Coğrafi keşifler ve sanayileşmeyle birlikte dünyada büyük bir küreselleşme akımı başlamış, şehirlerdeki nüfus yoğunluğu giderek artmış. İnsanlar giderek daha hızlı yaşamaya başlamış, tüketim toplumun geçişin etkileri gün geçtikçe daha çok hissedilmeye başlanmış.
İnsanların birlik içerisinde güvenle yaşamaları için tasarlanan şehirler, daha çok çalışmayı ve hızlı yaşamı destekleyen yapılar haline dönüşmüştür. Sosyalleşmenin, sıcakkanlılığın ve toplumsal güvenin yok olduğu şehirlerde insanlar yalnızca tüketmeye odaklanmış.
Bu model, küçük esnaf yerine alışveriş merkezlerini, parklar yerine otoparkları, yeşil alanlar yerine de otoyolları hayatımıza soktu. İnsanın en önemli değeri olan hayat, modern yaşamın bedeli olarak hava kirliliğiyle, trafikle, yalnızlıkla, sağlıksız yiyeceklerle en önemlisi de tüketimle yitip gitmeye mahkum kılınmış.
Popüler kültürün de beslediği bu sistem insanlara, oturup kahve içebilecekleri yarım saatleri olmadığı için kahvelerini yürürken içmelerini, sırf otobüse yetişebilmek adına yemeklerini hızlı hızlı yemelerini dayatmış. Komşularını dahi tanımayan sözde modern insana reva görülen bu sistemin sürdürülebilir olmadığı ortada.
Depresyon, kanser, kalp hastalığı gibi vakalar, ömrünü şehir hayatına sıkıştıran insanlarda sıklıkla görülmeye başlanmış. Hızlı akan yaşamın yarattığı kentler, kendine yetemediği gibi çevresindeki, hatta yüzlerce kilometre ötedeki insanları sömürmeye, doğaya zarar vermeye başlamış.
İnsanların yalnızca tüketim odaklı düşünmeleri için tasarlanan kentler, insanı doğadan uzaklaştırmış ve tek alternatif olarak sunulmuştur.
Tüketim odaklı toplumlarda insanların yaşadığı huzursuzluk, kent çağında Cittaslow akımının ortaya çıkmasını sağlamış. Cittaslow felsefesi, hayatın hangi hızda yaşanmasından zevk alınıyorsa o hızda yaşanmasını savunur.
Cittaslow hareketinin hedefi, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla teknolojinin nimetlerinden faydalanabilecek, insanların birbirleriyle sosyalleşebileceği, sağlıklı iletişim kurabilecekleri, doğayla barışık ve sürdürülebilir kentlerin hayalvari bir çözüm olmadığını kanıtlamaktır.
İçindekiler
- Cittaslow Nedir?
- Cittaslow Nasıl Olunur?
- 1) Gökçeada, Çanakkale
- 2) Akyaka, Ula, Muğla
- 3) Perşembe, Ordu
- 4) Halfeti, Şanlıurfa
- 5) Seferihisar, İzmir
- 6) Şavşat, Artvin
- 7) Taraklı, Sakarya
- 8) Eğirdir, Isparta
- 9) Gerze, Sinop
- 10) Göynük, Bolu
- 11) Mudurnu, Bolu
- 12) Uzundere, Erzurum
- 13) Vize, Kırklareli
- 14) Yalvaç, Isparta
- 15) Yenipazar, Aydın
- 16) Köyceğiz, Muğla
- 17) Ahlat, Bitlis
Cittaslow Nedir?
İtalyanca ‘şehir’ anlamına gelen ‘citta’ kelimesiyle, İngilizcede yavaş anlamına gelen ‘slow’ kelimelerinin birleşimiyle oluşan Cittaslow kavramı, hızlı olan hayata karşı yavaşı savunan ve bu uğurda çalışarak kendi felsefelerini küresel ölçekte kabul ettirmeye uğraşan bir uluslararası belediyeler topluluğudur.
Cittaslow Nasıl Olunur?
Cittaslow olabilmek için yerine getirilmesi gereken 72 kriter bulunuyor.
Yerleşik nüfusun 50 bini geçmemesi, biyoçeşitliliğin korunması, engelliler için sağlanan mimari kolaylıklar, GDO’suz ürün yetiştirilmesi, genç nüfusun istihdam edilmesi bu kriterlerden yalnızca birkaçı.
Tüm kriterleri eksiksiz sağlayan şehirlere Cittaslow sertifikası verilir fakat bu şehirler, ömür boyu bu kriterleri sağlayamayabilirler. Kriterlerde uyumsuzluk görüldüğü takdirde Cittaslow sertifikası şehirden alınır.
1) Gökçeada, Çanakkale
Türkiye’nin en büyük adası olan Gökçeada, Antik Yunan’dan itibaren yerleşimin olduğu sakin şehirlerden bir tanesi. Doğal ve tarihi güzellikleriyle hayatın sizin istediğiniz hızda aktığı Gökçeada’da yapabileceğiniz pek çok aktivite bulunuyor.
60’lı yıllarda Gökçeada’daki Rum nüfusu oldukça fazlaydı. Zaman içerisinde çeşitli sebeplerden ötürü Rumlar göç etti. Geriye ise Rum köyleri kaldı.
Gökçeada gezinizde Rum köylerini ziyaret edebilir, doğal hayatın insan yaşamına kattıklarına birebir şahitlik edebilirsiniz.
Aydıncık Plajı ve Yıldız Koyu, Gökçeada’nın adanın denize girmek için en güzel yerleri olarak kabul ediliyor. Özellikle Aydıncık Plajı, rüzgar sörfü yapmaya son derece elverişli. Yılın 10 ayı sörf yapılabilen plaja dünyanın her yerinden sporcular geliyor.
Yıldız Koyu ise Gökçeada Sualtı Milli Parkı sınırları içerisinde kalıyor. Sualtı dalışı yapmak isteyenlerin uğrak noktası olan koyda yiyecek – içecek ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz bir kafe, duş, şemsiye ve şezlonglar bulunuyor.
Yerleşik nüfus az olsa da yerli ve yabancı turistlerin göz bebeği olan Gökçeada, konaklama açısından ziyaretçisine onlarca seçenek sunuyor. Ev pansiyonculuğu sisteminin geliştiği bölgede butik otellerin sayısı da giderek artıyor. Eski taş evlerde kalarak geçmişi yeniden canlandırmak isterseniz Anemon Hotel’de konaklayabilirsiniz. Eflin Butik Otel ise Gökçeada’nın en güzel manzarasına sahip Kaleköy’de konumlanıyor.
Ege mutfağının iç ferahlatıcı lezzetlerini başarıyla sunan Gökçeada’da her şey organik. Tüm meyve ve sebzeler dalından toplanarak sofraları donatıyor. Ayrıca deniz ürünleri de günlük taze şekilde müşteriye sunuluyor. Rum kültürünün de etkisinde kalan bölgede Türk – Yunan mutfağının harmanlanmış sonuçlarını da görebilirsiniz.
