İkinci Dünya Savaşı, 1939 ve 1945 yılları arasında yaşanan, dünya tarihinin seyrini değiştiren en büyük olaylardan biri.
Avrupa’da, bir yanda Nazi ordusunun, bir yanda Sovyet Birliği’nin arka planda ise giderek yükselen güç ABD’nin kartlarını oynadığı bir dönem. Bu süreç boyunca 80 milyona yakın insan savaşın doğrudan neden olduğu yıkım, açlık, hastalıklar ve de ölüm kampları nedeniyle hayatını kaybetti.
Acılar yarıştırılmaz. Fakat savaşın en büyük kara lekesi olarak Ölüm Kampları ve Yahudi Soykırımı kayda geçiyor. İkinci Dünya Savaşı esnasında 6 milyon Yahudi, Avrupa’nın dört bir yanına kurulmuş Toplama Kampları’nda öldürüldü.
Toplama Kamplarının Tarihi
Avrupa’nın yakın tarihinin siluetini çizen Nazi toplama kampları , 1930’ların başlarından 1940’ların ortalarına değin Nazi Almanyası’nın güttüğü “Nihai Çözüm” politikası için kurulan soykırım kamplarına deniyor.
“Nihai Çözüm” Nazi Almanyasının, Yahudi toplumunu ortadan kaldırmak amacıyla kullandıkları örtülü bir dilin ürünü. Soykırım, Toplama, İmha, Ölüm Kampı gibi farklı farklı isimlerle anılsa da hepsinin nihai amacı aynı: esir almak, işçi gücü ve toplu kıyım.
Nazi Partisi 1933 yılında yönetimi ele geçiriyor. Bu aşamadan sonra Yahudileri özellikle de Avrupa toplumundan silmeye dair sistematik çalışmalar başlıyor.
Yasalar, ekonomik kısıtlamalar ve ardından gelen apaçık katliamlar, 1940’larda Avrupa’da yaşayan 6 milyona yakın Yahudi‘nin öldürülmesi ile sonuçlanıyor. Bu, Avrupa’daki Yahudi nüfusunun üçte ikisini oluşturuyor.
Toplama Kamplarının Amacı Neydi?
Nazi Almanyası’nın Yahudiler başta olmak üzere tuttuğu milyonlarca kurbanı hapsetmek için 20.000 adet kamp kurduğu söyleniyor. Bu kamplarda kurbanlar zorla çalıştırılıyor, sistematik bir şekilde işkence görüyor, yaşlı ve sakat olanlar ise zaman kaybetmeden gaz odalarında öldürülüyor.
Ardından bu toplu katliamı saklamak amacıyla cesetler yakılıyor, soykırım izleri silinmeye, diğer ülkelerden saklanmaya çalışılıyordu.
Nazi Almanyası’nın karşı olduğu sadece Yahudiler değildi. Sovyet esirler, çingeneler, Yehova Şahitleri, eşcinseller, Sosyalist ve Sosyal Demokratlar, Nazi Almanyası’na karşı çıkan düşünce suçluları da bu imha kamplarının nüfusunu oluşturuyordu.
Bu kamplarda 7 milyon sivil Sovyet, 300 bin civarında Sırp, 500 bin civarında Çingene, 2 bin Yehova Şahidi ve binlerce düşünce suçlusu öldürüldü.
Kristal Gece (Kristallnacht)
Yahudi Soykırımı söz konusu olduğunda, sistematikleşmiş bu şiddeti başlatan Kristal Gece’den söz etmemek doğru olmaz.
9 ve 10 Kasım 1938 tarihlerinde, Almanya’nın büyük şehirlerinde gerçekleşen bu “pogrom” adını 2 gün boyunca yerle bir edilen sinagogların yerlere saçılan camlarından alır.
Kasım’ın ilk günlerinde, Alman yetkilileri çıkan bir yasa ile Almanya’da yaşayan tüm Yahudileri sınır dışı ettiğini ilan eder.
17 yaşında Polonyalı bir Yahudi olan Herschel Grynszpan’ın, 1911 yılından beri Almanya’da yaşayan anne ve babası yüz binlerce diğer Yahudi gibi Almanya ve Polonya arasında, sonradan bir soykırım kampına dönüşecek olan Zbaszyn Kasabası‘nda sıkışır.
Bunun üzerine kendisi de yasa dışı bir şekilde Paris’te yaşayan Grynszpan, Alman Büyükelçiliği’nde çalışan diplomat Ernst vom Rath’ı silahla vurur.
