilgili yaptığı çalışmalar sayesinde Nobel alan ilk kadın ve ardından keşfettikleri elementler sayesinde ikinci kez Nobel alan ilk kadın ünvanını kazandı.
Bu ilham verici kadının hayat hikayesi ilginizi çektiyse Freta 16’da yer alan müzeyi 11 PLN karşılığında ziyaret edebilirsiniz.
Varşova Ayaklanma Müzesi
1944 yılında Nazi hükmü altındaki Polonya’nın en cesur günleri yaşanmıştır. Varşova Ayaklanması olarak bilinen bu tarihi olay Varşovalıların 63 gün boyunca çok ağır kayıplar vererek Almanlara karşı direnmesi ve bu süre içerisinde de desteklerine koşacaklarını düşündükleri Kızıl Ordu’yu beklemelerini kapsıyor.
Ne yazık ki denize düşen yılana sarılır sözü özellikle Polonya tarihi için oldukça manalı. Kızıl Ordu’nun gelmeyen desteği nedeniyle 63 günün sonunda sivil nüfusun gittikçe azalmasıyla birlikte şehir dayanamamış ve pes etmiştir. Bu ayaklanma sonunda 150,000’e yakın sivilin öldüğü tahmin edilmektedir.
Ayaklanma Müzesi kapsamında Varşova’nın bu 63 günün ardından nasıl da bombalarla dümdüz edildiğine ve şehrin yeniden emekle inşa edildiğine dair birçok fotoğraf, belgesel, arşiv kaydı görebilirsiniz. Müzenin içerisine döşenmiş arnavut kaldırımlar ve yer altı tünelleri sayesinde oldukça kişisel ve dramatik bir deneyim yaşayabilirsiniz.
Pazar günleri müzeye giriş ücretsizdir bunun haricinde yetişkinler için rehbersiz bilet tutarı 25, çocuklar için 20 PLN’dir.
Doğal Güzellikler ve Parklar
Łazienki Parkı
Şehrin ortasında 76 hektarlık devasa bir alana yayılan Łazienki Parkı sahip olduğu yemyeşil atmosfer ile adeta cennetten bir enstantane gibi. Varşovalıların da yaz ve bahar aylarında en uğrak yerleri olan bu park uçsuz bucaksız çim alanları, yürüyüş yolları, içinize ferahlık veren gölü ile vazgeçilmez bir nokta.
Elbette birçok Avrupa parkında olduğu gibi bu park da sınırları dahilinde aynı adı taşıyan bir sarayı çevreliyor. Polonya’nın son kralı olan Stanisław August Poniatowski adına yaptırılmış bir yaz sarayı burada bulunuyor. Günümüzde sarayı ziyaret ederek kraliyet resim koleksiyonunu ziyaret edebilirsiniz.
Łazienki Parkı’nın en benzersiz yanı ünlü Polonyalı piyanist ve besteci Chopin’in devasa bir heykeline ve yaz aylarında Chopin Konserlerine ev sahipliği yapmasıdır. Mayıs ve Eylül ayları arası hem mevsim sebepler hem de Chopin konserleri sebebiyle Varşova’yı ziyaret etmek için en ideal aylardır. Her pazar 12.00 ve 16.00 arası Chopin heykelinin önünde gerçekleşen bu açık hava konserlerinde çimlerin üzerine yayılarak sevdiklerinizle hayatın ve müziğin ne kadar güzel olduğuna dalabilirsiniz!
Vistül Nehri
İstanbul için Boğaz neyse Varşova için de Vistül onu ifade ediyor. Vistül’süz bir şehir silüeti düşünülemez. Özellikle yerel halkın da kıyısında vakit geçirmekten hoşlandığı bir yer olan nehir gün batımında yürüyüşler, bisiklet gezileri ve çeşitli aktivitelerle renkleniyor.
Kumdan parklarında çocukların eğlendiği ve ebeveynlerin de manzaraya karşı keyif yaptığı bu alan şehrin gelişmişlik, bölge planlama ve şehircilik bakımından da en güzel alanlarından biri.
Sahilde Varşova’nın simgesi olan denizkızına dair ikonik bir heykel de bulunuyor.
Sanat ve Spor Merkezleri
Kültür ve Bilim Sarayı
Şehrin komünizmle yönetildiği dönemlerin bir simgesi olan ve yerel halkın kendilerine o günleri hatırlattığı için pek de sevmediği bu 42 katlı yapı Varşova’nın en yüksek yapısıdır. Parade Meydanı’nın ortasında yer alır.
Bu özelliğiyle Stalinist mimari yapısına sahip olan ve Moskova’da inşa edilen Seven Sisters yani “Yedi kız kardeşler” olarak da anılan gökdelenlerine benzer. Sovyet mimarisi olarak da adlandırılan bu mimari türünde büyük anıtsal binalarla, dönemin gücü ortaya konmaya çalışılır. İhtişamlı olmasına rağmen soğuk ve hükmeden bir yapısı vardır. 1955 yılında Stalin’in Polonyalılara bir hediyesi olarak Ruslar tarafından inşa edilmiştir.
Günümüzde yapı 4 adet tiyatro ve sinema salonuna, 2 adet müzeye, bir üniversiteye, bir yüzme havuzuna, bir oditoryuma ve son olarak teras katta da panoramik bir görünüm sunan manzara terasına sahiptir.
Şehrin hemen hemen her noktasından görünen bu 114 metrelik devasa yapıyı ziyaret etmek ücretsizdir fakat 30. katta bulunan seyir terasına çıkmak için 20 zloti ödemelisiniz.
Varşova’ya gitmişken mutlaka yapılması gereken aktivitelerden biri de kesinlikle kuş bakışı görünüm sunan bu gökdelene tırmanmaktır.
Varşova’nın renkli tarihini oluşturan birçok yapıya inat Kültür ve Bilim Sarayı şehrin komünizmle yönetildiği dönemin soğuk ve hükmeden çehresini oluşturur. Varşova işte bu iki bambaşka dönemin izinin sürüldüğü anlatacak çok şeyi olan bir şehirdir.
Ulusal Stadyum
2012 yılında Polonya’nın ev sahipliği yaptığı Avrupa Futbol Şampiyonası için inşa edilmiştir.
NATO’nun 2016 Varşova Zirvesi de burada yapılmıştır.
Futbol maçları için 55 bin, konserler için 75 binlik bir seyirci kapasitesi vardır.