Gökçeada’da gece hayat durur. Yapılabilecek en güzel aktivite sevdiklerinize sahilde yürüyerek doğanın iç gıcıklayıcı tınısını dinlemek olacaktır. Alışveriş yapmak isteyenler de yöreye özgü el yapımı ürünlerin yanı sıra dünyanın en kaliteli zeytin ağaçlarından bir tanesi olan Ladolia’dan üretilme zeytinyağı alabilirler.
Gökçeada‘ya en kolay ulaşım şekli deniz yoluyla yapılıyor. Çanakkale Limanı’ndan deniz otobüsleri, Eceabat – Kabatepe Limanı’ndan da feribotlar ve arabalı vapurlar sefer düzenliyor. Aynı zamanda adaya otobüsle de yolculuk edebilirsiniz.
2) Akyaka, Ula, Muğla
2011 senesinde Cittaslow sertifikası alan Akyaka, Türkiye’nin en huzurlu yerlerinden bir tanesi. Eski bir balıkçı kasabası olan Akyaka, doğanın nimetlerinden faydalandığı gibi, yeşil ve maviyle barış içerisinde yaşıyor.
Akyaka’yı ziyaret etmek isteyenleri oldukça sakin günler bekliyor. Mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında plajlar, koylar ve nehirler geliyor. Azmak Nehri, iki tarafı sazlıklarla kaplı, aralarında ördeklerin cıvıltılarını duyabileceğiniz göz alıcı bir tatlı su nehri.
Akyaka Plajı ise civarda denize girilebilecek en olağandışı yer. Tertemiz sularının altı kumlarla kaplı olan denizin derinliği 200 metreye kadar sığ sayılabilecek düzeyde kalıyor. Vücudunuzu buz gibi sularda dinlendirmek istiyorsanız da Çınar Plajı’nı tercih edebilirsiniz.
Akyaka konaklama açısından ziyaretçileri oldukça fazla seçenek sunuyor. Her bütçeye uygun otel, pansiyon ve butik otel bulabileceğiniz bölgede vaktini doğayla iç içe geçirmek isteyenler için de camping alanları yer alıyor. Geceliği 100 liradan başlayan konaklama seçenekleri, almak istediğiniz hizmetin kalitesini 2 – 3 bin liraya kadar çıkabiliyor.
Ege mutfağının başarılı örneklerini ziyaretçilerine sunan Akyaka’da yöreye özgü ürünlerden hazırlanan yiyecekler yiyeni adet mest ediyor. Zeytinyağlılar, mezeler, otlar, sebzeler hem yörenin kültürüne özgü şekillerde hazırlanıyor hem de tazeliğiyle sağlığınızı tehdit etmiyor.
Bodrum ve Çeşme’ye nazaran daha sakin bir gece hayatına sahip olan Akyaka, Cittaslow sertifikasının hakkını veriyor. Yine de geceyi arkadaşlarıyla birlikte, manzara eşliğinde sohbet ederek geçirmek isteyenler için pub ve barlar, gecenin belirli bir saatine kadar hizmet veriyor.
Akyaka’da tadına bakıp da hayran olduğunuz yiyecekleri beraberinizde götürmek gibi bir fırsatınız var. Yöre halkının sokaklara kurduğu tezgahlarda bölgede yetişen çeşitli otlar, zeytinyağı ve zeytinyağından yapılma yemekler, çam balı gibi doğal ve son derece taze ürünleri satın alabilirsiniz.
Akyaka‘ya gitmek için kara ve hava yolunu tercih edebilirsiniz. Kara yolu ile yapacağınız yolculuklarda şahsi aracınızı kullanabileceğiniz gibi Muğla merkeze otobüsle gelebilir, otogardan kalkan minibüslerle Akyaka’ya ulaşabilirsiniz. Hava yolunu kullanan kişiler ise Milas Havalimanı‘na indikten sonra otobüs veya taksi aracılığıyla Akyaka’ya ulaşabilirler.
Akyaka’da Gezilecek Yerler ve Akyaka’nın Plajları yazılarımıza göz atarak bu güzel beldeyle ilgili bilmeniz gereken her şeyi keşfedebilirsiniz.
3) Perşembe, Ordu
Tarihi dokusu ve doğal güzelliklerinin yanı sıra insanları, altyapısı ve daha birçok özelliğiyle Cittaslow olmayı sonuna kadar hak eden Perşembe, Kordon Tepe adı verilen doğal bir koyun eteklerinde konumlanıyor.
Perşembe ilçesinde gezilecek yerler saymakla bitmez. Ancak filmlerde görebileceğiniz ufak bir sahil yerleşkesini andıran Bellicesu, Buz gibi suları ve el değmemiş dokusuyla Aktaş Plajı, doğa sporlarına meraklı kişiler için vazgeçilmez bir yer olan, modern şehirlerde yaşayanların oksijen depolayacağı Kurşunçal Ormanları ve Şelalesi bunların başında geliyor. Ayrıca vaktiniz kalırsa Yason Burnu’na, Efirli Plajı’na ve Hoynat Adası’na gitmeyi unutmayın.
Gizli kalmış cennet köşelerden biri olan Perşembe’de konaklama için pek fazla seçenek bulunmuyor. 5 yıldızlı oteller yerine samimi bir ortam yakalayabileceğiniz butik otel ve pansiyonları tercih edebilirsiniz. Eğer doğayla barışık yaşamayı seviyorsanız, ilçenin belirli bölgelerinde çadırınızı kurup kamp yapabilirsiniz.
Cittaslow yerleşkelerin ortak bir özelliği de kendilerine özgü yemekleri doğal ve taze ürünlerle hazırlamalarıdır. Perşembe’de de sebze ve meyvenin en tazesini bulabilir, Karadeniz hamsisinin farklı kızartma şekillerinde hazırlanışını öğrenebilirsiniz. Balık sevdalıları için bulunmaz yerlerden biri olan Perşembe’de birçok alabalık çiftliği de bulunuyor.
Geceleri hayatın durduğu bölge olan Perşembe’de bar veya gece kulübü bulmak oldukça zor. En fazla kahvenizi yudumlarken arkadaşlarınızla sohbet edebileceğiniz kafeler yer alıyor. Perşembe’den kendisine hatıra bir ürün almak isteyenlerse yöreye özgü yiyeceklere yönelebilirler.
Ordu‘ya 15 kilometre uzaklıkta bulunan Perşembe ilçesine gitmek için kara ve hava yolunu tercih edebilirsiniz. Şahsi aracınızla kolaylıkla ulaşabileceğiniz bölgeye Ordu merkezden kalkan minibüsleri kullanarak da gelebilirsiniz. Hava yolunu kullanacak vatandaşlar ise Ordu – Giresun Havalimanı‘ndan kendilerini Ordu merkeze getirecek otobüsleri kullanmak zorundalar.