Bu suikastin ardından Nazi hükümet yetkilileri halkın galeyana gelmesine izin vererek, hatta onları kışkırtarak Yahudi cemaatine zarar vermelerine yönelik talimatlar yayınlar. Bu talimatlar, cemaatin evlerinin yağmalanması, sinagogların taşlanıp yakılması, cemaatin dükkan ve mülklerine geri ödenmeyecek zararlar verilmesi, tecavüz ve işkence gibi birçok olaya sebebiyet verir.
Kristal Gece ile resmi olarak temelleri atılan sistematik şiddet, hapishane ve işçi merkezleri adı altında açılan toplama kamplarının, ölüm merkezleri haline gelmesiyle zirveye ulaşır.
Avrupa’da Bulunan Toplama Kampları
Dachau Toplama Kampı – Almanya
Nazi Almanyası’nda açılan ilk toplama kampı, Dachau Toplama Kampı’dır.
Münih’in 16 kilometre kuzeybatısında yer alan eski mühimmat fabrikası arazisinde, dönemin polis şefi, Heinrich Himmler’in komutası ile açılmıştır.
Himmler’in amacı, 1933 yılında mahkumlar için özel bir alan yaratmaktı. Stadheim Hapishanesi’nden getirilen 200 kişi ile birlikte Dachau Toplama Kampı resmi olarak faaliyete başladı.
Başta siyasi esirleri hapsetmek için özel bir yer olarak kullanılsa da yıllarla birlikte gerçekleşen sistematik soykırımın tetikleyicisi oldu.
Kaynaklarda, burada 50 bine yakın insana ait mezar olduğu belirtiliyor.
Buchenwald Toplama Kampı – Almanya
Toplama kampları içerisinde en büyüğü olarak anılan Buchenwald, 1937 yılında, Weimar’da kuruldu. 1937 yılında ilk olarak erkek esirlere açılarak faaliyete başladı.
Kristal Gece’ye kadar kampta bulunanların hepsi siyasi esirlerdi. Daha sonraları planlı katliamla birlikte 10,000 civarında insan yakalanmış ve Buchenwald’a getirilmişti.
Nazi ordusundaki doktorlar ve bilim insanları, sahip olduğu yüksek nüfus sebebiyle kamp içerisinde çeşitli esirler üzerinde deneyler gerçekleştiriyordu.
Ölümcül salgın hastalıkların aşı ve tedavi çalışmalarının yanı sıra Carly Vaernet isimli Danimarkalı doktor, eşcinseller üzerinde “sözde tedavi” yöntemleri uyguluyordu.
Buchenwald, Nazi Almanyası’na iş gücü sağlamak konusunda da oldukça önemli bir toplama kampıydı. Mahkumlar maden ocaklarında, silah üretmek için mühimmat depolarında çalıştırılıyordu. Çalışamayacak durumdaki esirler, ötenazi ya da gaz verilerek öldürülüyordu.
Tam sayı bilinmese de Buchenwald’da 60 bine yakın esir öldürülmüştür.
Sachsenhausen Toplama Kampı – Almanya
Berlin’in kuzeyinde yer alan Sachsenhausen Toplama Kampı, başkent Berlin’e en yakın toplama kampıdır.
Dönemin Alman hükümetine karşı çıkan birçok Alman politikacı burada işkence görerek hayatını kaybetmiştir.
Diğer kamplara kıyasla, tamamen yeni baştan inşa edilen tek kamp olmak özelliği taşıyor. Almanya’daki diğer toplama kamplarının yönetim alanıydı.
Hitler’in baş düşmanı Stalin’in dört çocuğundan biri olan Yakov Cugaşvili de Sachsenhausen esirlerinden biriydi. Dikenli tellere doğru koşarak intihar etmeye çalışırken görevli bir asker kurşunu ile öldürüldü.
Sachsenhausen mutfağı, tutsakların çürümüş sebzeleri yemek zorunda bırakıldığı bir yerdi. Fakat mutfak duvarlarına tutsaklar tarafından çizilen karikatürler, ölümün kıyısında bile olunsa insanların bir şekilde yaşama tutunma umutlarını gösteriyor.
Terezin Toplama Kampı – Çek Cumhuriyeti
Günümüzde Çek Cumhuriyeti sınırları içerisinde yer alan kamp, 1941’den 1945 yılına kadar açık kaldı.
Gestapo’nun ele geçirmesinin ardından hemen bir gettoya dönüştürülen şehir Naziler tarafından örtülü bir şekilde “Yahudi yerleşkesi” olarak adlandırıldı. Bölge aynı zamanda Auscwitz’e gönderilen Yahudilerin bir geçiş noktasıydı.
