Türkiye’de Kutlanan Bahar Bayramları

0
826

Kış mevsiminin ardından ilkbaharın gelmesi ile birlikte hepimiz doğa gibi yeniden canlanmaya başlıyoruz. Yürürken her yerde karşımıza çıkan baharın müjdecisi olan çiçekler hem güzel görüntüsü hem de mis gibi kokularıyla bizleri mest ediyor. 

Bizler de bu yazımızda baharın gelişi şerefine kutladığımız bahar bayramlarından bahsedeceğiz. Şimdiden hepinize mutlu bir bahar dileriz. Bahar bayramları ile ilgili daha fazla bilgi için Dünyada Kutlanan Bahar Bayramları yazımız da dikkatinizi çekebilir. 

1) Nevruz Bayramı

İsmi yazılı olarak ilk kez ikinci yüzyılda Pers kaynaklarında geçen Nevruz bir bahar bayramıdır. Farsçadaki nev (yeni) ve ruz (gün) sözcüklerinin birleşiminden oluşan Nevruz “yeni gün” anlamına geliyor.

İran ve Bahai takvimlerine göre yılın ilk gününü temsil eden Nevruz, ülkemizde 21 Mart tarihinde kutlanıyor. Bu tarih güneşin Koç burcuna girdiği ve ilkbaharın başlangıcı olarak kabul edilen bir gün.

Anadolu ve Orta Asya Türk topluluklarında Göktürklerin Ergenekon’dan çıkışı anlamına gelen Nevruz Bayramı baharın gelişini simgeliyor. Mete Han döneminden beri kutlanan Nevruz, Türk dünyasının toprağın uyanışını kutladığı bir doğa bayramı geleneği olarak biliniyor. 

İran mitolojisine göre Tanrı dünyayı, insanı ve güneşi bu özel günde yaratmış. Anadolu’da Nevruz-i Sultan, Sultan Nevruz, Navrız, Mart dokuzu gibi isimlerle bilinen Nevruz, farklı bölgelerde değişik biçimlerde kutlanıyor.

Her halkın kendine ait sebeplerle kutladığı Nevruz Bayramı, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tataristan, Uygur Bölgesi, Anadolu ve Balkanlarda coşkuyla kutlanmaya devam ediyor.

Nevruz Bayramı’nda farklı yemeklerden oluşan sofralar hazırlanıyor ve bir şenlik halinde hep birlikte tüketiliyor. Bu bahar bayramında eğlenceli oyunlar oynanıyor ve boyalı yumurtalar yeniyor.

Ayrıca şenlik meydanlarında büyük ateşler yakılıyor ve üzerinden atlamaya çalışılıyor. Eski Türk inanışına göre bu hareket kişiyi kötülüklerden arındırıyor ve hastalıklardan koruyormuş. Ama siz siz olun herhangi bir kazaya sebebiyet vermemek adına ateşten atlarken kendinize çok dikkat edin. 

3 bin yıldan beri kutlanmakta olan Nevruz yedi ülkenin kararıyla İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne 2009 yılında girmiş. Nevruz ayrıca 2010 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından “Dünya Nevruz Bayramı” olarak ilan edilmiş.

2) Çiğdem Bayramı

Çiğdem çiçeği

Çiğdem Günü olarak da bilinen Çiğdem Bayramı bir bahar ve yeni yıl ritüeli olarak karşımıza çıkıyor. Çiğdem çiçeği karların arasından filizlenen ilk bitki olduğu için bizlere kışın bittiğini söylüyor ve baharı müjdeliyor. 

Orta Asya’dan Balkanlara kadar pek çok kültürde benzeri görülen bu bahar bayramı günümüzde Nevruz kadar bilinmese de İç Anadolu Bölgesi’nde halen kutlanıyor. Bunun sebebi ise Çiğdem Bayramı’nın kökeninin Hititlerin yaşadığı topraklar olan İç Anadolu Bölgesi olması.

Bundan tam 4 bin yıl önce Hititler en önemli kutlamalarından birisi  olan “Antahşumşar” bayramını Mart ayında kutlarmış. 38 gün süren bu festival Sümer dilinde dağlarda yetişen bir bitki anlamına geliyormuş. Araştırmacılara göre de bu bitkinin çiğdem olduğu düşünülüyor. Bu yüzden mart ayında kutlanan Çiğdem Bayramı’nın tarihi Hititlere kadar gidiyor. 

Halk arasında ‘çiğdeme gitmek, çiğdem karşılamak’ olarak anılan bu bahar bayramında çocuklar topladıkları çiğdemleri bir çalıya asıyor ve tekerlemeler söyleyerek kapı kapı dolaşıyor. Evlerden ellerinde taşıdıkları kaplara yağ, bulgur, kıyma ve salça gibi ürünleri topluyor.