4) Halfeti, Şanlıurfa
2013 senesinde Cittaslow listesine kabul edilen Halfeti, Türkiye’nin olağanüstü yerleşim yerlerinden bir tanesi. Bir bölümü sular altında kalmasına rağmen halen sıra dışı güzelliklere ve eşsiz kültürel yapılara sahip.
Milattan önce 9. yüzyılda Asurlular tarafından kurulan Halfeti pek çok uygarlığa da ev sahipliği yapmış.
3 bin yıllık geçmişe sahip Halfeti’nde gidilecek ilk nokta olarak Eski Halfeti karşımıza çıkıyor. Baraj yapımının ardından ilçenin büyük bir kısmı sular altında kalsa da Ermeni taş ustaları tarafından inşa edilen evlerin sular altındaki görüntüsü insanı büyülüyor.
Milattan Önce 855 yılında inşa edilen Rum Kale ile 11173 yılında inşa edilen Aziz Neres Kilisesi mutlaka ziyaret edilmesi gereken diğer noktalar.
Halfeti’de kültür turizmi her geçen yıl katlanarak artıyor. Ziyaretçilerin keşfetmesi ve başkalarına tavsiye etmesiyle potansiyeli artan ilçede konaklamak için pek fazla seçenek bulunmuyor. Yalnızca birkaç otel ve pansiyon var, onlar da genellikle dolu oluyor. Halfeti’de kalacak yer konusunda sıkıntı yaşamak istemiyorsanız, erken rezervasyon yaptırmanızda yarar var. Gecelik fiyatlarsa 100 ile 500 TL arasında değişiyor.
Şanlıurfa’ya gelip de ne diyeceğini düşünmek, rastgele bir restorana girip ‘yemek var mı?’ diye sormakla aynı anlama geliyor. Yöreye özgü lezzetlerin misafirperverlik ile buluştuğu bölgede daha önce adını dahi duymadığınız kebapları deneyebilir, erik tavası, dolma eziği, semsek gibi lezzetlerin tadına bakabilirsiniz. Şanlıurfa Yeme İçme Rehberi‘mizi okuyarak Şanlıurfa’da yemek yiyebileceğiniz en iyi adresleri öğrenebilirsiniz.
Hem Cittaslow olması hem de tarihi dokusu sebebiyle gece hayatının sakin yaşandığı Halfeti’de güneşin batmasıyla birlikte yapılabilecek yegane aktivite, sıra gecesine iştirak etmek olacaktır. Onun dışında gece kulübü veya bar bulmak, eğlenceli müziklerle kendini dansa kaptırmak pek mümkün değil. Alışveriş içinse yerel halkın kendi elleriyle hazırladığı kebbet reçelini satın alabilirsiniz.
Halfeti’ye gitmek isteyenler genellikle kara yolunu tercih ediyor. Şanlıurfa sınırları içerisinde bulunsa da Gaziantep‘e daha yakın olan Halfeti’ye Gaziantep merkezden kalkan otobüs ve minibüslerle ulaşabilirsiniz. Şanlıurfa’dan gelecekler ise otogardan hareket eden 72 numaralı otobüsleri ya da minibüsleri kullanabilirler.
5) Seferihisar, İzmir
İzmir’in kıyı bölgesinde konumlanan Seferihisar, bölgenin en önemli turistik yerlerinden bir tanesi. Tarihi 3 bin yıl öncesine dayanan Seferihisar’da farklı medeniyetlerin izlerine rastlamak mümkün. Üstelik Türkiye’nin de ilk Cittaslow’u.
Hem deniz, kum, güneş üçlüsünün tadını çıkartacağınız hem de tarihin derinliklerine dalacağınız bir tatil istiyorsanız Seferihisar doğru tercih. Milattan Önce 1000 yıllarında inşa edildiği düşünülen Teos Antik Kenti ve kentin sembol yapılarından olan, Şarap ve Eğlence Tanrısı Dionysos’a adanmış olan Dionysos Tapınağı. Kronolojik sıralamayla geziye devam edecek olursanız da 16. yüzyılda inşa edilen Sığacık Kalesi. Bu kadar tarih yeter biraz da sahillerin tadını çıkartalım diyenler de İzmir’in en güzel plajlarından olan Akkum Plajı’nı ziyaret edebilirler.
Turizm potansiyele son yıllarda giderek yükselen Seferihisar’da yaz aylarında nüfus patlaması yaşanıyor. Otellerde erken rezervasyon yaptırmadığınız sürece boş oda bulmanız neredeyse imkansız. Ancak Türkiye’de ekonomik tatil yapabileceğiniz yerlerden biri olan ilçede, her bütçeye uygun konaklama seçeneği bulunuyor. Fiyatlar ise gittiğiniz aya ve almak istediğiniz hizmete göre değişebiliyor.
Ege’nin incisi İzmir, Ege mutfağının en başarılı örneklerinin hazırlandığı yer. Seferihisar da gerek yemekleri gerekse yemeklere konulan sebzelerin tazeliğiyle gönüllere taht kuruyor. Yöreye özgü birçok zeytinyağlıyı, mezeyi ve otlardan yapılan yemekleri afiyetle yiyebilirsiniz. Seferihisar’a kadar gelmişken taze levrek veya çipura yemeyi de unutmayın.
Seferihisar merkezde gece hayatına dair pek canlılık olmazken, Sığacık tarafından eğlence günün ilk ışıklarına kadar devam ediyor. Canlı müzik yapan barlardan gece kulüplerine, fasıl restoranlardan publara kadar her zevke uygun mekanı Sığacık’ta bulabilirsiniz. Alışveriş için de bin bir çeşit meyveden, yöre halkı tarafından hazırlanan reçelleri tercih edebilir, her kahvaltıda burnunuzda ve damağınızda Seferihisar’ın aromatik tadını hissedebilirsiniz.
Seferihisar‘a gitmek için kara ve hava yolunu kullanabilirsiniz. Kara yolunu kullanacak ziyaretçiler için şehir merkezinden belirli saatlerde dolmuş ve otobüsler kalkıyor. Hava yoluyla seyahat edecekler ise yine havalimanından kalkan dolmuş ve minibüslere binebilirsiniz.
6) Şavşat, Artvin
Türkiye’nin 10. sakin şehri olma özelliğine sahip Şavşat’ın nüfusunun büyük çoğunluğunu Ahıska kökenli Kıpçak Türkleri oluşturuyor.
Tarım ve sanayinin pek fazla gelişmemesinden ötürü ilçenin turizm potansiyeline yönelik çalışmalar yapılıyor. Tarihi Milattan Önce 900’lere dayanan Şavşat, doğal ve tarihi güzellikler açısından adet bir cennet.