Kamp, Çekoslovakya’dan getirilen Yahudilerin bir merkeziydi. Yahudileri daha kolay anlayabilmek adına Nazi yetkililer şehirde yaşayan ve Yahudi olmayan 7 bin kişiyi bölgeden tahliye etti.
Küçük bir alanda yüz binlerce Yahudi yaşıyordu. Bu nedenle işkencelerin yanına bir de yiyecek kıtlığı eklenince, Terezin Kampı 200 bine yakın esirin açlıktan ölmesine neden oldu. Ünlü Yahudi psikanalist ve düşünür Sigmund Freud’un kız kardeşlerinden biri de bu kampta ölmüştü.
Terezin Kampı’nın tarihi açıdan bir önemi vardır. Toplama kamplarında bir yaşama tutunma güdüsü olarak sanatla uğraşmak özellikle eski fotoğraflardan da sık sık gördüğümüz bir manzara. Trenlerle kamplara taşınan esirlerin ellerinde çaldıkları müzik aletlerini görebiliyoruz.
Terezin’de de sanat üretimi bu karanlık dönemde de olsa devam etmiş ve bu çok değerli bir şey. Skeçler, şiir resitalleri ve şarkılar ile başlayan ufak adımlar daha da ilerler. Sanat üretimi, Nazi kamplarında bir suç sayılmaz. Bunu fırsat bilen esirler toplanıp Nazilerden, bu tarz faaliyetler için izin ister ve bu izni de alırlar.
Zamanla faaliyetler o kadar artar ki bu sanat komünün başına bir haham atanır ve “Freizeitgestaltung” ismi verilen bir dernek oluşturulur. Kızıl Haç’ın denetime geleceği haberi üzerine Terezin’i yöneten Naziler bölgenin “normal” bir hayat sürdülen bir alan olduğunu kanıtlamak için bölgede kafeler, operalar, tiyatrolar açılmasını ister.
Yetkililer fırınından, operasına eksik olmayan sosyal alanlarıyla Terezin’in örnek bir getto olduğu konusunda hemfikir olur.
Terezin’de üretilen sanat eserlerine günümüzde ulaşılabiliyor. Ayrıntılı kaynağa ulaşmak için bu yazıyı okuyabilirsiniz.
Auschwitz, Birkenau Toplama Kampı – Polonya
Polonya’daki toplama kamplarının en önemlileri ve tarihin en kanlı binaları şüphesiz Aushwitz ve Birkenau’dan başkası değildir.
İşgal altındaki Polonya, yeni inşa edilen imha kampları ile birlikte Avrupa’nın dört bir yanından getirilen milyonlarca esirin son güzergahıydı.
1930’larda, Yahudi nüfusunun en yüksek oranda yaşadığı ülke Polonya ve Macaristan’dı. Konumu ve Alman işgali sebebiyle soykırımın izlerinin en büyüğü de Polonya’daki devasa toplama kampında görüldü.
Auschwitz, üç ana kamptan oluşan bir komplekstir. Auschwitz II ve Auschwitz III. Bunlar Birkenau ve Monowitz kampları olarak da anılmaktadır.
Auschwitz I, Krakow yakınlarındaki küçük şehir Oswiecim yakınlarında kuruldu. Burası eskiden Polonya ordusuna ait terk edilmiş topçu barakalarıydı. Buraya gelen esirler ilk günden itibaren, kampın sınırlarını genişletmek adına çalışmaya başladı.
Auschwitz de diğer toplama kampları gibi üç nedenle kurulmuştur: düşmanların hapsi, işçi tedariki ve zararlı komünlerin itlafı.
Kamp içerisinde esirler üzerinde diğer kamplarda da sıklıkla karşılaşılan medikal deneyler yapılıyordu. Kısırlaştırma, hipotermi deneylerinin yanı sıra bebekler, ikizler ve cüceler üzerinde yapılan kan donduran uygulamalar 20. yüzyılın ortasında Avrupa’nın göbeğinde yaşanıyordu.
Auschwitz sınırları büyüdükçe kamp içerisine yeni inşa edilmiş krematoryumlar ve gaz odaları da dahil oldu. Bugün halen, milyonlarca turist, 1 metrekarelik bu ölüm odalarını derin nefesler alarak geziyor.
Alman toplumbilimci Adorno, Auschwitz’den sonra şiir yazmanın barbarca olduğunu söylemiştir.