Toplanan bu malzemelerle ve çiğdemlerle köyün fakir evlerinden birinde yemek yapılıyor ve hep beraber yeniyor. Eğer yemek kalırsa da ev sahibine yardımcı olmak için o evde bırakılıyor. Çiğdem Bayramı’nın küçük çocukların Nevruz kutlaması olduğu düşünülüyor. 

Çiğdem Bayramında çocuklar tarafından söylenen manilerden birkaçı ise şu şekilde:

Çiğdem geldi kapıya, 

Yağ gönderin yapıya, 

Yağ olmazsa bal olsun,

Oğlan uşak sağ olsun.

Çiğdem çiğdem çiçecik, 

Ebem oğlu köçecik,

Bir verenin kızı olsun,

İki verenin oğlu olsun.

Çiğdem geldi yapıya,

Yağ çıkarın kapıya,

Varsa oğlan kızınız, 

Gelsin bizle çapaya.

Çorum merkez, Dodurga, Mecitözü ve Osmancık gibi ilçelerde halen kutlanan bu dayanışma bayramı aslında çok anlamlı.

Günümüzde pek fazla bilinmese de Anadolu’da çiğdem çiçeği ile yapılan yemekler arasında yoğurtlu çiğdem aşı, sütlü çiğdem muhallebisi ve çiğdem pilavı gibi lezzetler bulunuyor.

3) Hıdırellez Bayramı

Hıdırellez Bayramı

Bahar bayramı olarak kutlanan bir diğer bayram da Hıdırellez. Hızır ve İlyas Peygamberlerin yeryüzünde buluştukları gün olması nedeniyle kutlanan bu bayram Hızır Günü (Ruz-ı Hızır) olarak adlandırılıyor. Hızır ve İlyas sözcükleri zaman içerisinde birleşerek halk ağzında Hıdırellez şeklinde anılmaya başlanmış. 

Eskiden halk arasında kullanılan takvime göre yıl ikiye ayrılıyormuş. Hızır Günleri ismiyle bilinen yaz mevsimi 6 Mayıs’ta başlayıp 8 Kasım’da bitiyormuş. Kasım Günleri adıyla anılan ikinci kısım ise 8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar sürüp kış mevsimini oluşturuyormuş. Yani kullanılan bu takvime göre 6 Mayıs Günü kış mevsiminin bitip yaz günlerinin başladığı ilk gün. Durum böyle olunca da insanların bu tarihte sıcak havaların gelişini kutlamalarına şaşırmamak lazım.

Ülkemizde 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece kutlanan Hıdırellez Bayramı Hıristiyanlar tarafından da doğanın uyanışının ilk günü olarak kabul ediliyor ve Ortodokslar Aya Yorgi, Katolikler ise St. Georges Günü olarak kutluyor. 

Hıdırellez günümüzde büyük şehirlerde pek kutlanmasa da küçük kasabalarda hala yaşatılıyor. Hıdırellez Bayramı öncesinde evler ve kıyafetler temizleniyor çünkü Hızır Peygamber’in temiz olmayan evlere uğramayacağına inanılıyor. İnsanlar bu özel günde giymek üzere kendilerine yeni elbise ve ayakkabı alıyor.

Hıdırellez kutlamaları daima yeşil ve ağaçlıklı alanlarda su kenarlarında yapılıyor. Bu şenlik sırasında baharın taze bitkilerini ve taze kuzu eti yeme geleneği bulunuyor. Eğer Hıdırellez’de baharın ilk kuzusu yenilirse kişilerin sağlık ve şifa bulacağına inanılıyor. 

Hıdırellez Bayramı’nın en meşhur geleneklerinden birisi kişinin dileklerini yazarak veya çizerek gül ağacının altına gömmesi ya da üzerine asması. Ertesi gün dilek yazılan bu kağıtlar açık bir biçimde ve yavaşça suya bırakılıyor. Kağıdın yazı olan kısmı üstte olacak şekilde suya düşerse dileklerin kabul olacağına inanılıyor. 

Çocukken ailemle birlikte pikniğe gittiğimiz Hıdırellez Bayramı benim için de dört yapraklı yonca arayışı içinde geçerdi hep. Bu sayede istediğim dileği tutup yıl boyunca çok şanslı olacağıma inanırdım. 

Umarım sizler de Hıdırellez Bayramı’nda dört yapraklı yoncanızı bulur ve isteklerinizin gerçekleşmesi için dilek tutarsınız.

CEVAP VER

Lütfen yorum giriniz!
Lütfen isminizi yazınız