Türkiye’de kamp yapabileceğiniz en ideal yerlerden biri olan Şavşat’ı yaşamak, bölgeye hakim olmak isteyenlerin en azından 5 günü ilçede harcaması gerekiyor.
Bölgede gezilecek onlarca doğal ve tarihi güzellik bulunuyor. Bunların başında Sahara Karagöl Milli Parkı, Şavşat Karagöl, Yavuzköy, Şavşat Satlel Kalesi, Şavşat Evi, Çam Geçidi, Tibeti Kilisesi ve Aşağıkoyunlu Köyü geliyor.
Bazgiret adıyla bilinen Maden Köyü ise gerek samimi insanları gerekse bitki örtüsünün uyumluluğu sayesinde dört mevsim kamp yapmaya uygundur.
Şavşat, geleneksel lezzetleriyle tanınmış olup, bir yiyenin bir daha yediği lezzetleri ziyaretçilerine sunuyor. Bal veya pekmez üzerine eritilmiş tereyağı dökülerek hazırlanan Zülbiyet’in yanı sıra Peynir Borani, Cadi ve Kete mutlaka denemeniz gereken tatlar arasında yer alıyor.
Güneş batınca hayatın durduğu yerlerden biri olan Şavşat’ta geceleri bitki ve hayvanların sesinden başka ses olmuyor. Geceleri kısa mesafeli yürüyüşler yapabileceğiniz bölge yine de tehlikeli yaban hayvanlarıyla karşılaşma ihtimaliniz bulunuyor. Alışveriş içinse AVM’leri, büyük pazarları unutun. Yöre halkının kendi elleriyle hazırladığı yemeklerin yanı sıra ufak hediyelik süs eşyalarını satın alabilirsiniz.
Şavşat’a gitmek için kullanabileceğiniz iki farklı ulaşım seçeneği bulunuyor. Bunlardan ilki kara yoluyla ulaşım. Artvin merkezden ve belirli ilçelerden Şavşat’a minibüsler kalkıyor. Şavşat’tan da civar köylerin birçoğuna toplu taşıma bulabilirsiniz. Uçakla gitmek isteyenlerin Kars Havalimanı’na iniş yaptıktan sonra Artvin merkeze gelmeleri gerekiyor. Oradan yine minibüslerle gitmek istedikleri yere rahatlıkla ulaşabilirler.
7) Taraklı, Sakarya
Tarihin doğayla iç içe yaşadığı Taraklı, Türkiye’nin sakin şehirlerinden bir tanesidir. 19. yüzyıldan kalma evleriyle meşhur olan kentin dokusu ziyaretçileri başka bir dünyanın içine sürüklüyor. 1. derece SİT alanı olduğu için civardaki basit bir yapıya çivi dahi çakmak yasaktır.
Tarihin doğayla buluştuğu bölge, tarihe tanıklık etmek isteyenlere farklı fırsatlar sunuyor. Küçük bir kasaba olmasına karşın gezip görebileceğiniz pek çok tarihi eser bulunuyor. Yunus Paşa Camii, Tarihi Hamam, Tarihi Han, Su Değirmeni ve Hisar Tepesi’ndeki kalıntılar bunlardan yalnızca birkaçı. Ayrıca, Osmanlı kültürüne ait hoş bir hikayesi olan 700 yıllık çınar ağacını da ziyaret edebilirsiniz. Osmanlı döneminde fethedilen yerlere çınar ağacı dikilirmiş. Bu koşullarda çınar ağacının da 1293 yılında dikildiği tahmin ediliyor.
Taraklı küçük bir ilçe olduğu için 5 yıldızlı otellerin konforunu bulamayabilirsiniz. Onun yerine tarihi konakların restore edilerek pansiyon ve otel olarak hizmet verdiği yapıları bulabilirsiniz. Fiyatlar da gecelik 150 TL’den başlayıp, verilen hizmetin kalitesine göre artıyor.
Taraklı, kendine has yemekleriyle ön plana çıkmasa da dilediğiniz yemeği rahatlıkla bulabilirsiniz. Bölgede keşkek ve nohutlu et yemeğinin başarılı örnekleri hazırlanırken, üzerine tatlı olarak köpük tatlısı ya da uhut helvasını tercih edebilirsiniz.
Karanlık bastırınca hayatın durduğu bir yer olan Taraklı, gece hayatından hızlı beklentileri olanların isteklerini karşılamıyor. Yapılabilecek tek aktivite, kafelerin birinde arkadaşlarınızla muhabbet ederken çay – kahve içmek olacaktır. Alışveriş için de pek fazla seçenek bulunmuyor. Dilerseniz, bölgedeki birkaç hediyelik eşyacıdan size hatıra kalacak ufak, basit bir ürün satın alabilirsiniz.
İstanbul’dan arabayla 2.5 saatlik mesafede bulunan Taraklı’ya şahsi aracıyla gitmek isteyenler, Sapanca Sapağı’nı geçtikten sonra Bilecik yönüne dönmeli, devamında da 20 – 30 kilometre kadar ilerlemeleri gerekiyor. Otobüsle yolculuk edecekler ise Bolu – Göynük otobüslerini kullanarak Taraklı’ya ulaşabilirler.
8) Eğirdir, Isparta
Isparta’nın en sakin ilçesi olan Eğirdir, şehrin turizm gelirlerinin de büyük bir bölümünü karşılıyor. Doğanın güzellikleriyle tarihin izlerinin buluştuğu yer olan Eğirdir’de hem gezilecek yerler hem de yapılacak aktiviteler saymakla bitmiyor.
İlk gezilecek yer, adından da anlaşılacağı üzere Eğirdir Gölü. Türkiye’nin 4. büyük tatlı su gölü olan Eğirdir’de su sporları, balıkçılık, yüzme, trekking, rüzgar sörfü, yamaç paraşütü gibi birçok aktivite yapılabiliyor.
Sırada Yeşil Ada ve Can Ada var. Türk ve Rumların uzun yıllar kardeşçe yaşadığı yörenin en çok ziyaretçi çeken yeri ise 19. yüzyılda Rumlar tarafından inşa edilen Aya Stefanos Kilisesi.
Can Ada’nın özelliği ise 1933 yılında Atatürk’ün Eğirdir’i ziyareti sırasında Atatürk’e hediye edilmiş olması. Bölgede gezip görebileceğiniz diğer yerler ise; Mavi Bayraklı Altınkum Plajı, 14. yüzyılda inşa edilen Hızırbey Camii, yapım tarihi bilinmese de en az 800 yıllık olan Eğirdir Kalesi, 13. yüzyılda Selçuklular tarafından inşa edilen Eğirdir Kervansarayı, Kovada Gölü Milli Parkı, Malos Antik Kenti, Parlais Antik Kenti ve Prostanna Antik Kenti.