Bu terör bölgesinde en az 960 bin Yahudi öldürüldüğü kayıtlara geçer. Bu sayının dışında 80 bine yakın Polonyalı, 20 bin çingene, 20 bin Sovyet savaş esiri ile birlikte bu sayı 1.1 milyona yaklaşıyor.
Dikenli tellerle çevrili, köpekli bekçilerin devriye gezdiği bu ölüm kampından kaçmayı başaran da 900 civarı esir olmuş. Bunlardan biri olan Polonyalı asker Kazimierz Piechowski; 98 yıl yaşamış ve 2017 yılında Polonya’nın Gdansk şehrinde vefat etmiştir. Piechowski’nin ilginç hayatına dair İngilizce bir belgeseli buradan izleyip ilgili makaleyi buradan okuyabilirsiniz.
Auschwitz günümüzde Polonya’nın en uğrak turist noktalarından biri ve en kapsamlı anma müzesi. Alana giriş ücretsiz. Fakat eğer bir rehber eşliğinde tur isterseniz ödeme yapmanız gerekiyor. 3,5 saatlik, birçok Avrupa dilinde tur seçenekleriyle tüm alanı gezebiliyorsunuz. Aynı zamanda 6 saatlik ayrıntılı “çalışma turları” da mevcut. Bölgeye Krakow ana otobüs durağından kalkan minibüs ve otobüslerle ulaşabilirsiniz.
Sizi, soykırımın klasikleşen bir ifadesi haline gelen büyük kapı ve üzerindeki yazı karşılıyor. “Arbeit Macht Frei” yani “Çalışmak Özgürleştirir.”
Yüzlerce esirin hep birlikte yaşadığı ranzalı odalar, askerlerin odaları, farklı binalarda yer alan gaz ve ölüm odaları fiziksel olarak içerisine girebildiğiniz alanlar.
Ama söylemeliyim ki travma etkisi yaratabilecek bir alan burası. Gaz odalarında halen yanık kokusu alıyorsunuz. Klostrofobisi olan ziyaretçilerin bu dar odaları ziyaret etmemesini öneririm.
Auschwitz’de aynı zamanda büyük ölçekte fotoğraflar ve ölenlerin ardında bıraktığı eşyalar var. Bu yazıda, üst üste yığılmış binlerce bebek ayakkabısını ya da saç öbeğini görmek bilmiyorum ifade edilebilecek bir his midir.
Treblinka Toplama Kampı – Polonya
Varşova’nın kuzeydoğusunda yer alan şehir Treblinka, tek başına 1 milyon Yahudi’nin hayatının sona erdirildiği bir ölüm kampı.
1941’de bir zorunlu çalışma kampı olarak kuruluyor. Trenler, Avrupa’nın dört bir yanından bu kampa gelip insan boşaltıyor.
Esirler, bir aldatmaca olarak girişte duş tabelası asılmış gaz odalarına alınıyordu.
1942 yılında toplu katliamın izlerini silmek isteyen Alman kamp yetkilileri, Yahudi esirleri, ölüleri toplu mezarlardan çıkarmakla görevlendirdi. Mezarlardan çıkarılan ölü bedenler toplu halde yakılıyordu.
Treblinka 1942 sonbaharında toplu bir kaçışa da şahitlik etti. Yüzlerce esirin silah çalarak kaçmaya yeltendiği bu firar eyleminin ardından 300’e yakın esir kaçmayı başarsa da geri kalanlar öldürüldü.
Treblinka Kampı günümüzde bir müze olarak gezilebiliyor.
Belzec, Sobibor ve Majdanek Toplama Kampları – Polonya
Her biri Polonya’nın güneyinde yer alan bu üç kamp da Reinhardt Operasyonu’nun bir parçasıydı. Reinhardt Operasyonu, Polonyalı Yahudileri öldürmek için kullanılan bir kod isimdi.
Treblinka başta olmak üzere Belzec, Sobibor ve Majdanek Kampları da bu operasyonun adımlarıydı.
Belzec, Yahudi Soykırımı‘nın yanı sıra Çingene Soykırımı‘nın da simge yerlerinden biridir.
Sobibor Kampı, Belzec’in genişletilme çabalarının bir ürünü olarak faaliyete başlamıştır. Yahudi olmayan bazı Polonyalılar, Sovyet Yahudileri de bu kampın failleri arasındadır.
Son olarak Lublin şehir merkezine oldukça yakın olan Majdanek Toplama Kampı da günümüzde fotoğraf ve esirlerinin kişisel eşyalarının sergilendiği, anıt heykellere sahip bir müzedir.