Eğirdir, turizm açısından son derece gelişmiş olduğu için ziyaretçiler için de her türlü imkan düşünülmüş. Bunların başında da konaklama seçenekleri geliyor. Bölgede 5 yıldızlı otelden pansiyonlara, ufak butik otellerden göl kıyısındaki bungalovlara hatta camping alanlarına kadar konaklanabilecek pek çok seçenek bulunuyor. Fiyatlar da kalacağınız yere ve gittiğiniz tarihe göre değişkenlik gösteriyor.
Onca yeri gezdikten sonra insan haliyle acıkıyor. Eğirdir’de de yöresel lezzetlerin tadına bakmak istiyor fakat, bölgenin kendisine has özel pek fazla yemeği bulunmuyor. Eğirdir Gölü’nün nimetlerinden yararlanan yerel halk, balık konusunda uzmanlaşmış. Bu nedenle, hazır gitmişken göl levreği ile sazan balığını tercih edebilirsiniz. Ayrıca dünyaya ihraç edilen göl kerevitlerinin güveçte hazırlandığı yemeğin tadını bir daha aklınızdan silemeyebilirsiniz.
Turizm potansiyelinin açığa çıkmasıyla birlikte ziyaretçi sayısında gözle görülür artış olan Eğirdir’de gece hayatı da yavaş yavaş canlanmaya başladı. Elbette Bodrum veya Çeşme gibi sabahın ilk ışıklarına kadar süren dans partileri düzenlenmese de çıkıp stres atabileceğiniz Türkü evleri, kafeler, barlar hizmet veriyor.
Alışveriş yapmak isteyenlerse hediyelik eşya dükkanlarından hatıra bulabilirler. Tabii buraya kadar gelmişken sadece 50 kalori içeren Eğirdir elmasından kilo kilo almayı unutmayın. Sahil taraflarında satılan gül ve gül ürünlerini de kendinize veya sevdiklerinize satın alabilirsiniz.
Eğirdir’e şahsi aracıyla gelmek isteyenler Isparta – Konya – Adana otoyolunu kullanabilirler. İzmir -Aydın demiryolu da Eğirdir’e kadar uzansa da şuan için herhangi bir sefer düzenlenmiyor. Otobüsle seyahat edecekler, Isparta merkeze geldikten sonra Eğirdir yönünde hareket eden otobüs veya minibüslere binebilirler.
9) Gerze, Sinop
Milattan Önce 1400 yılına dayanan tarihiyle Gerze, kültürel mirasın korunarak doğayla harmanlandığı Cittaslow’lardan bir tanesi. Yıllar boyu birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan bölgede tarihe tanıklık edebileceğiniz onlarca yapı, yeşilin her tonunu görebileceğiniz doğal güzellikler yer alıyor.
Gerze’de ilk durak noktası Çeçe Sultan Türbesi. 1071’de Malazgirt’in fethiyle birlikte Horasan’dan gelen Çeçe Sultan günümüzün Gerze topraklarına yerleşmiştir. Kendisinin ve çocuklarının mezarı da burada yer almaktadır. Yakup Ağa Konağı ile Gerze Feneri de 20. yüzyılda inşa edilen diğer tarihi yapılardır. Bölgenin huzur kaynağı olan Saklıköy Şelalesi, yüzlerce kelebek çeşidine de ev sahipliği yapıyor. Bölgede ziyaret edebileceğiniz diğer yerler ise Yangın Evleri ve Acısu Çeşmesi.
Gerze’de pek fazla konaklama seçeneği bulunmasa da gelen ziyaretçileri karşılayabilecek kadar otel ve pansiyon bulunuyor. Karadeniz’in hırçın sularını seyre dalabileceğiniz yerlerde konumlanan otel ve pansiyonların fiyatları ise, 100 ile 300 TL arasında değişiyor. Fiyatlar, gitmek istediğiniz tarihe göre değişkenlik gösterebilir.
Gerze, Karadeniz mutfağının geniş yelpazesine sahip ürünleriyle ziyaretçisine doyumsuz tatlar sunarken, yöresel yemekleriyle de hafızalara kazınıyor. Cevizli mantı, Nokul, Tirit ve Gerze Pidesi mutlaka denemeniz gereken lezzetler arasında yer alıyor. Ayrıca, sabahın ilk ışıklarıyla beraber fırından yayılan yeni pişmiş Gerze simidiyle kahvaltınızı yapabilirsiniz.
Gerze, gece hayatının dibine kadar yaşandığı yerlerden biri olmasa da kısıtlı ihtiyacı karşılayabilecek düzeyde kafe ve barlara ev sahipliği yapıyor. Bazı gecelerde canlı müzik yapılan bu mekanlarda sevdiklerinizle keyifli vakit geçirebilirsiniz. Yanında bir hatıra götürmek isteyen ziyaretçiler, yerel halkın kurduğu stantlardan çeşitli hediyelik eşya ürünleri satın alabilirler. Küçük bir ilçe olmasına karşın alışveriş tutkunları için bölgede AVM dahi bulunuyor.
Gerze’ye gitmek isteyenler için iki farklı alternatif bulunuyor; kara ve hava yolu. Kara yolunu tercih edecekler şahsi araçlarıyla seyahat edebilecekleri gibi Sinop il merkezinden kalkan Gerze otobüslerini de kullanabilirler. Uçakla gelmek isteyen ziyaretçiler ise Sinop Havalimanı‘na indikten sonra il merkezine gelmeliler. Oradan da otobüslerle Gerze’ye ulaşabilirler.
Sinop’ta gezilecek tüm yerler için linkteki yazıyı okuayabilirsiniz.
10) Göynük, Bolu
Mimari açıdan oldukça zengin bir kültüre sahip olan Göynük, yıllar boyu farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış.
Geçmişten günümüze uzanan tarihi yapıları, doğal güzellikleri ve yerine getirdiği cittaslow kriterleriyle Göynük, mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler arasındadır. Ayrıca, ilçenin bütün yerleşim bölgesi SİT alanıdır.
Tarihle iç içe yaşayan Göynük’te dolaşmak, tozlu rafları karıştırarak geçmişi yeniden keşfetmeye benziyor. 14. yüzyılda inşa edilen Gazi Süleyman Paşa Camii ile Gazi Süleyman Paşa Hamamı mutlaka görülmesi gereken tarihi eserler. Ayrıca, 15. yüzyılda yapılan Akşemseddin Hazretleri Türbesi, altıgen yapısıyla dikkat çekiyor. Cumhuriyet’in ilan edildiği yıl inşa edilen Zafer Kulesi ise Göynük’ün simgesi olarak kabul ediliyor. Tarih kokusundan sıkılıp kendinizi yeşille buluşturmak isterseniz de Sünnet Gölü ve Çubuk Gölü sizleri bekliyor.
Göynük, turizm potansiyeli yüksek olsa da insanlar tarafından henüz keşfedilmemiş, popüler kültürle tanışmamış bir bölge. Bu nedenle yılın belirli zamanları haricinde çok fazla doluluk yaşanmıyor. Bölgede çeşitlilik çok olsa da konaklama alanı kısıtlı. Otel, pansiyon, konuk evi, butik otel ve doğal yaşam merkezi gibi konaklama alanları bulunuyor fakat sayıları oldukça az. Fiyatlar da gidilecek tarih ve kalacağınız yere göre 200 ile 2000 TL arasında değişiyor.
Yalnızca Türkiye’ye değil dünyaya adlarını duyurmuş olan Bolulu ustalar, ziyaretçileri yemekleriyle kendilerine hayran bırakıyor. Bolu’daki çeşitlilik o kadar fazla ki, yemekler dahi şehre göre değil ilçeye göre ayrılıyor. Örneğin; Abant bölgesine özgü Abant Kebabı, Yedigöller’e özgü Yedigöller kebabı, Mengen’e özgü Mengen pilavı olsa da bu yemekleri Göynük’te de yiyebiliyorsunuz. Bir de ovmaç çorbaları var ki yaz – kış fark etmeden kase kase içiliyor.
Göynük’te gece hayatı, salyangoz kadar hızlı akıyor. Güneş battıktan sonra sokaklar in cin top oynamaya başlıyor. En fazla kafede arkadaşlarınızla oturup sohbet edebilirsiniz. Alışveriş tutkunları içinse çok fazla seçenek sunuyor. Bolu Şekerleme’sinden tutun da köpük helvasına kadar yöreye özgü onlarca çeşit yiyecek bulabilirken, yine yerel halkın el işi dokumalarından satın alabilirsiniz.
Göynük’e gitmek için iki alternatifiniz var; hava yolu ve kara yolu. Hava yolunu tercih edecek olanlar Cengiz Topel Havaalanı’ndan Bolu merkeze oradan da otobüsle Göynük’e seyahat edebilirler. Otobüsle de aynı şekilde Bolu otogarından kalkan minibüs veya otobüslere binebilirsiniz.
11) Mudurnu, Bolu
Ahilik kültürünün hayat bulduğu Mudurnu’da adım attığınız her yer tarih kokuyor. Bolu’da bulunan ikinci cittaslow olan Mudurnu, kültürüyle, yemekleriyle, insanıyla ve doğasıyla insanı kucaklaşmaya davet ediyor.
Kaldırımları tarih kokan ilçede gezilecek ilk yer UNESCO Geçici Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Orta Çarşı. Ardından 14. yüzyılda inşa edilmiş Yıldırım Beyazıt Camii ile 16. yüzyılda inşa edilmiş olan Kanuni Sultan Süleyman Camii’ni ziyaret edebilirsiniz. Gezebileceğiniz diğer yerler ise; Saat Kulesi, Keyvanlar Konağı, Tekkeliler Konağı ve Mudurnu’yla özdeşleşen Pertev Naili Boratav’ın sonradan müzeleştirilen evi.
Mudurnu’ya gelenleri rahat ettirmek adına birçok otel ve pansiyon hizmet veriyor. Her bütçeye uygun konaklama seçenekleri arasında tarihle iç içe konaklar da ziyaretçilerini ağırlıyor. Fiyatlar ise 100 TL’den başlayıp 3 bin TL’ye kadar çıkabiliyor.
Mudurnu denilince akla ilk olarak tavuk gelse de yöresel yemekleriyle tüm dünyayı kendine hayran bırakmış bir bölgeye. Bolu’ya özgü yemeklerin en leziz örneklerini bulabileceğiniz Mudurnu’da ovmaç çorbası, kaşık sapı, kızılcık çorbası, bombay fasulyeden güveç ve cevizli ekmek, mutlaka denemeniz gereken tatların başında geliyor.
Gece hayatın durduğu bölgelerden olan Mudurnu’da dostlarınızla oturup laflayabileceğiniz birkaç kafe ve pub dışında başka mekan bulunmuyor. Alışveriş yapacaklar ise, yöreye özgü lezzetleri, yerel halkın kurdukları stantlarda uygun fiyata bulabilirsiniz. Ayrıca iğne oyası ve sazlardan yapılma hediyelik eşyaları da hatıra niyetine alabilirsiniz.
İstanbul, Ankara, Bursa, Eskişehir gibi büyük şehirlere yakın olmasından dolayı Mudurnu‘ya en kolay kara yoluyla ulaşım sağlanıyor. Bulunduğunuz yerden otobüse bindiğiniz takdirde Bolu otogara ulaşabilir, oradan da minibüs veya otobüse atlayarak 45 dakikada Mudurnu’ya gidebilirsiniz.
12) Uzundere, Erzurum
Erzurum’un en sakin ilçesi olan Uzundere’de yerleşim yerleri orman ve dağın arasına yapılmıştır. Bir yanda heybetli dağlar, diğer yanda yeşilden seslerle Uzundere, hem nefesinizi hem de ufkunuzu açma imkanı sunuyor.
Uzundere’de tarih, doğayla eşdeğer ilerliyor. Orta Camii ile 10 yüzyılda inşa edilen Öşki Kilisesi, minik ilçenin tarihi yapılarıdır. Tortum Gölü ile 48 metre yüksekliğe sahip dünyanın en büyük üçüncü şelalesi olan Tortum Şelalesi ise görenleri adeta büyülüyor.
Oldukça küçük bir alan üzerine kurulu olan Uzundere, dış dünyaya kapalı bir yaşam biçimine sahiptir. Ziyaretçisi az olan bu ilçede konaklama seçenekleri de oldukça az. Birkaç otel, pansiyon veya konukevi dışında konaklanabilecek herhangi bir yer bulunuyor. Fakat doğa meraklıları yılın sıcak aylarında orman içerisine kamp kurabilirler.
Geceleri Uzundere sessizliğe gömülüyor. Ormandan gelen cıvıltılar dışında 1 – 2 adet kafenin hizmet verdiği ilçede geceleri yapılabilecek tek aktivite çay – kahve içip sohbet etmek. Alışveriş için de oldukça kısıtlı imkanlara sahip olan bölgeden hatıra niyetine birkaç parça eşya satın alabilirsiniz.
Erzurum‘un merkezine 84 kilometre mesafede bulunan Uzundere’ye gitmek için kara yolu veya hava yolunu tercih edebilirsiniz. Kara yolu için, il merkezine geldikten sonra Uzundere otobüslerini kullanmanız gerekiyor. Hava yolunu tercih edenler de il merkezine geldikten sonra aynı yöntemi izleyebilirler.
13) Vize, Kırklareli
Trakya’nın güzide ilçelerinden bir tanesi olan Vize, gerek tarihi dokusuyla gerekse doğal güzellikleriyle ziyaretçiler tarafından tam not alıyor.
Türkiye’de kültür çeşitliliğinin en yoğun yaşadığı bölgelerden olan Vize, misafirperver yöre halkıyla insana evindeymiş hissi yaşatıyor.
Bölgenin en önemli tarihi yapılarından olan Odean Antik Tiyatrosu’nda Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine ait eserleri görebilirsiniz. 6. yüzyılda Justinten döneme ait Küçük Ayasofya Kilisesi inşa edilmiş. Günümüzde Gazi Süleyman Paşa Camii olarak da biliniyor. Asmakayalar Mağara Manastırları ise 9. yüzyılda Bizanslılar tarafından karstik yapıdaki mağaraların insan eliyle düzenlenmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Bölgede görülmesi gereken diğer yerler ise; Ayayorgi Kilisesi, Aya Nikola Manastırı, Vize Kalesi, Çingene Kalesi ve Tümüslüslerdir.
Turizm potansiyeli oldukça yüksek Vize’de konaklamak isteyen ziyaretçilerin erken rezervasyon yapmalarından yarar var. Sezonun oldukça yoğun geçtiği dönemde, bölgede hizmet veren otel ve pansiyonlarda boş oda bulabilmek neredeyse imkansız. Her bütçeye uygun konaklama seçeneği bulunan Vize’de fiyatlar ise 100 ile 2 bin TL arasında değişiyor.
Hem denize kıyısı olmasından hem de hayvancılıkla uğraşılmasından dolayı deniz mahsulleri, et ve süt ürünleri fazlaca tüketiliyor. Köfte, keşkek, zerde gibi lezzetler çoğu restoranın menüsünde yerini alırken, yöreye özgü lezzetlerden plaska, kaymaniçe, çoban böreği ve kalın kıyıyı mutlaka denemelisiniz. Bunların dışında deniz ürünü olarak da palamut ve torik oldukça yaygın tüketiliyor.
Vize’de gece hayatı, çoğu kıyı bölgesine nazaran daha yavaş yaşanıyor. Civarda bulunan birkaç kafe ve pub dışında bar kültürü olmayan Vize’de bir şeyler içip sevdiklerinizle hoş vakit geçirebilirsiniz. Alışveriş açısından, yöresel lezzetler, yerel halkın kurduğu stant ve pazarlarda ziyaretçiyle buluşuyor. Bunların dışında, hediyelik eşya satın almak isteyenler için mis sabunu ile aynalı süpürge Vize’den hatıra olarak alınabilecek ürünler.
Kırklareli merkeze 56 kilometre uzaklıkta bulunan Vize’ye gitmek için şehir merkezinden kalkan otobüsleri kullanabilirsiniz. Tabii öncesinde Kırklareli‘ne ulaşmak için otobüs veya uçaktan herhangi birini seçmeniz gerekiyor.
14) Yalvaç, Isparta
Tarihi Milattan Önce 3. yüzyıla dayanan bölge, birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Kültürel çeşitliliğin tarihi eserlere yansımasıyla günümüz insanı için keşfedilmeye değer yeni yerler ortaya çıkmıştır.
Yalvaç’a adım atar atmaz gidilmesi gereken ilk yer Antiocheia Antik Kenti. Ardından, antik kente 5 kilometre mesafede bulunan Men Kutsal Alanı’nı ziyaret edebilirsiniz. 3. yüzyılda inşa edilen S.Y. Paul Kilisesi ile İmparator Augustus’un ölümünden sonra yapılan Augustus Tapınağı, Yalvaç’ın en önemli tarihi eserleridir. Ayrıca 800 yıllık çınar ağacına ev sahipliği yapan Çınaraltı’nda oturup dinlenmek, yörenin olmazsa olmazıdır. Yalvaç’ın tarihi dokusunu daha yakından tanımak isteyenler ise bölgede yapılan araştırmalardan elde edilen fosil ve kalıntıların sergilendiği Yalvaç Müzesi’ni ziyaret edebilirler.
Yalvaç merkezde pek fazla konaklama seçeneği bulunmuyor. Bu nedenle erken rezervasyon yaptırmakta yarar var. Merkeze 20 ile 50 kilometre arası uzaklıkta ise pek çok otel ve pansiyon hizmet veriyor. Yoğun aylarda oda bulmakta zorlanırsanız, bu işletmelerden birini tercih edebilirsiniz. Fiyatlar kalacağınız yapının verdiği hizmete ve ziyaret tarihinize göre değişse de gecelik ortalama 200 TL.
Her damak tadına uygun yiyeceği bulabileceğiniz Yalvaç’ta en çok yöresel yemekler tercih ediliyor. Top tarhana, oğmaç ya da irmik çorbasıyla başlanılan yemek, fırın kebabı, tandır kebabı, şalgam aşı ve oturtma ile devam ediyor. Tatlı olarak da menüde kaymaklı kadayıf, lorlu güllaç, irmik helvası ve kabak tatlısı bulunuyor.
Gece hayatının son derece yavaş aktığı Yalvaç’ta en fazla bulabileceğiniz, gece yarısına kadar hizmet veren kafeler olacaktır. Bunun dışında alışveriş meraklıları ise gülden yapılma birçok ürünle karşılaşacakları için şaşırabilirler. Lokum, reçel, krem, parfüm hatta gül kokan seccade bile satılıyor. Ayrıca, geleneksel el sanatları ürünlerinin satıldığı Kütür Sitesi’ni ziyaret edebilirsiniz.
Şehir merkezine ortalama 100 kilometre mesafede bulunan Yalvaç’a gitmek için kent merkezinden hareket eden otobüsleri kullanabilirsiniz. Bulunduğunuz yerden otobüse binerseniz Isparta otogara, uçağa binerseniz de Isparta Süleyman Demirel Havalimanı‘na ulaşırsınız. Havalimanından yine otobüsle kent merkezine gidebilirsiniz.
15) Yenipazar, Aydın
Aydın’ın en küçük ilçelerinden biri olan Yenipazar, tarihi ve doğal güzellikleriyle ön plana çıkıyor. Bu kadar küçük bir alan üzerinde tarihin böylesine bir etki göstermesi, ilk yerleşimin Milattan Önce 7. yüzyılda yapılmasına dayanıyor.
Donduran Kalesi adıyla da bilinen Beyler Kalesi, görülmesi gereken tarihi yapılardan biri. Yapımında moloz taş, mermer ve tuğla kullanılmış. Alhan Hamamı ile Yörük Ali Efe Müzesi de ziyaret edilebilecek diğer yapılar… Doğayla baş başa kalan ziyaretçiler ise Yenipazar Dip Gölü’nü tercih edebilirler.
5 yıldızlı oteller yerine butik otel, pansiyon ve konuk evi kültürünün geliştiği Yenipazar’da her bütçeye uygun konaklama seçeneği bulunuyor. En yaygın olarak pansiyonlar tercih ediliyor. Fiyatlar da sezondaki yoğunluğa göre 80 ile 300 TL arasında değişiyor.
Yenipazar’da yöreye özgü pideler herkesin denemesi gereken bir lezzet. Ayrıca, hazır gelmişken dağma, cazdırma, gama, incir tatlısı, çakal çömel, koca karı gerdanı, paşa böreği, topalak gibi yerel tatları da deneyebilirsiniz.
Gece hayatı denilince Aydın’da akla gelen son yer olan Yenipazar’da birkaç kafe dışında hizmet veren işletme bulmak son derece zor. Alışveriş meraklılar içinse özellikle yöresel tatlara bayılan kişiler için ilçe merkezinde kurulan pazarlar adeta bir cennet. Zeytinyağı, incir ve bal listenin başında yer alıyor.
Aydın merkeze 41 kilometre mesafede konumlanan Yenipazar’a gitmek için kent merkezinden kalkan otobüsleri kullanabilirsiniz. Kara yoluyla kent merkezine ulaşmak isteyenler, bulundukları yerden otobüse binebilirler. Uçakla gelecekler ise havalimanından otobüse binerek önce kent merkezine oradan da yine otobüse binerek Yenipazar’a gidebilirler.
16) Köyceğiz, Muğla
Milattan Önce 3400’lere uzanan tarihiyle onlarca farklı uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Köyceğiz, yalnızca tarihsel önemiyle değil, doğal güzellikleriyle de ön plana çıkıyor. Yemyeşil dokusu ve tertemiz sularıyla Köyceğiz, tek kelimeyle insanın gönlünde taht kuruyor.
Kaunos Antik Kenti, rotasını Köyceğiz’e çevirenlerin ilk durak noktası şüphesiz. Esasında bir liman kenti olsa da zamanla alüvyon dolmasıyla bu özelliğini yitirmiş. Şifa merkezi Sultaniye Kaplıcası ise suyun 39 derece sabitlendiği, iki bin yıllık kaplıcadır. Kalsiyum, sülfat, klorür ve radon açısından zengin olan kaplıca suları, cilt hastalıklarına ve siyatiğe iyi geliyor. Köyceğiz Yuvarlakçay ve Köyceğiz Gölü ziyaret edilebilecek diğer güzellikler.
Konaklama açısından oldukça zengin bir çeşitliliğe sahip Köyceğiz’de oteller, pansiyonlar, butik oteller, camping alanları ve konuk evleri bulunuyor. Her bütçeye uygun seçeneği sahip bölgede fiyatlar 100 TL ile 2 bin TL arasında değişirken, doğaseverler için en doğru tercih genelde kamp yapmak oluyor.
Ege mutfağının en başarılı örneklerini deneyebileceğiniz Köyceğiz’de restoranlar da en leziz yemeklerini müşterileri için hazırlıyor. Deniz ürünleri, mezeler, zeytinyağlılar ve sebze ağırlıklı yemekler arasından gönül rahatlığıyla dilediğinizi deneyebilirsiniz.
Diğer cittaslowlara nazaran daha hareketli bir gece hayatına sahip olan Köyceğiz’de yelpaze oldukça geniş. Bar, gece kulübü, pub ve meyhanelerin yaşattığı geceyi dilediğiniz yerde bitirebilirsiniz. Sahillerde ateş yakıp şarkı söyleyen gençlere de eşlik edebilirsiniz. Köyceğiz’e gelip de hatıra almadan dönmek istemeyenler için yerel halkın el işi ürünlerini tercih edebilir; ayrıca, yöresel pazarlarda tamamı el yapımı, doğal ve organik yiyecekleri bulabilirsiniz.
Köyceğiz‘e gitmek için tercih edilebilecek en iyi yöntem uçak. Dalaman Havalimanı‘na 27 kilometre mesafede bulunan Köyceğiz’e havalimanından kalkan otobüslerle ulaşabilirsiniz. Otobüsle seyahat edecekler de kent merkezinden kalkan minibüsleri kullanabilirler.
17) Ahlat, Bitlis
Tarihi son derece zengin olan Ahlat, Van Gölü kıyısında bulunmasından kaynaklı biyoçeşitliliği oldukça fazla olan bir ilçe. Tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Ahlat, tahrip edilse de günümüze kadar ulaşmayı başaran çok fazla tarihi eser bulunuyor.
Ahlat’ın turizm merkezi haline gelmiş başlıca eser olan Selçuklu Mezarlığı’nda üzeri işlemeli 8 bin 200 adet mezar taşı bulunuyor. İki kısımdan oluşan mezarlıkta 60 bin kişinin yattığı rivayet ediliyor. Tunç Çağı’ndan Osmanlı Dönemi’ne kadar ait eserleri bulabileceğiniz Ahlat Müzesi ise gezinin ikinci rotasını oluşturuyor. Bunlara ek olarak Çifte Kümbet ile Emir Bayındır Kümbeti ve Camii’ni ziyaret edebilirsiniz.
Konaklama açısından ziyaretçisine geniş bir yelpaze sunan Ahlat’ta her bütçeye uygun otel veya pansiyon bulunuyor. Sezona ve verdiği hizmete göre fiyatlar değişse de ortalama 100 ile 800 TL arasında boş oda kiralamanız mümkün.
Bitlis mutfağının büyük bir bölümünü etli yemekler oluşturur. Keçi etinden yapılma büryan kebabı en meşhur yemektir. Ciğer taplemesi (ciğer köftesi), etli keşkek ve bitlis köftesi deneyebileceğiniz diğer etli yemeklerdir. Ayrıca hazır Ahlat’a kadar gelmişken avşor çorbasını içmeden dönmeyin.
Ahlat’ta geceleri hayat durma noktasına gelir. Takılabileceğiniz tek yer gece yarısını kadar açık olan kafelerdir. Alışveriş açısından ziyaretçisine çeşitlilik sunan Ahlat’ın Hizan fındığı ile Adilcevaz cevizi meşhurdur. Envaiçeşit peynirden damak tadınıza en uygun olanı da gittiğiniz yerde yemek için alabilirsiniz. Kalıcı bir ürün isteyenler kök boyasından yapılma kilimler, çömlekler ve meşhur Ahlat bastonlarından satın alabilirler.
Ahlat’a gitmek için hava, kara ve deniz yolunu kullanabilirsiniz. Uçakla gelecek olanlar Muş Havalimanı’na inip direkt olarak Ahlat’a geçebilirler. Van Ferit Melen Havalimanı‘na gidenler ise önce Bitlis merkeze oradan da otobüsle Ahlat’a ulaşabilirler. Otobüs yolculuğunu seçenler ise Bitlis merkeze geldikten sonra yine otobüsle Ahlat’a gidebilirler. Ayrıca, Ankara’dan tren ile Tatvan’a gelip buradan da kara yoluyla Ahlat’a geçebilirsiniz.